İmam Ali, Haşim b. Utbe ve Hz. Kamber
Haşim seçkin sahabelerdendi. Mekke’nin fethinde Müslüman olmuş ve Medine’ye hicret etmiştir
22.03.2023 22:57:00
Haşim seçkin sahabelerdendi. Mekke'nin fethinde Müslüman olmuş ve Medine'ye hicret etmiştir.
Haşim b. Utbe, Hz. Ali'ye karşı gerçek sevgi besleyen beş Kureyşli'den biriydi.
Şeyh Müfid şöyle naklediyor:
"Osman'ın ölümünden hemen sonra Hz. Ali'ye ilk biat eden Muhacir ve sahabe Haşim'di. Hz. Ali'ye verdiği sözü eksiksiz olarak son nefesine kadar samimi bir şekilde yerine getirmiş ve biatinde baki kalmıştır."
İbn-i Hacer ise şöyle demektedir:
"Kûfe Valisi Ebu Musa Eş'ari, İmam Ali'nin halifeliğine muhalefet ediyordu. Haşim, yiğitçe ve korkusuz bir şeklide onun karşısında Hz. Ali'ye biat ettiğin açıkladı."
Haşim b. Utbe, Hz. Ali'yi çok sever, Kendisine özel bir ilgi gösterirdi. Hz. Ali de ona çok güvenirdi. Nehcü'l Belağa'da onunla ilgili şunları söylemektedir:
"Mısır hükümetinin sorumluluğunu Haşim b. Utbe'ye vermek istiyorum. Eğer daha önce Mısır'ın yetkisini Haşim'e bıraksaydım, asla savaş meydanını boş bırakmaz ve onlara asla fırsat vermezdi."
Tarihî kayıtlara göre Sıffin Savaşı'nda Hz. Ali süvarilerin sancağını Ammar b. Yâsir'e, piyadelerin sancağını da Haşim b. Utbe'ye vermişti.
Zeyd b. Vahab şöyle diyor:
"Hz. Ali bayrağı Haşim'e verdiği gün Haşim iki zırh birden giymişti."
Haşim b. Utbe yiğitçe savaştığı Sıffin Savaşı'nda aldığı darbeler sonucu yaralandı. Bir daha da ayağa kalkamadı. Onun yaralandığını gören askerlerin moralinin kötü etkilenmesini istemediği için onlara şöyle seslendi:
"Ey Ali'nin yaranları! Ben cesur ve yiğit biriydim. Benim yere düşmem ve ölümüm sakın sizi etkileyip zayıf düşürmesin. Düşma¬nın beni öldürmesi bir deveyi kesmede edilen tereddüt gibidir. Siz olduğunuz müddetçe savaş devam edecektir."
Hz. Ali, Haşim'in yaralandığını ve ölmek üzere olduğunu duyunca yanına gitti. Ve onun için hayır dua etti.
Haşim, Hz. Ali'ye ölen askerlerin cesetlerini savaş alanından toplatmasını, çünkü bu görüntünün diğer askerlerin moralini bozacağını söylemişti. Hz. Ali de onun isteğine uyarak tüm şehitlerin naaşların savaş alanından toplattı ve defnetti.
Hz. Ali'nin kölesi Kamber
İmam Sâdık Hz. Ali'nin kölesi Kamber hakkında şöyle buyurmaktadır: "İmam Ali geceleri dışarı çıkarken Kamber onun haberi olmadan gizlice İmam'ın muhafızlığını yapardı."
Kamber, Hz. Ali'yi çok sever, O'na canla başla hizmet ederdi. Esbağ b. Nebate şöyle naklediyor:
"Bir gün İmam Ali'yle ben ve Kamber hurma pazarına gittik. Ali esnaflara nasihat etti, daha sonra hep birlikte kumaş pazarına gittik. Kumaş almak için bir mağazaya girdik.
