İmam Bakır: ‘Velayet İslam’ın şartıdır’
İmam Bâkır (a.s.) hak imamın velayetini tanımayı, İslam’ın şartları içinde saymaktadır
10.10.2023 08:20:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Bâkır (a.s.) hak imamın velayetini tanımayı, İslam'ın şartları içinde saymaktadır:
"İslam beş esas üzerine kurulmuştur. Namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek, Ramazan ayının orucu, biz Ehl-i Beyt'in velayeti.
Dört esas hakkında ruhsat verilmiştir ama velayeti terk etmede ruhsat verilmemiştir. Çünkü malı olmayana zekât ve hac farz kılınmamıştır. Hasta olan namazını oturarak kılar ve orucunu yer ama velayet, ister sağlam olsun ister hasta, ister fakir olsun ister zengin herkese farzdır."
İmam Bâkır (a.s.) için hak imamın velayetine tâbi olmak imanî bir husustur:
"Bütün meselelerin zirvesi, onların doruk noktası, anahtarı, kapısı ve Allah'ın rızasını sağlayanı, imamı tanıdıktan sonra ona itaat etmektir.
Bilin ki eğer bir adam geceleri ibadet yapar, gündüzleri oruç tutar, bütün malını Allah yolunda verir ve ömrü boyunca her yıl hacca gider ama takip edeceği ve bütün işlerini onun kılavuzluğuna göre yapacağı İlâhî bir velinin velayetine inanmazsa, Allah katında hiçbir sevabı hak etmez ve iman ehlinden de sayılmaz."
Hariz b. Abdullah, Zürâre'den, o da Ebu Câfer'den (Muhammed Bâkır) şöyle rivayet etmiştir:
"İslam beş şey üzerine tekrar edilmiştir. Namaz, zekât, hac, oruç, velayet."
Zürâre der ki: "Şöyle dedim: Bunlardan hangisi daha üstündür?"
İmam (a.s.) buyurdu ki: "En üstünü velayettir. Çünkü velayet bunların anahtarıdır. Velayet yetkisine sahip olan kişi bunları gösterir."
Dedim ki: "Sonra hangisi daha üstündür?"
"Namaz daha üstündür" dedi. "Çünkü Resûlullah (s.a.v.), 'Namaz, sizin dininizin direğidir' buyurmuştur."
Dedim ki: "Sonra hangisi daha üstündür?"
"Zekât daha üstündür" dedi." "Çünkü zekât, onunla beraber zikredilmiş ama namaz önce anılmıştır. Ayrıca Resûlullah (s.a.v.); 'Zekât günahları giderir' buyurmuştur."
Dedim ki: "Fazilet bakımından ondan sonra hangisi gelir?"
"Hac gelir" dedi. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: 'Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnidir.'
Ayrıca Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Allah tarafından kabul edilen bir hac, yirmi nafile namazdan daha hayırlıdır. Kim yedi kere sayarak bu evin etrafını tavaf ederse ve iki rekât namaz kılarsa, Allah onu bağışlar.'
Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arefe ve Müzdelife günlerinin faziletiyle ilgili olarak birçok açıklamalarda bulunmuştur."
Dedim ki: "Peki, bundan sonra ne gelir?"
"Oruç gelir" buyurdular.
Dedim ki: "Niçin oruç bunların tümünün sonuna düştü?" "Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Oruç ateşin kalkanıdır."
Sonra şöyle dedi: "Bir şeyin en üstün olmasının göstergesi, onu kaçırdığın zaman geri dönüp aynısını yapmadığın sürece ondan dolayı yaptığın tevbenin kabul edilmemesidir.
Namaz, zekât, hac ve velayetin yerini hiçbir şey tutamaz, onları bizzat yerine getirmekten başka seçenek yoktur.
Fakat orucu kaçırdığın veya bir kusurun olduğu yahut yolculuğa çıktığın zaman, onun yerine başka bir zaman tutabilirsin ve bu günahı sadaka ile karşılarsın, ayrıca kaza yapmana gerek olmaz.
Fakat diğer dördünü yerine getirmediğin zaman, onların yerini dolduracak başka bir şey, yapman mümkün değildir."
