İmam Ali Rıza ayetler ile ‘Ehl-i Beyt’ sevgisinin farziyetini anlatıyor -2-
İmam Ali Rıza’nın, Ehl-i Beyt hakkında sorular soruları ayetler ile delillendirmesi
01.04.2025 16:41:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





"Hiç şüphesiz, Allah ve melekleri Peygamber'e salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle ona selâm verin."
Bunu düşmanlar da biliyorlar ki, bu ayet nazil olduktan sonra halk: "Ya Resulallah, biz sana selâm vermeyi biliyoruz, fakat salât nasıl olur?" diye sordular.
Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih buyurdular ki, şöyle deyin: "Allahumme salli ala Muhammed'in ve Âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahim'e ve Âl-i İbrahim, inneke Hamîdun Mecîd."
İmam aleyhi's-selâm orada bulunanlara: "Ey Cemaat, sizler arasında bu konuda bir ihtilaf mı var?" diye sordu. Orada bulunanların hepsi: "Hayır." dediler.
Me'mun: Bu konuda asla ihtilaf yoktur, bilakis ittifak vardır. Fakat Ehlibeyt hakkında bundan daha açık bir ayet var mı?"
İmam aleyhi's-selâm: Söyleyin bakalım "Yâsîn ve'l-Kur'âni'l-Hâkim, inneke le-mine'l-murselîn, alâ sıratin müstakim" ayetlerinin başında geçen "Yâsîn" kelimesinden kastedilen kimdir? dedi.
Ulema: "Yasin, Muhammed'dir ve bunda hiçbir şüphe yoktur."
İmam aleyhi's-selâm: Allah Teâla, bu konuda Muhammed ve Âl-i Muhammed'e öyle bir fazilet vermiştir ki, hiç kimse vasfının hakikatine erişemez. Çünkü Allah Teâla, peygamberlerin dışında, hiç kimseye selâm vermemiştir.
Allah Teâla buyurmuştur ki: "Âlemler içinde Nuh'a selâm olsun." "İbrahim'e selâm olsun." "Musa'ya ve Harun'a selâm olsun."
Ama Allah Teâla "Nuh'un Âl'ine selâm olsun" veya "İbrahim'in Âl'ine selâm olsun." veyahut "Musa ve Harun'un Âl'ine selâm olsun." buyurmamıştır. Sadece Âl-i Yâsîn'e selâm olsun diye buyurmuştur. Yani Muhammed'in Ehlibeyt'ine.
Me'mun: "Andolsun ki, bu nükte ve bu izah ve beyan, ancak nübüvvet madeninde olabilir."
"Bilin ki, ganimet olarak ele geçirdiğiniz şeylerin beşte biri muhakkak Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarınındır..."
Allah Teâla, yakınların payını kendi ve Peygamber'inin payı ile yan yana zikretti. İşte bu, Âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki farktır.
Çünkü Allah Teâla, Âl'i (Ehlibeyt'i) bir mevkide karar kılmış, diğer insanları da ondan aşağıdaki bir mevkide. Kendisi için beğendiğini onlar için de beğenmiştir ve bu konuda onları seçkin kılmıştır.
Kendisi ve onlar için beğendiği her fey, ganimet ve diğer şeylerde ilk önce kendisini, sonra Peygamber'i, daha sonra da Peygamber'in yakınlarını zikretmiştir.
Nitekim (Humus ayetinde) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri mutlaka Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarınındır..."
İşte bu ayet Allah'ın natık kitabında kıyamete kadar onlar için açık bir tekit ve daimi bir emirdir. Öyle bir kitaptır ki "Batıl, ona önünden de ardından da yaklaşamaz. (Çünkü O) Hüküm ve hikmet sahibi olan ve çok övülen (Allah) tarafından indirilmiştir."
Ama ayetin ardında zikredilen yetim ve yoksullara gelince; (onların durumları yakınlardan farklıdır; çünkü) yetim baliğ olduğunda humus sahipleri sırasından çıkar ve onun için bir pay olmaz.
Yoksul da zengin olduğunda ganimetlerden onun için bir pay olmaz; ganimeti almak da onun için caiz değildir.
Ama yakınların payı kıyamete kadar, ister zengin olsunlar, ister fakir, onlar için sabittir. Çünkü Allah ve Resulü'nden daha zengin hiçbir kimse yoktur, bununla birlikte kendisi ve Resulü için ganimetten bir pay ayırmıştır.
Kendisine ve Resulü'ne beğendiği şeyi Zilkurba (yakınlar) için de beğenmiştir. Böylece fey (savaş yapılmadan elde edilen mal) hakkında da kendisi ve Resulü için istediği şeyi Zilkurba için de istemiştir.
