İmam Ali b. Muhammed el-Hadi dönemi
İmam Cevad şehit olduktan sonra henüz altı yaşında olan İmam Hadi imamete erişti
19.05.2024 18:21:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
İmam Cevad şehit olduktan sonra henüz altı yaşında olan İmam Hadi imamete erişti. Ehl-i Beyt dostları imamların baliğ olma meselesini daha önce İmam Cevad'ın imam oluşunda da yaşamışlardı. "İmam Cevad" adlı eserimizde ifade ettiğimiz gibi, İmam Cevad yedi yaşında imamet makamını devralmıştı.
Ehl-i Beyt dostları bu sebeple İmam Hâdî'nin küçük yaştaki imamlığı konusunda tereddüt etmediler.
İmam Cevad'ın takipçilerinden birkaç kişi dışında hemen hepsi İmam el-Hâdî'ye biat ettiler. İmam Hâdî'nin imametini kabul etmeyen az bir grup ise kısa bir süre için Mûsâ b. Muhammed'in imam olduğuna inandılar. Ancak bu dönem uzun sürmedi. Kısa bir süre sonra bu grup da el-Hâdî'nin imametini kabul ettiler.
Sa'd b. Abdullah onların İmam Hâdî'ye dönmelerinin sebebi olarak Mûsâ'nın kendisinin onlardan bîzar olmasını ve onları etrafından kovmasını göstermiştir.
Tabersî ve İbn Şehraşub'a göre Ehl-i Beyt dostlarının tamamının İmam Hâdî'nin imameti konusunda icma etmelerinin o hazretin imameti için en açık ve şüphe götürmeyen bir delildir.
Kuleynî ve diğer âlimler İmam Hâdî'nin imameti ile ilgili nasları sıralamışlardır. Ki daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bunların içinde İmam Cevad Bağdat'a çağrıldığında ve bunun bir tehlike olduğunu sezdiğinde yerine İmam Hâdî'yi vekil olarak tayin etmesi de vardır.
Hatta kendinden sonra imamet konusunda bir şüphe bırakmamak için İmam Cevad imamet hakkında yazılı bir nas da bırakmıştır.
İmam Hâdî'nin hayatının ikinci aşaması otuz dört yıl sürmüştür. Bu aşama 220 yılından şehit edildiği tarih olan 254 yılına kadar sürer. Bu dönem altı Abbâsî halifesinin dönemini kapsar.
MU'TASIM DÖNEMİ
Mu'tasım'ın asıl ismi Muhammed b. Hârun Reşid'dir. 218 yılında halife oldu. Cesur ve kuvvetli biriydi. İlimden nasibi yoktu. Kızdığı zaman önüne gelenleri öldürmekten çekinmezdi.
Kaynaklar onun çok acımasız biri olduğunu yazarlar. Bir adamın bileğini parmaklarının arasına alıp kırmıştı.
Mu'tasım, Türkleri divana sokan ilk halifedir. Acem krallarına benzemeye çalışıyor, onlar gibi yürüyordu. Türk köleleri on sekiz bini buluyordu.
Şair Di'bel Huzaî onun hakkında şu şiiri yazmıştır:
"Kitaplarda Abbâsî melikleri yedi tanedir.
Kitaplarda sekizincisinden bahsedilmez.
Mağara arkadaşları da mağarada yedi kişiydiler.
Mağaraya sığındıkları gün sekizincisi de köpekleriydi.
Ama onların köpeklerini senden üstün görüyorum.
Çünkü senin günahın var, onun yok
Genç bir köle ve Eşnas adında biri işleri idare edince
İnsanların işleri mahvolmuş ve rezalet diz boyunu aşmış."
O da aynı Me'mun gibi Kur'ân'ın mahlûkluğu meselesini gündeme getirdi. Bu yüzden pek çok âlimi öldürdü.
Hicrî 220 yılında İmam Ahmed b. Hanbel'i dövdürdü. O tarihte Mu'tasım Bağdat'tan ayrılıp Samarra şehrini kurdu. Bundan önce Türkleri etrafında toplamış, onlara büyük miktarda paralar dağıtmış ipek kumaşlar vermiş ve altın takılar sunmuştu.
Bu şekilde Türkler halkı rahatsız etmeye başladılar. Sonunda Bağdat halkı Türkleri şehirden çıkarmaması halinde kendisine savaş ilan edeceklerini duyurdular. Bunun üzerine Samarra'yı kurarak Türkleri Bağdat'tan çıkarmak zorunda kaldı.
Mu'tasım 223 yılında Romalılarla savaştı. Amuriye'yi fethetti.
Mu'tasım 227 yılında Rebiyülevvel ayında öldü. İktidarı sekiz yıl sürdü.
İMAM HÂDÎ VE MU'TASIM
İmam Cevad'ın Mu'tasım tarafından şehit edilmesinden sonra Mu'tasım, Ömer b. Ferec'i Medine'ye gidip o tarihte altı yaşını birkaç ay geçmiş olan Ebû'l-Hasan el-Hâdî'ye bir öğretmen seçmesini emretti ve öğretmenin Ehl-i Beyt çizgisinden sapmış, Ehl-i Beyt'e düşmanlık besleyen biri olmasına dikkat etmesini söyledi.
