İmam Ali; Eşitlik, insan hakları ve düşünce özgürlüğü
Hz. Ali halifeliğe gelince Allah Resulü’nün yaptığı gibi Beytülmal’den herkese eşit miktarda hisse verilmesi uygulamasını hayata geçirdi. İnsanları Arap, Acem, asil ve köle olarak ayırmıyordu
09.04.2023 18:52:00
Hz. Ali halifeliğe gelince Allah Resulü'nün yaptığı gibi Beytülmal'den herkese eşit miktarda hisse verilmesi uygulamasını hayata geçirdi. İnsanları Arap, Acem, asil ve köle olarak ayırmıyordu.
Biri Arap diğeri İranlı olan iki kadına yiyecek ve dirhemleri eşit olarak pay etmişti.
Arap olan kadın, "Vallahi ben Arabım, bu ise Acem" dedi. Bunun üzerine Hz. Ali ona, "Vallahi ben bu malda İsmailoğulları lehine İshakoğulları aleyhine fazla bir hak görmüyorum" diye cevap verdi.
Yine bir gün Kureyş ve Arap eşrafı kendisine başvurarak Arapları, Acemlerden üstün tutmasını istemişlerdi. Hz. Ali şöyle dedi:
"Hayır, vallahi mal benim olsaydı da onu aralarında eşit dağıtırdım. Onların olan bu malı nasıl dağıtmam?"
Asım b. Kuleyb babasından şöyle naklediyor:
"Ali'ye İsfahan'dan mal gelmişti. Onu yedi hisseye böldü. Malın içinde yassı çörek de vardı. Onu da yediye böldü. Ve hisselere taksim etti. Sonra da kuraya göre malı dağıttı."
Hz. Ali insana değer vermiştir. Onun insanlara muamelesinde ölçüsü Allah'ın şu beyanıdır.
"Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Gerçekten Allah katında en değerliniz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki Allah, Alim'dir Habir'dir."
Hz. Ali'ye göre savaş veya müdafaa gibi meşru sebepler olmadıkça insanların canı ve malı mukaddestir. Ahdnâme'de şöyle demektedir:
"Halkın güçsüzlerinin üzerine yırtıcı hayvanlar gibi gitmek, mal ve eşyalarına el koymayı ve yağmalamayı ganimet saymamak gerekir. Zira halk iki kısımdır.
1- Bir kısmı müminlerdir ki, senin kardeşlerindir.
2- Bir kısmı zımmilerdir ki senin gibi Allah'ın kullarıdır."
Hürriyetler ve düşünce özgürlüğü
Hz. Ali'nin kendisini öldüren İbni Mülcem'e karşı bile hoşgörülü davrandığı tarihî bir hakikattir.
Hz. Ali Abdullah İbni Mülcem hakkında, "Beni öldürecek olan budur" dedi. Onu niye durdurmadığını soranlara, "O henüz Beni öldürmedi" diye cevap vermiştir.
Hz. Ali'ye göre fiiliyata dökülmeyen eylemler cezalandırılamazdı. Hz. Ali'nin bu tavrı düşünce hürriyetinin en üst noktasıdır.
İngiliz Mr. Carleyl, Kitab'ul Ebtal'da şöyle diyor:
"Ali, kendi adaleti ile öldürüldü. Yani eğer adaletli davranmayıp da cinayetten önce kısas uygulasaydı, öldürülmezdi.
Nitekim sultanlar en küçük bir suizanda çocukları, kardeşleri, eşleri ve akrabaları bile olsa hemen onları öldürtmekteler.
Ama Ali şeriattan ve dinden dışarı bir adım bile atmayan tek insandı. Katilini kesin olarak bildiği halde ondan henüz zahirde bir şey görmediği için sevgisini esirgemiyordu, ama sonunda İbni Mülcem, şekavetini ortaya çıkararak Hz. Ali'nin bâtın ve işlerin apaçık gerçeğini ihata eden ilmini ispat etti."
Hz. Ali, huzurunda ileri geri konuşan, hutbe irat ederken sözünün devamlı kesen, cahil ve kaba bir topluluk olan Hariciler'e karşı bile hoşgörülü ve sabırlı davranabilmiştir.
Onların kendisine olan muhalefetlerini bilmesine rağmen Hariciler'e karşı hiçbir siyasi dayatma veya yaptırım uygulamadı.
Onları kırbaçlatmadı, hapse attırmadı. Hatta Beytü'l-Mal'dan herkese dağıttığı miktarı onlara da uzun zaman vermeye devam etti.
Hâlbuki Hariciler'in Hz. Ali'ye olan muhalefeti kabul edilebilir boyutlarda değildi. İbni Ebi'l Hadid, Nehcü'l-Belağa Şerhi'nin 2. cildinin 311. sayfasında şunları anlatıyor:
"Bir gün İmam Ali, camide cemaate namaz kıldırırken İbn-i Kevva adlı bir Harici Hz. Ali'yi iğnelemek ve incitmek maksadıyla yüksek sesle şu ayeti okudu:
'Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve sen elbette hüsrana uğrayanlardan olacaksın.'