Ganimette olduğu gibi ilk olarak kendi hakkını, sonra Peygamber'in hakkını ve daha sonra da Zilkurba'nın (Resulullah'ın yakınlarının) hakkını zikrederek Zilkurba'yı Allah ve Resulü'nün ismiyle birlikte ve onların peşinden zikretmiştir. devam edecek (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Bunu düşmanlar da biliyorlar ki, bu ayet nazil olduktan sonra halk: "Ya Resulallah, biz sana selâm vermeyi biliyoruz, fakat salât nasıl olur?" diye sordular.
Peygamber salla'llâhu aleyhi ve alih buyurdular ki, şöyle deyin: "Allahumme salli ala Muhammed'in ve Âl-i Muhammed, kema salleyte ala İbrahim'e ve Âl-i İbrahim, inneke Hamîdun Mecîd."
İmam aleyhi's-selâm orada bulunanlara: "Ey Cemaat, sizler arasında bu konuda bir ihtilaf mı var?" diye sordu. Orada bulunanların hepsi: "Hayır." dediler.
Me'mun: Bu konuda asla ihtilaf yoktur, bilakis ittifak vardır. Fakat Ehlibeyt hakkında bundan daha açık bir ayet var mı?"
İmam aleyhi's-selâm: Söyleyin bakalım "Yâsîn ve'l-Kur'âni'l-Hâkim, inneke le-mine'l-murselîn, alâ sıratin müstakim" ayetlerinin başında geçen "Yâsîn" kelimesinden kastedilen kimdir? dedi.
Ulema: "Yasin, Muhammed'dir ve bunda hiçbir şüphe yoktur."
İmam aleyhi's-selâm: Allah Teâla, bu konuda Muhammed ve Âl-i Muhammed'e öyle bir fazilet vermiştir ki, hiç kimse vasfının hakikatine erişemez. Çünkü Allah Teâla, peygamberlerin dışında, hiç kimseye selâm vermemiştir.
Allah Teâla buyurmuştur ki: "Âlemler içinde Nuh'a selâm olsun." "İbrahim'e selâm olsun." "Musa'ya ve Harun'a selâm olsun."
Ama Allah Teâla "Nuh'un Âl'ine selâm olsun" veya "İbrahim'in Âl'ine selâm olsun." veyahut "Musa ve Harun'un Âl'ine selâm olsun." buyurmamıştır. Sadece Âl-i Yâsîn'e selâm olsun diye buyurmuştur. Yani Muhammed'in Ehlibeyt'ine.
Me'mun: "Andolsun ki, bu nükte ve bu izah ve beyan, ancak nübüvvet madeninde olabilir."
"Bilin ki, ganimet olarak ele geçirdiğiniz şeylerin beşte biri muhakkak Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarınındır..."
Allah Teâla, yakınların payını kendi ve Peygamber'inin payı ile yan yana zikretti. İşte bu, Âl (Ehlibeyt) ve ümmet arasındaki farktır.
Çünkü Allah Teâla, Âl'i (Ehlibeyt'i) bir mevkide karar kılmış, diğer insanları da ondan aşağıdaki bir mevkide. Kendisi için beğendiğini onlar için de beğenmiştir ve bu konuda onları seçkin kılmıştır.
Kendisi ve onlar için beğendiği her fey, ganimet ve diğer şeylerde ilk önce kendisini, sonra Peygamber'i, daha sonra da Peygamber'in yakınlarını zikretmiştir.
Nitekim (Humus ayetinde) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki, ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri mutlaka Allah'ın, Peygamber'in ve yakınlarınındır..."
İşte bu ayet Allah'ın natık kitabında kıyamete kadar onlar için açık bir tekit ve daimi bir emirdir. Öyle bir kitaptır ki "Batıl, ona önünden de ardından da yaklaşamaz. (Çünkü O) Hüküm ve hikmet sahibi olan ve çok övülen (Allah) tarafından indirilmiştir."
Ama ayetin ardında zikredilen yetim ve yoksullara gelince; (onların durumları yakınlardan farklıdır; çünkü) yetim baliğ olduğunda humus sahipleri sırasından çıkar ve onun için bir pay olmaz.
Yoksul da zengin olduğunda ganimetlerden onun için bir pay olmaz; ganimeti almak da onun için caiz değildir.
Ama yakınların payı kıyamete kadar, ister zengin olsunlar, ister fakir, onlar için sabittir. Çünkü Allah ve Resulü'nden daha zengin hiçbir kimse yoktur, bununla birlikte kendisi ve Resulü için ganimetten bir pay ayırmıştır.
Kendisine ve Resulü'ne beğendiği şeyi Zilkurba (yakınlar) için de beğenmiştir. Böylece fey (savaş yapılmadan elde edilen mal) hakkında da kendisi ve Resulü için istediği şeyi Zilkurba için de istemiştir.
Ganimette olduğu gibi ilk olarak kendi hakkını, sonra Peygamber'in hakkını ve daha sonra da Zilkurba'nın (Resulullah'ın yakınlarının) hakkını zikrederek Zilkurba'yı Allah ve Resulü'nün ismiyle birlikte ve onların peşinden zikretmiştir. devam edecek (Hasan B. Ali el-Harranî Tuheful Ukul eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.