İmam Bakır’ın İslam ile imanı birbirinden ayıran görüşleri -2-
Muhammed b. Uzâfir, babasından rivayet eder: “Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu: Resûlullah (s.a.v.) bir sefere çıktığı sırada, yolda bir grup atlıyla karşılaştı
17.11.2023 08:30:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Muhammed b. Uzâfir, babasından rivayet eder: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu: Resûlullah (s.a.v.) bir sefere çıktığı sırada, yolda bir grup atlıyla karşılaştı.
'Allah'ın selamı üzerine olsun yâ Resûlallah' dediler.
Peygamberimiz (s.a.v.), 'Necisiniz?' diye sordu.
Dediler ki: 'Biz mü'miniz, yâ Resûlallah.'
Buyurdu ki: 'İmanınızın gerçekliği nedir?'
Dediler ki: 'Allah'ın kazasına rıza göstermek, işleri Allah'a havale etmek ve Allah'ın emrine teslim olmak.'
Buyurdu ki: Hikmetli bilge kişiler, hikmette az kalsın peygamberler düzeyinde olacaklar. Eğer doğru söylüyorsanız, içinde oturmayacağınız binalar yapmayın, yemeyeceğiniz mallar biriktirmeyin ve huzuruna döneceğiniz Allah'tan korkup sakının."
Ebu Sabbah el-Kinânî, Ebu Câfer'den (a.s.) şöyle rivayet etmiştir:
"Emirü'l-Mü'minin'e (Ali b. Ebu Tâlib) a denildi ki: 'Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik eden kimse mü'min midir?'
'Allah'ın koyduğu farzları ne yapacaksınız?' buyurdu.
Ebu Câfer'in şöyle dediğini duydum: 'Ali (a.s) şöyle derdi: Eğer iman sadece bir sözden ibaret olsaydı, ayrıca oruç tutma ve namaz kılma farz kılınmaz, helal ve haramlara ilişkin hükümler indirilmezdi.'
Râvi der ki: 'Ebu Câfer'e dedim ki: 'Bizim yanımızda bazı insanlar vardır, diyorlar ki: Bir kimse, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik ederse o kimse mü'min olur.'
Buyurdu ki: Öyleyse, niçin bu şahitliği yapan kimselere hadler uygulanıyor, hırsızlık yaptıkları zaman elleri kesiliyor? Çünkü Allah Azze ve Celle yeryüzünde mü'minden daha fazla değer verdiği bir varlık yaratmamıştır.
Bir kere, melekler mü'minlerin hizmetçileridir. Allah'ın (Azze ve Celle) civarında olmak mü'minler için öngörülmüş bir ödüldür. Cennet mü'minlerindir. Huriler mü'minlerindir. Yoksa farzları inkâr edenler neden kâfir sayılsınlar ki?"
Câbir rivayet eder ki: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki: 'Emirü'l-Mü'minin'e (Ali bin Ebu Tâlib) imanla ilgili bir soru soruldu.
Buyurdu: 'Allah Azze ve Celle imanı dört temele dayandırmıştır: Sabır, yakîn, adalet, cihad. Bunlardan sabır, beş kısma ayrılır: Şevk, özlem, korku, zühd ve murakabe/gözetleme.
Cennete özlem duyan şehevî arzulara uymaktan kaçınır, cehennem ateşinden korkan, haramlardan yüz çevirir, dünyaya itibar etmeyen, zâhidce davranan kimseye, dünya musibetleri basit gelir, sürekli ölümü gözetleyen kimse de hayır işlemeye koşar.
Yakîn de dört kısma ayrılır: Keskin basîret, hikmetli tevil, ibret bilgisi ve geçmişlerin hayatlarına hükmeden yasaları bilme.
Keskin bir basîrete sahip olan kimse, hikmeti bilir, hikmeti tevil edebilen kimse, ibret almayı bilir, ibret almayı bilen kimse, önceki kuşakların hayatlarına hükmeden yasaları bilir, önceki kuşakların hayatlarına hükmeden yasaları bilen kimse de, önceki kuşaklarla yaşıyormuş gibi olur.
En sağlam olana yönelir, kurtulan kimselerin ne ile kurtulduklarına ve helak olanların da neden dolayı helak olduklarına bakar.