Mağaza sahibi tanıdık olduğu için İmam, kumaşı Kendisine ucuz satar düşüncesiyle dışarı çıktı. O'nu tanımayan gencin biri mağazaya geldi. İmam Ali üç-dört dirheme kumaş satın aldı ve Kamber'e, 'Bu iki kumaştan birini seç, al' buyurdu.
Kamber dört dirheme satın alınan kumaşı seçti. İmam üç dirheme aldığı kumaşı alarak şöyle buyurdu: 'Allah'a şükürler olsun ki Bana avretimi örtecek ve halkın içine çıkabileceğim bir nimet verdi.'
Satıcı gencin babası mescide gitti ve Hz. Ali'nin huzuruna çıkarak şöyle dedi: 'Oğlum, Sizi tanımadığı için Sizden iki dirhem fazla kâr etmiştir, bu iki dirhem sizindir.'
Hz. Ali şöyle buyurdu: Bu iki dirhemi asla almam. Çünkü oğlunla pazarlık edip, anlaştık. Ve Ben bu anlaşmaya kalben razı oldum."
Kamber'in Hz. Ali'yle olan bazı hatıraları
Hz. Ali, hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış, akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evinin yolunu tutmuştu.
Devenin yuları Kamber'in elindeydi. Hz. Ali de önde gidiyordu. Medine'nin içine girdiklerinde yoksulun birinin, "Allah rızası için" diye sızlandığını duydular. Bu sesi duyan Hz. Ali, "Kamber bu adam ne istiyor?" diye sordu.
Kamber, "Hurma istiyor efendim" dedi.
Hz. Ali, "Ver öyleyse" buyurdu.
Kamber, "Hurma çuvalda efendim" dedi.
Hz. Ali, "Çuvalla ver öyleyse" dedi.
Kamber bu kez, "Efendim çuval da devenin üzerinde" dedi.
Hz. Ali, "Öyleyse deveyle birlikte ver" dedi.
Derhal Hz. Ali'nin emrini yerine getiren Kamber diyor ki, "Devenin ipi de benim elimde demekten korktum. Çünkü beni de deveyle birlikte yoksula vermekten hiç tereddüt etmeyebilirdi."
Öfkeye karşı sabır
Adamın biri Kamber'e hakaret dolu sözler sarfetti. Adamın Kamber'den özür dilemediğini gören Hz. Ali, Kamber'i huzuruna çağırdı ve şöyle buyurdu:
"Ey Kamber! Sana hakaret eden biri senden özür dilemeye geldiğinde öfkene hakim ol. Onu bağışla ki bu güzel amelinle Allah'ı kendinden razı et, şeytanı ise gazaplandır.
Düşmanını affederek onu cezalandırmış olursun. Toprağı yarıp tohumu çıkaran ve insanı yaratan Allah'ı hiçbir mü'min hilm ve sabırla razı ettiği gibi razı edemez. Öfkesini yutmasıyla şeytanı gazaba getiremez. Cahilleri sabır ve sükutla cezalandırdığı gibi cezalandıramaz."
Kamber'in şehadeti
Kamber son anına kadar Hz. Ali'ye sâdık kaldı. Tarihçilerin naklettiğine göre; Haccac b. Yusuf Sakafi, yanındakilere şöyle dedi: "Keşke Ali'yi sevenlerden birini bulup öldürebilseydim."
Etrafındakiler ona, Kamber'in Hz. Ali'yi çok sevdiğini söylediler. Haccac da bunun üzerine Kamber'i yanına getirtti.
Haccac, karşısına gelen Kamber'e, "Sen kimsin?" diye sordu. Kamber ömrünün son anları olduğunu biliyordu. Çünkü Hz. Ali, ona ölümünün Haccac'ın eliyle olacağını daha önce bildirmişti.
Bu sebeple hiç korkmadan, "Ben, Allah yolunda iki kılıç ve mızrakla savaşan, iki kıbleye ibadet edenin, mü'minlerin en sâlihi, enbiyanın vârisi, vasilerin en hayırlısının kölesiyim" dedi.