İbn-i Kevva bu ayeti yüksek sesle söylerken şunu demek istiyordu: 'Senin, İslam uğrunda emsalsiz hizmetlerin inkar edilemeyecek kadar çoktur.
Ancak Allah, Peygamberine bile 'Şirk koşarsan amellerin boşa gider' diyor. Sen de başta bize uyup hakem olayını kabullendiğin ancak daha sonra bizim gibi tevbe etmediğin için kâfir oldun. Ve geçmişteki bütün amellerin boşa gitti.'
Hz. Ali namaz sırasında kendisine yapılan bu hakarete karşı, namazını bozmadan gereken cevabı verir. Harici cemaat namazını bozabilmek için söz konusu ayeti birkaç kez okudu ancak umduğunu bulamayınca sustu.
O susunca Hz. Ali, namazda, 'Sen sabret; hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Kesin bilgiye inanmayanlar da sakın seni telaşlandırıp hafifliğe kapılmana neden olmasınlar' ayetini okudu."
Hz. Ali, Hariciler'in kendisiyle savaşacaklarını bilmesine rağmen onlar harekete geçmeden hiçbir eylemde bulunmamıştır. İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayet şöyledir: "Haruriyye" (Hariciler) düşmanlık üzere bir yerde toplandılar. Ve Ali b. Ebu Tâlib ile O'nun yanında yer alan ashaba karşı çıkmaya karar verdiler.
Bir adam geldi ve, 'Ey Emirü'l-mü'minin, bu topluluk Sana karşı gelecek' dedi. Hz. Ali, 'Bana karşı çıkana kadar bırak onları. Bana karşı savaşa girişene kadar onlarla savaşmayacağım. Gerçi öyle de yapacaklardır (yani Benimle savaşacaklardır)' dedi." (Abdulkadir el-Muhacir, İbn'i Abbas'ın Hariciler'le Münakaşası).
Hadisenin devamı bir hayli tafsilatlıdır. (Bu konuyu Hariciler'in Ortaya Çıkışı bahsinde ele almıştık). İbn-i Abbas Hariciler'le konuşmaya gitmiş bir hayli tartıştıktan sonra onları ikna edemeden geri dönmüştür.
Neticede, Hz. Ali'nin dediği gerçekleşmiş, Hariciler O'na karşı ayaklanmışlardır. Hz. Ali ancak ilk hareket onlardan geldikten sonra harekete geçmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)
Biri Arap diğeri İranlı olan iki kadına yiyecek ve dirhemleri eşit olarak pay etmişti.
Arap olan kadın, "Vallahi ben Arabım, bu ise Acem" dedi. Bunun üzerine Hz. Ali ona, "Vallahi ben bu malda İsmailoğulları lehine İshakoğulları aleyhine fazla bir hak görmüyorum" diye cevap verdi.
Yine bir gün Kureyş ve Arap eşrafı kendisine başvurarak Arapları, Acemlerden üstün tutmasını istemişlerdi. Hz. Ali şöyle dedi:
"Hayır, vallahi mal benim olsaydı da onu aralarında eşit dağıtırdım. Onların olan bu malı nasıl dağıtmam?"
Asım b. Kuleyb babasından şöyle naklediyor:
"Ali'ye İsfahan'dan mal gelmişti. Onu yedi hisseye böldü. Malın içinde yassı çörek de vardı. Onu da yediye böldü. Ve hisselere taksim etti. Sonra da kuraya göre malı dağıttı."
Hz. Ali insana değer vermiştir. Onun insanlara muamelesinde ölçüsü Allah'ın şu beyanıdır.
"Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Gerçekten Allah katında en değerliniz O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz ki Allah, Alim'dir Habir'dir."
Hz. Ali'ye göre savaş veya müdafaa gibi meşru sebepler olmadıkça insanların canı ve malı mukaddestir. Ahdnâme'de şöyle demektedir:
"Halkın güçsüzlerinin üzerine yırtıcı hayvanlar gibi gitmek, mal ve eşyalarına el koymayı ve yağmalamayı ganimet saymamak gerekir. Zira halk iki kısımdır.
1- Bir kısmı müminlerdir ki, senin kardeşlerindir.
2- Bir kısmı zımmilerdir ki senin gibi Allah'ın kullarıdır."
Hürriyetler ve düşünce özgürlüğü
Hz. Ali'nin kendisini öldüren İbni Mülcem'e karşı bile hoşgörülü davrandığı tarihî bir hakikattir.
Hz. Ali Abdullah İbni Mülcem hakkında, "Beni öldürecek olan budur" dedi. Onu niye durdurmadığını soranlara, "O henüz Beni öldürmedi" diye cevap vermiştir.