Hiç kuşkusuz Allah Azze ve Celle, helak ettiklerini kendisine isyan etmelerinden dolayı helak etmiş, kurtardıklarını da kendisine itaat ettikleri için kurtarmıştır.
Adalet de dört kısma ayrılır: Derin anlayış, engin bilgi, parlak hikmet, hilm bahçesi.
Derin anlayışa sahip olan kimse bütün ilimleri açıklar, bilgi sahibi olan kimse, şer'i hükümleri tanır, hilm sahibi olan kimse, hiçbir işinde aşırıya kaçmaz, insanlar arasında övgüye layık olan bir hayat sürdürür.
Cihad dört kısma ayrılır: Ma'rufu emretme, münkeri yasaklama, her cephede doğruyu söyleme, fâsıklara öfke duyma.
Ma'rufu emreden kimse, mü'mine destek olur, münkeri yasaklayan kimse, münafıkın burnunu sürtmüş, hilesinden yana güvencede olmuştur.
Her cephede doğruyu söyleyen kimse, sorumluluğunu yerine getirmiş olur, fâsıklara öfke duyan kimse, Allah için öfke duyar. Bir kimse Allah için öfke duyarsa, Allah da onun için öfke duyar. İşte iman temelleri, şubeleri bundan ibarettir."
Ebu Bâsir şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) yanında bulunduğum bir sırada Sellam ona dedi ki: 'Heyseme b. Ebu Heyseme bize, senden hadis rivayet ediyor ve sana İslam'ın ne oluğunu sorduğunu ve senin de ona;
'Bir kimse, bizim kıblemize yöneliyor, bizim şehadetimizi söylüyorsa, bizim yaptığımız menâsıki yerine getiriyorsa, bizim dostumuzu dost ve düşmanımızı düşman ediniyorsa, o kimse, Müslümandır' dediğinizi söylüyor.'
Buyurdu ki: 'Heyseme doğru söylüyor.'
Dedim ki: 'Ve imanın ne olduğunu size sorduğunu, sizin de ona, 'İman, Allah'a inanmak, Allah'ın Kitabını tasdik etmek, O'na isyan etmemektir' dediğinizi söylüyor.
Buyurdu ki: Heyseme doğru söylüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
'Allah'ın selamı üzerine olsun yâ Resûlallah' dediler.
Peygamberimiz (s.a.v.), 'Necisiniz?' diye sordu.
Dediler ki: 'Biz mü'miniz, yâ Resûlallah.'
Buyurdu ki: 'İmanınızın gerçekliği nedir?'
Dediler ki: 'Allah'ın kazasına rıza göstermek, işleri Allah'a havale etmek ve Allah'ın emrine teslim olmak.'
Buyurdu ki: Hikmetli bilge kişiler, hikmette az kalsın peygamberler düzeyinde olacaklar. Eğer doğru söylüyorsanız, içinde oturmayacağınız binalar yapmayın, yemeyeceğiniz mallar biriktirmeyin ve huzuruna döneceğiniz Allah'tan korkup sakının."
Ebu Sabbah el-Kinânî, Ebu Câfer'den (a.s.) şöyle rivayet etmiştir:
"Emirü'l-Mü'minin'e (Ali b. Ebu Tâlib) a denildi ki: 'Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik eden kimse mü'min midir?'
'Allah'ın koyduğu farzları ne yapacaksınız?' buyurdu.
Ebu Câfer'in şöyle dediğini duydum: 'Ali (a.s) şöyle derdi: Eğer iman sadece bir sözden ibaret olsaydı, ayrıca oruç tutma ve namaz kılma farz kılınmaz, helal ve haramlara ilişkin hükümler indirilmezdi.'
Râvi der ki: 'Ebu Câfer'e dedim ki: 'Bizim yanımızda bazı insanlar vardır, diyorlar ki: Bir kimse, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik ederse o kimse mü'min olur.'
Buyurdu ki: Öyleyse, niçin bu şahitliği yapan kimselere hadler uygulanıyor, hırsızlık yaptıkları zaman elleri kesiliyor? Çünkü Allah Azze ve Celle yeryüzünde mü'minden daha fazla değer verdiği bir varlık yaratmamıştır.