Haccac, Kamber'in bu sözleri karşısında çok öfkelendi ve onun emriyle Hz. Ali'nin bu sâdık yareninin boynu vurularak şehit edildi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Haşim b. Utbe, Hz. Ali'ye karşı gerçek sevgi besleyen beş Kureyşli'den biriydi.
Şeyh Müfid şöyle naklediyor:
"Osman'ın ölümünden hemen sonra Hz. Ali'ye ilk biat eden Muhacir ve sahabe Haşim'di. Hz. Ali'ye verdiği sözü eksiksiz olarak son nefesine kadar samimi bir şekilde yerine getirmiş ve biatinde baki kalmıştır."
İbn-i Hacer ise şöyle demektedir:
"Kûfe Valisi Ebu Musa Eş'ari, İmam Ali'nin halifeliğine muhalefet ediyordu. Haşim, yiğitçe ve korkusuz bir şeklide onun karşısında Hz. Ali'ye biat ettiğin açıkladı."
Haşim b. Utbe, Hz. Ali'yi çok sever, Kendisine özel bir ilgi gösterirdi. Hz. Ali de ona çok güvenirdi. Nehcü'l Belağa'da onunla ilgili şunları söylemektedir:
"Mısır hükümetinin sorumluluğunu Haşim b. Utbe'ye vermek istiyorum. Eğer daha önce Mısır'ın yetkisini Haşim'e bıraksaydım, asla savaş meydanını boş bırakmaz ve onlara asla fırsat vermezdi."
Tarihî kayıtlara göre Sıffin Savaşı'nda Hz. Ali süvarilerin sancağını Ammar b. Yâsir'e, piyadelerin sancağını da Haşim b. Utbe'ye vermişti.
Zeyd b. Vahab şöyle diyor:
"Hz. Ali bayrağı Haşim'e verdiği gün Haşim iki zırh birden giymişti."
Haşim b. Utbe yiğitçe savaştığı Sıffin Savaşı'nda aldığı darbeler sonucu yaralandı. Bir daha da ayağa kalkamadı. Onun yaralandığını gören askerlerin moralinin kötü etkilenmesini istemediği için onlara şöyle seslendi:
"Ey Ali'nin yaranları! Ben cesur ve yiğit biriydim. Benim yere düşmem ve ölümüm sakın sizi etkileyip zayıf düşürmesin. Düşma¬nın beni öldürmesi bir deveyi kesmede edilen tereddüt gibidir. Siz olduğunuz müddetçe savaş devam edecektir."
Hz. Ali, Haşim'in yaralandığını ve ölmek üzere olduğunu duyunca yanına gitti. Ve onun için hayır dua etti.
Haşim, Hz. Ali'ye ölen askerlerin cesetlerini savaş alanından toplatmasını, çünkü bu görüntünün diğer askerlerin moralini bozacağını söylemişti. Hz. Ali de onun isteğine uyarak tüm şehitlerin naaşların savaş alanından toplattı ve defnetti.
Hz. Ali'nin kölesi Kamber
İmam Sâdık Hz. Ali'nin kölesi Kamber hakkında şöyle buyurmaktadır: "İmam Ali geceleri dışarı çıkarken Kamber onun haberi olmadan gizlice İmam'ın muhafızlığını yapardı."
Kamber, Hz. Ali'yi çok sever, O'na canla başla hizmet ederdi. Esbağ b. Nebate şöyle naklediyor:
"Bir gün İmam Ali'yle ben ve Kamber hurma pazarına gittik. Ali esnaflara nasihat etti, daha sonra hep birlikte kumaş pazarına gittik. Kumaş almak için bir mağazaya girdik.
Mağaza sahibi tanıdık olduğu için İmam, kumaşı Kendisine ucuz satar düşüncesiyle dışarı çıktı. O'nu tanımayan gencin biri mağazaya geldi. İmam Ali üç-dört dirheme kumaş satın aldı ve Kamber'e, 'Bu iki kumaştan birini seç, al' buyurdu.