Sonra İmam (a.s.) şöyle dedi: "Dinin zirvesi, anahtarı, her şeyin kapısı ve Rahman'ın rızası, zamanın imamını bilip itaat etmektir. Çünkü Allah Azze ve Celle bir ayette şöyle buyurmuştur: Kim, Resûle (s.a.v.) itaat ederse, şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur, kim de yüz çevirirse, bilsin ki, Biz Seni onların üzerine bekçi olarak göndermiş değiliz."
İmam sonra şöyle buyurdu: "Bir insan gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirse, bütün malını sadaka olarak dağıtsa, her yıl hacca gitse, buna karşılık Allah'ın velisinin velayetini bilip onu veli edinmezse, Allah'ın (Azze ve Celle) rızası için yaptığı bütün amelleri imamın yol göstericiliği ile gerçekleştirmezse, onun Allah üzerinde sevap hakkı olmaz ve iman ehlinden de sayılmaz."
İsmail el-Cûfî şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Ebu Câfer'in yanına girdi. Elinde bir sayfa vardı. Ebu Câfer ona dedi ki: 'Bu sayfa Muhâsimin'dir. Amellerin kabul edilmesini mümkün kılan dini soruyor.'
Bunun üzerine adam dedi ki: 'Allah sana rahmet etsin, benim de sormak istediğim buydu.'
Ebu Câfer buyurdu ki: Tek ve ortaksız Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şahitlik etmek. Peygamberimizin (s.a.v.) Allah katından getirdiğini ikrar etmek.
Biz Ehl-i Beyt'in velayetini kabul etmek. Bizim düşmanlarımızdan berî durmak. Bizim emrimize teslim olmak. Takva sahibi olmak, mütevazi olmak. Bizden, Kâim olan İmam'ı (Hz. Mehdi) beklemek. Şüphesiz Allah gerçekleşmesini dilediği bir zamanda, o bizim devletimizi kuracaktır."
İmam Bâkır buyurdu ki: "İmamlık, ancak şu üç haslete sahip kişinin hakkıdır: Haramlardan alıkoyan takva, öfkesini kontrol etmesini sağlayan hilm, yönettiği kimseler üzerinde güzel bir hilafet icrâ etmek, onlara şefkatli bir baba gibi davranmak." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
"İslam beş esas üzerine kurulmuştur. Namaz kılmak, zekât vermek, hacca gitmek, Ramazan ayının orucu, biz Ehl-i Beyt'in velayeti.
Dört esas hakkında ruhsat verilmiştir ama velayeti terk etmede ruhsat verilmemiştir. Çünkü malı olmayana zekât ve hac farz kılınmamıştır. Hasta olan namazını oturarak kılar ve orucunu yer ama velayet, ister sağlam olsun ister hasta, ister fakir olsun ister zengin herkese farzdır."
İmam Bâkır (a.s.) için hak imamın velayetine tâbi olmak imanî bir husustur:
"Bütün meselelerin zirvesi, onların doruk noktası, anahtarı, kapısı ve Allah'ın rızasını sağlayanı, imamı tanıdıktan sonra ona itaat etmektir.
Bilin ki eğer bir adam geceleri ibadet yapar, gündüzleri oruç tutar, bütün malını Allah yolunda verir ve ömrü boyunca her yıl hacca gider ama takip edeceği ve bütün işlerini onun kılavuzluğuna göre yapacağı İlâhî bir velinin velayetine inanmazsa, Allah katında hiçbir sevabı hak etmez ve iman ehlinden de sayılmaz."
Hariz b. Abdullah, Zürâre'den, o da Ebu Câfer'den (Muhammed Bâkır) şöyle rivayet etmiştir:
"İslam beş şey üzerine tekrar edilmiştir. Namaz, zekât, hac, oruç, velayet."
Zürâre der ki: "Şöyle dedim: Bunlardan hangisi daha üstündür?"
İmam (a.s.) buyurdu ki: "En üstünü velayettir. Çünkü velayet bunların anahtarıdır. Velayet yetkisine sahip olan kişi bunları gösterir."
Dedim ki: "Sonra hangisi daha üstündür?"
"Namaz daha üstündür" dedi. "Çünkü Resûlullah (s.a.v.), 'Namaz, sizin dininizin direğidir' buyurmuştur."