Bir kere, melekler mü'minlerin hizmetçileridir. Allah'ın (Azze ve Celle) civarında olmak mü'minler için öngörülmüş bir ödüldür. Cennet mü'minlerindir. Huriler mü'minlerindir. Yoksa farzları inkâr edenler neden kâfir sayılsınlar ki?"
Câbir rivayet eder ki: "Ebu Câfer (Muhammed Bâkır) buyurdu ki: 'Emirü'l-Mü'minin'e (Ali bin Ebu Tâlib) imanla ilgili bir soru soruldu.
Buyurdu: 'Allah Azze ve Celle imanı dört temele dayandırmıştır: Sabır, yakîn, adalet, cihad. Bunlardan sabır, beş kısma ayrılır: Şevk, özlem, korku, zühd ve murakabe/gözetleme.
Cennete özlem duyan şehevî arzulara uymaktan kaçınır, cehennem ateşinden korkan, haramlardan yüz çevirir, dünyaya itibar etmeyen, zâhidce davranan kimseye, dünya musibetleri basit gelir, sürekli ölümü gözetleyen kimse de hayır işlemeye koşar.
Yakîn de dört kısma ayrılır: Keskin basîret, hikmetli tevil, ibret bilgisi ve geçmişlerin hayatlarına hükmeden yasaları bilme.
Keskin bir basîrete sahip olan kimse, hikmeti bilir, hikmeti tevil edebilen kimse, ibret almayı bilir, ibret almayı bilen kimse, önceki kuşakların hayatlarına hükmeden yasaları bilir, önceki kuşakların hayatlarına hükmeden yasaları bilen kimse de, önceki kuşaklarla yaşıyormuş gibi olur.
En sağlam olana yönelir, kurtulan kimselerin ne ile kurtulduklarına ve helak olanların da neden dolayı helak olduklarına bakar.
Hiç kuşkusuz Allah Azze ve Celle, helak ettiklerini kendisine isyan etmelerinden dolayı helak etmiş, kurtardıklarını da kendisine itaat ettikleri için kurtarmıştır.
Adalet de dört kısma ayrılır: Derin anlayış, engin bilgi, parlak hikmet, hilm bahçesi.
Derin anlayışa sahip olan kimse bütün ilimleri açıklar, bilgi sahibi olan kimse, şer'i hükümleri tanır, hilm sahibi olan kimse, hiçbir işinde aşırıya kaçmaz, insanlar arasında övgüye layık olan bir hayat sürdürür.
Cihad dört kısma ayrılır: Ma'rufu emretme, münkeri yasaklama, her cephede doğruyu söyleme, fâsıklara öfke duyma.
Ma'rufu emreden kimse, mü'mine destek olur, münkeri yasaklayan kimse, münafıkın burnunu sürtmüş, hilesinden yana güvencede olmuştur.
Her cephede doğruyu söyleyen kimse, sorumluluğunu yerine getirmiş olur, fâsıklara öfke duyan kimse, Allah için öfke duyar. Bir kimse Allah için öfke duyarsa, Allah da onun için öfke duyar. İşte iman temelleri, şubeleri bundan ibarettir."
Ebu Bâsir şöyle rivayet etmiştir:
"Ebu Câfer'in (Muhammed Bâkır) yanında bulunduğum bir sırada Sellam ona dedi ki: 'Heyseme b. Ebu Heyseme bize, senden hadis rivayet ediyor ve sana İslam'ın ne oluğunu sorduğunu ve senin de ona;
'Bir kimse, bizim kıblemize yöneliyor, bizim şehadetimizi söylüyorsa, bizim yaptığımız menâsıki yerine getiriyorsa, bizim dostumuzu dost ve düşmanımızı düşman ediniyorsa, o kimse, Müslümandır' dediğinizi söylüyor.'
Buyurdu ki: 'Heyseme doğru söylüyor.'
Dedim ki: 'Ve imanın ne olduğunu size sorduğunu, sizin de ona, 'İman, Allah'a inanmak, Allah'ın Kitabını tasdik etmek, O'na isyan etmemektir' dediğinizi söylüyor.
Buyurdu ki: Heyseme doğru söylüyor." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.