Ömer Medine'ye varınca valiyle buluştu ve geliş amacını ve görevini anlattı. Vali ile birlikte başkaları da Cüneydî'yi tavsiye ettiler. Cüneydî Ehl-i Beyt dostlarına büyük öfke duyan biriydi. Ömer ona bir adam gönderdi. Görevini ona bildirdi.
Cüneydî, İmam Hâdî'yi eğitme görevine başladı. Ama İmam'ın keskin zekâsı karşısında şaşkına döndü.
Bir gün Muhammed b. Ca'fer, Cüneydî ile karşılaştı ve "Eğittiğin çocuğun durumu nasıl?" diye sordu.
Cüneydî büyük bir tepki göstererek şöyle dedi: "Bu çocuk mu diyorsun? Neden bu şeyh demiyorsun? Allah adına seni yemine veriyorum, şu Medine'de edebiyat ve ilimde benden daha bilgili birini biliyor musun?"
"Hayır" dedi.
Cüneydî şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, ben edebiyatla ilgili bir söz söylüyorum ve en güzel şekilde açıkladığımı sanıyorum. Bir de bakıyorum ki o öyle açıklamalar yapıyor ki ben ondan istifade etmeye başlıyorum. İnsanlar benim onu eğittiğimi sanıyorlar. Allah'a yemin ederim ki asıl ben ondan ders alıyorum."
Aradan günler geçti. Muhammed b. Ca'fer bir kez daha Cüneydî ile karşılaştı ve dedi ki: "Şu çocuğun durumu nasıl?"
Cüneydî yine tepki gösterdi ve şöyle dedi: "Bırak böyle konuşmayı... Vallahi o, şu yeryüzünün en hayırlı insanıdır. Allah'ın yarattığı kulların en üstünüdür. Hücreye girdiğinde ondan bir sûre okumasını istiyorum.
O da, 'Hangi sûreyi okumamı istersin?' diye karşılık veriyor. Ben de henüz ders almadığı uzun sürelerden birini okumasını istiyorum. Bu süreyi tıpkı Dâvud'un Mezâmir okumasına benzer güzel bir sesle okumaya başlıyor ve sonuna kadar okuyor. Sûrenin tevilini de, tenzilini de biliyor."
Cüneydî sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu küçük çocuk Medine'de dört duvar arasında büyüdü. Peki, bu büyük ilmi nereden öğrendi? Subhanallah!!!"
Sonra Ehl-i Beyt düşmanlığından vazgeçti ve onların velayetini kabul ederek imamete inandı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)
Ehl-i Beyt dostları bu sebeple İmam Hâdî'nin küçük yaştaki imamlığı konusunda tereddüt etmediler.
İmam Cevad'ın takipçilerinden birkaç kişi dışında hemen hepsi İmam el-Hâdî'ye biat ettiler. İmam Hâdî'nin imametini kabul etmeyen az bir grup ise kısa bir süre için Mûsâ b. Muhammed'in imam olduğuna inandılar. Ancak bu dönem uzun sürmedi. Kısa bir süre sonra bu grup da el-Hâdî'nin imametini kabul ettiler.
Sa'd b. Abdullah onların İmam Hâdî'ye dönmelerinin sebebi olarak Mûsâ'nın kendisinin onlardan bîzar olmasını ve onları etrafından kovmasını göstermiştir.
Tabersî ve İbn Şehraşub'a göre Ehl-i Beyt dostlarının tamamının İmam Hâdî'nin imameti konusunda icma etmelerinin o hazretin imameti için en açık ve şüphe götürmeyen bir delildir.
Kuleynî ve diğer âlimler İmam Hâdî'nin imameti ile ilgili nasları sıralamışlardır. Ki daha önce de ifade ettiğimiz gibi, bunların içinde İmam Cevad Bağdat'a çağrıldığında ve bunun bir tehlike olduğunu sezdiğinde yerine İmam Hâdî'yi vekil olarak tayin etmesi de vardır.
Hatta kendinden sonra imamet konusunda bir şüphe bırakmamak için İmam Cevad imamet hakkında yazılı bir nas da bırakmıştır.
İmam Hâdî'nin hayatının ikinci aşaması otuz dört yıl sürmüştür. Bu aşama 220 yılından şehit edildiği tarih olan 254 yılına kadar sürer. Bu dönem altı Abbâsî halifesinin dönemini kapsar.
MU'TASIM DÖNEMİ
Mu'tasım'ın asıl ismi Muhammed b. Hârun Reşid'dir. 218 yılında halife oldu. Cesur ve kuvvetli biriydi. İlimden nasibi yoktu. Kızdığı zaman önüne gelenleri öldürmekten çekinmezdi.
Kaynaklar onun çok acımasız biri olduğunu yazarlar. Bir adamın bileğini parmaklarının arasına alıp kırmıştı.