Dedim ki: "Sonra hangisi daha üstündür?"
"Zekât daha üstündür" dedi." "Çünkü zekât, onunla beraber zikredilmiş ama namaz önce anılmıştır. Ayrıca Resûlullah (s.a.v.); 'Zekât günahları giderir' buyurmuştur."
Dedim ki: "Fazilet bakımından ondan sonra hangisi gelir?"
"Hac gelir" dedi. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: 'Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnidir.'
Ayrıca Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 'Allah tarafından kabul edilen bir hac, yirmi nafile namazdan daha hayırlıdır. Kim yedi kere sayarak bu evin etrafını tavaf ederse ve iki rekât namaz kılarsa, Allah onu bağışlar.'
Ayrıca Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Arefe ve Müzdelife günlerinin faziletiyle ilgili olarak birçok açıklamalarda bulunmuştur."
Dedim ki: "Peki, bundan sonra ne gelir?"
"Oruç gelir" buyurdular.
Dedim ki: "Niçin oruç bunların tümünün sonuna düştü?" "Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: Oruç ateşin kalkanıdır."
Sonra şöyle dedi: "Bir şeyin en üstün olmasının göstergesi, onu kaçırdığın zaman geri dönüp aynısını yapmadığın sürece ondan dolayı yaptığın tevbenin kabul edilmemesidir.
Namaz, zekât, hac ve velayetin yerini hiçbir şey tutamaz, onları bizzat yerine getirmekten başka seçenek yoktur.
Fakat orucu kaçırdığın veya bir kusurun olduğu yahut yolculuğa çıktığın zaman, onun yerine başka bir zaman tutabilirsin ve bu günahı sadaka ile karşılarsın, ayrıca kaza yapmana gerek olmaz.
Fakat diğer dördünü yerine getirmediğin zaman, onların yerini dolduracak başka bir şey, yapman mümkün değildir."
Sonra İmam (a.s.) şöyle dedi: "Dinin zirvesi, anahtarı, her şeyin kapısı ve Rahman'ın rızası, zamanın imamını bilip itaat etmektir. Çünkü Allah Azze ve Celle bir ayette şöyle buyurmuştur: Kim, Resûle (s.a.v.) itaat ederse, şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur, kim de yüz çevirirse, bilsin ki, Biz Seni onların üzerine bekçi olarak göndermiş değiliz."
İmam sonra şöyle buyurdu: "Bir insan gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirse, bütün malını sadaka olarak dağıtsa, her yıl hacca gitse, buna karşılık Allah'ın velisinin velayetini bilip onu veli edinmezse, Allah'ın (Azze ve Celle) rızası için yaptığı bütün amelleri imamın yol göstericiliği ile gerçekleştirmezse, onun Allah üzerinde sevap hakkı olmaz ve iman ehlinden de sayılmaz."
İsmail el-Cûfî şöyle rivayet etmiştir:
"Bir adam Ebu Câfer'in yanına girdi. Elinde bir sayfa vardı. Ebu Câfer ona dedi ki: 'Bu sayfa Muhâsimin'dir. Amellerin kabul edilmesini mümkün kılan dini soruyor.'
Bunun üzerine adam dedi ki: 'Allah sana rahmet etsin, benim de sormak istediğim buydu.'
Ebu Câfer buyurdu ki: Tek ve ortaksız Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v.) Allah'ın kulu ve Resûlü olduğuna şahitlik etmek. Peygamberimizin (s.a.v.) Allah katından getirdiğini ikrar etmek.
Biz Ehl-i Beyt'in velayetini kabul etmek. Bizim düşmanlarımızdan berî durmak. Bizim emrimize teslim olmak. Takva sahibi olmak, mütevazi olmak. Bizden, Kâim olan İmam'ı (Hz. Mehdi) beklemek. Şüphesiz Allah gerçekleşmesini dilediği bir zamanda, o bizim devletimizi kuracaktır."
İmam Bâkır buyurdu ki: "İmamlık, ancak şu üç haslete sahip kişinin hakkıdır: Haramlardan alıkoyan takva, öfkesini kontrol etmesini sağlayan hilm, yönettiği kimseler üzerinde güzel bir hilafet icrâ etmek, onlara şefkatli bir baba gibi davranmak." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Bakır eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.