Hz. Ali'ye göre fiiliyata dökülmeyen eylemler cezalandırılamazdı. Hz. Ali'nin bu tavrı düşünce hürriyetinin en üst noktasıdır.
İngiliz Mr. Carleyl, Kitab'ul Ebtal'da şöyle diyor:
"Ali, kendi adaleti ile öldürüldü. Yani eğer adaletli davranmayıp da cinayetten önce kısas uygulasaydı, öldürülmezdi.
Nitekim sultanlar en küçük bir suizanda çocukları, kardeşleri, eşleri ve akrabaları bile olsa hemen onları öldürtmekteler.
Ama Ali şeriattan ve dinden dışarı bir adım bile atmayan tek insandı. Katilini kesin olarak bildiği halde ondan henüz zahirde bir şey görmediği için sevgisini esirgemiyordu, ama sonunda İbni Mülcem, şekavetini ortaya çıkararak Hz. Ali'nin bâtın ve işlerin apaçık gerçeğini ihata eden ilmini ispat etti."
Hz. Ali, huzurunda ileri geri konuşan, hutbe irat ederken sözünün devamlı kesen, cahil ve kaba bir topluluk olan Hariciler'e karşı bile hoşgörülü ve sabırlı davranabilmiştir.
Onların kendisine olan muhalefetlerini bilmesine rağmen Hariciler'e karşı hiçbir siyasi dayatma veya yaptırım uygulamadı.
Onları kırbaçlatmadı, hapse attırmadı. Hatta Beytü'l-Mal'dan herkese dağıttığı miktarı onlara da uzun zaman vermeye devam etti.
Hâlbuki Hariciler'in Hz. Ali'ye olan muhalefeti kabul edilebilir boyutlarda değildi. İbni Ebi'l Hadid, Nehcü'l-Belağa Şerhi'nin 2. cildinin 311. sayfasında şunları anlatıyor:
"Bir gün İmam Ali, camide cemaate namaz kıldırırken İbn-i Kevva adlı bir Harici Hz. Ali'yi iğnelemek ve incitmek maksadıyla yüksek sesle şu ayeti okudu:
'Eğer şirk koşacak olursan, şüphesiz senin amellerin boşa çıkacak ve sen elbette hüsrana uğrayanlardan olacaksın.'
İbn-i Kevva bu ayeti yüksek sesle söylerken şunu demek istiyordu: 'Senin, İslam uğrunda emsalsiz hizmetlerin inkar edilemeyecek kadar çoktur.
Ancak Allah, Peygamberine bile 'Şirk koşarsan amellerin boşa gider' diyor. Sen de başta bize uyup hakem olayını kabullendiğin ancak daha sonra bizim gibi tevbe etmediğin için kâfir oldun. Ve geçmişteki bütün amellerin boşa gitti.'
Hz. Ali namaz sırasında kendisine yapılan bu hakarete karşı, namazını bozmadan gereken cevabı verir. Harici cemaat namazını bozabilmek için söz konusu ayeti birkaç kez okudu ancak umduğunu bulamayınca sustu.
O susunca Hz. Ali, namazda, 'Sen sabret; hiç şüphesiz Allah'ın vaadi haktır. Kesin bilgiye inanmayanlar da sakın seni telaşlandırıp hafifliğe kapılmana neden olmasınlar' ayetini okudu."
Hz. Ali, Hariciler'in kendisiyle savaşacaklarını bilmesine rağmen onlar harekete geçmeden hiçbir eylemde bulunmamıştır. İbn-i Abbas'tan gelen bir rivayet şöyledir: "Haruriyye" (Hariciler) düşmanlık üzere bir yerde toplandılar. Ve Ali b. Ebu Tâlib ile O'nun yanında yer alan ashaba karşı çıkmaya karar verdiler.
Bir adam geldi ve, 'Ey Emirü'l-mü'minin, bu topluluk Sana karşı gelecek' dedi. Hz. Ali, 'Bana karşı çıkana kadar bırak onları. Bana karşı savaşa girişene kadar onlarla savaşmayacağım. Gerçi öyle de yapacaklardır (yani Benimle savaşacaklardır)' dedi." (Abdulkadir el-Muhacir, İbn'i Abbas'ın Hariciler'le Münakaşası).
Hadisenin devamı bir hayli tafsilatlıdır. (Bu konuyu Hariciler'in Ortaya Çıkışı bahsinde ele almıştık). İbn-i Abbas Hariciler'le konuşmaya gitmiş bir hayli tartıştıktan sonra onları ikna edemeden geri dönmüştür.
Neticede, Hz. Ali'nin dediği gerçekleşmiş, Hariciler O'na karşı ayaklanmışlardır. Hz. Ali ancak ilk hareket onlardan geldikten sonra harekete geçmiştir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)