Mu'tasım, Türkleri divana sokan ilk halifedir. Acem krallarına benzemeye çalışıyor, onlar gibi yürüyordu. Türk köleleri on sekiz bini buluyordu.
Şair Di'bel Huzaî onun hakkında şu şiiri yazmıştır:
"Kitaplarda Abbâsî melikleri yedi tanedir.
Kitaplarda sekizincisinden bahsedilmez.
Mağara arkadaşları da mağarada yedi kişiydiler.
Mağaraya sığındıkları gün sekizincisi de köpekleriydi.
Ama onların köpeklerini senden üstün görüyorum.
Çünkü senin günahın var, onun yok
Genç bir köle ve Eşnas adında biri işleri idare edince
İnsanların işleri mahvolmuş ve rezalet diz boyunu aşmış."
O da aynı Me'mun gibi Kur'ân'ın mahlûkluğu meselesini gündeme getirdi. Bu yüzden pek çok âlimi öldürdü.
Hicrî 220 yılında İmam Ahmed b. Hanbel'i dövdürdü. O tarihte Mu'tasım Bağdat'tan ayrılıp Samarra şehrini kurdu. Bundan önce Türkleri etrafında toplamış, onlara büyük miktarda paralar dağıtmış ipek kumaşlar vermiş ve altın takılar sunmuştu.
Bu şekilde Türkler halkı rahatsız etmeye başladılar. Sonunda Bağdat halkı Türkleri şehirden çıkarmaması halinde kendisine savaş ilan edeceklerini duyurdular. Bunun üzerine Samarra'yı kurarak Türkleri Bağdat'tan çıkarmak zorunda kaldı.
Mu'tasım 223 yılında Romalılarla savaştı. Amuriye'yi fethetti.
Mu'tasım 227 yılında Rebiyülevvel ayında öldü. İktidarı sekiz yıl sürdü.
İMAM HÂDÎ VE MU'TASIM
İmam Cevad'ın Mu'tasım tarafından şehit edilmesinden sonra Mu'tasım, Ömer b. Ferec'i Medine'ye gidip o tarihte altı yaşını birkaç ay geçmiş olan Ebû'l-Hasan el-Hâdî'ye bir öğretmen seçmesini emretti ve öğretmenin Ehl-i Beyt çizgisinden sapmış, Ehl-i Beyt'e düşmanlık besleyen biri olmasına dikkat etmesini söyledi.
Ömer Medine'ye varınca valiyle buluştu ve geliş amacını ve görevini anlattı. Vali ile birlikte başkaları da Cüneydî'yi tavsiye ettiler. Cüneydî Ehl-i Beyt dostlarına büyük öfke duyan biriydi. Ömer ona bir adam gönderdi. Görevini ona bildirdi.
Cüneydî, İmam Hâdî'yi eğitme görevine başladı. Ama İmam'ın keskin zekâsı karşısında şaşkına döndü.
Bir gün Muhammed b. Ca'fer, Cüneydî ile karşılaştı ve "Eğittiğin çocuğun durumu nasıl?" diye sordu.
Cüneydî büyük bir tepki göstererek şöyle dedi: "Bu çocuk mu diyorsun? Neden bu şeyh demiyorsun? Allah adına seni yemine veriyorum, şu Medine'de edebiyat ve ilimde benden daha bilgili birini biliyor musun?"
"Hayır" dedi.
Cüneydî şöyle dedi: "Allah'a yemin ederim ki, ben edebiyatla ilgili bir söz söylüyorum ve en güzel şekilde açıkladığımı sanıyorum. Bir de bakıyorum ki o öyle açıklamalar yapıyor ki ben ondan istifade etmeye başlıyorum. İnsanlar benim onu eğittiğimi sanıyorlar. Allah'a yemin ederim ki asıl ben ondan ders alıyorum."
Aradan günler geçti. Muhammed b. Ca'fer bir kez daha Cüneydî ile karşılaştı ve dedi ki: "Şu çocuğun durumu nasıl?"
Cüneydî yine tepki gösterdi ve şöyle dedi: "Bırak böyle konuşmayı... Vallahi o, şu yeryüzünün en hayırlı insanıdır. Allah'ın yarattığı kulların en üstünüdür. Hücreye girdiğinde ondan bir sûre okumasını istiyorum.
O da, 'Hangi sûreyi okumamı istersin?' diye karşılık veriyor. Ben de henüz ders almadığı uzun sürelerden birini okumasını istiyorum. Bu süreyi tıpkı Dâvud'un Mezâmir okumasına benzer güzel bir sesle okumaya başlıyor ve sonuna kadar okuyor. Sûrenin tevilini de, tenzilini de biliyor."
Cüneydî sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu küçük çocuk Medine'de dört duvar arasında büyüdü. Peki, bu büyük ilmi nereden öğrendi? Subhanallah!!!"
Sonra Ehl-i Beyt düşmanlığından vazgeçti ve onların velayetini kabul ederek imamete inandı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hadi eserinden)