Kamber dört dirheme satın alınan kumaşı seçti. İmam üç dirheme aldığı kumaşı alarak şöyle buyurdu: 'Allah'a şükürler olsun ki Bana avretimi örtecek ve halkın içine çıkabileceğim bir nimet verdi.'
Satıcı gencin babası mescide gitti ve Hz. Ali'nin huzuruna çıkarak şöyle dedi: 'Oğlum, Sizi tanımadığı için Sizden iki dirhem fazla kâr etmiştir, bu iki dirhem sizindir.'
Hz. Ali şöyle buyurdu: Bu iki dirhemi asla almam. Çünkü oğlunla pazarlık edip, anlaştık. Ve Ben bu anlaşmaya kalben razı oldum."
Kamber'in Hz. Ali'yle olan bazı hatıraları
Hz. Ali, hurma bahçesinde akşama kadar çalışmış, akşam da devesinin üzerine bir çuval hurma yükleyerek evinin yolunu tutmuştu.
Devenin yuları Kamber'in elindeydi. Hz. Ali de önde gidiyordu. Medine'nin içine girdiklerinde yoksulun birinin, "Allah rızası için" diye sızlandığını duydular. Bu sesi duyan Hz. Ali, "Kamber bu adam ne istiyor?" diye sordu.
Kamber, "Hurma istiyor efendim" dedi.
Hz. Ali, "Ver öyleyse" buyurdu.
Kamber, "Hurma çuvalda efendim" dedi.
Hz. Ali, "Çuvalla ver öyleyse" dedi.
Kamber bu kez, "Efendim çuval da devenin üzerinde" dedi.
Hz. Ali, "Öyleyse deveyle birlikte ver" dedi.
Derhal Hz. Ali'nin emrini yerine getiren Kamber diyor ki, "Devenin ipi de benim elimde demekten korktum. Çünkü beni de deveyle birlikte yoksula vermekten hiç tereddüt etmeyebilirdi."
Öfkeye karşı sabır
Adamın biri Kamber'e hakaret dolu sözler sarfetti. Adamın Kamber'den özür dilemediğini gören Hz. Ali, Kamber'i huzuruna çağırdı ve şöyle buyurdu:
"Ey Kamber! Sana hakaret eden biri senden özür dilemeye geldiğinde öfkene hakim ol. Onu bağışla ki bu güzel amelinle Allah'ı kendinden razı et, şeytanı ise gazaplandır.
Düşmanını affederek onu cezalandırmış olursun. Toprağı yarıp tohumu çıkaran ve insanı yaratan Allah'ı hiçbir mü'min hilm ve sabırla razı ettiği gibi razı edemez. Öfkesini yutmasıyla şeytanı gazaba getiremez. Cahilleri sabır ve sükutla cezalandırdığı gibi cezalandıramaz."
Kamber'in şehadeti
Kamber son anına kadar Hz. Ali'ye sâdık kaldı. Tarihçilerin naklettiğine göre; Haccac b. Yusuf Sakafi, yanındakilere şöyle dedi: "Keşke Ali'yi sevenlerden birini bulup öldürebilseydim."
Etrafındakiler ona, Kamber'in Hz. Ali'yi çok sevdiğini söylediler. Haccac da bunun üzerine Kamber'i yanına getirtti.
Haccac, karşısına gelen Kamber'e, "Sen kimsin?" diye sordu. Kamber ömrünün son anları olduğunu biliyordu. Çünkü Hz. Ali, ona ölümünün Haccac'ın eliyle olacağını daha önce bildirmişti.
Bu sebeple hiç korkmadan, "Ben, Allah yolunda iki kılıç ve mızrakla savaşan, iki kıbleye ibadet edenin, mü'minlerin en sâlihi, enbiyanın vârisi, vasilerin en hayırlısının kölesiyim" dedi.
Haccac, Kamber'in bu sözleri karşısında çok öfkelendi ve onun emriyle Hz. Ali'nin bu sâdık yareninin boynu vurularak şehit edildi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)