Bir görgü şahidi, karınlarını doyurmak için hayvan pisliğinden hububat taneleri toplamak zorunda kalan, Türk çocuklarına, kendi yurtlarında bir dilim ekmeğin bile çok görüldüğünü şöyle anlatıyor. "... daha rıhtıma ayak basar basmaz gümrüğün önünde paçavralara sarılmış binlerce kadın ve çocuğun vapurdan boşaltılan çuvallardan dökülen hububat tanelerini toplamaya çalıştıkları görülmektedir. Onbinlerce muhacir (yani Ermeni vahşeti sebebiyle Trabzon'a gelen göçmen) aç ve sefil, sokaklarda yatmaktadır. Bunların bir kısmı hayvan pisliklerinden arpa tanelerini toplamaktadır."Ben bu satırları, Gazi Üniversitesi öğretim üyelerinden Sayın Selma Yel'in, Trabzon ve Çevresi Uluslararası Tarih, Dil, Edebiyat Sempozyumu'na sunduğu tebliğ'den aldım. O da "görgü şahidi" dediğim Trabzon İmdat Heyeti Başkanı Yusuf Behçet Bey'in hatıralarından naklediyor.Sayın Selma Yel, Amerikan yardım heyetlerinin, sadece Hırıstiyan halka yardım yapabileceklerini söyleyerek, Müslümanlar'a yardım etmeyi reddetttiğini de naklediyor. Türk Kızılay'ı demek olan Hilal-i Ahmer Cemiyeti'nin raporundan anlıyoruz ki,"sokaklarda bir deri bir kemik kalmış iskeletlerin dolaştığı" Ordu ve Giresun'da da Amerikan yardım heyetleri Müslümanlar'a yardım etmemişlerdir. Churchill'in ağzından kaçırdığı gibi, Türk'ü insan olarak kabul etmeyen bu haçlı zihniyeti, Ermeni-ler'in ekmek tandırlarında kızartıp, yemeleri için annelerinin önüne fırlattıkları Türkmen balalarını nasıl görmezden geldiyse, 15 bin vatan evladının taammüden, yani kasıtlı olarak kör edilmesinden de bahsetmemişlerdir.Asla yanlış okumuyorsunuz.Evet, Mısır'daki Seydi Beşir Esir Kampı'nda, İngiliz subaylarla Ermeni doktorlar, elbirliği edip 15 bin Türk'ün gözünü kör etmişlerdir! Bu vahşete ilk olarak 1920 yılı başlarında Konya'da yayınlanan Öğüt Gazetesi dikkati çekmiş, facia daha sonra Edirne milletvekilleri Faik ve Şeref beyler tarafından 28 Mayıs 1921'de Meclis'e getirilmiştir.Büyük Millet Meclisi'nin 28 Haziran 1921'de aldığı "15 bin esiri kasten sakat bırakan doktor ve subaylar hakkında siyasi soruşturma başlatılmasıyla" ilgili kararın altında 11 bakanla beraber Mustafa Kemal Paşa'nın da imzası vardır.Defter-i Hakanî memurlarından Gaziantepli Eyüp Sabri Bey 1922'de Ankara'da yayınlanan "Bir Esirin Hatıratı" isimli eserinde, Türk esirlerini krizol banyosuna sokarak kör edenlerden bir İngiliz albay ile iki Ermeni doktorun adını açıklamıştır.Bütün bu gerçekler görmezden gelinmiştir Türkiye'de.Öyleyse; bu gerçekler gizlenirken ve hatta dünya parlamentolarıyla, adını bilmediğimiz şehirlerin Belediye Meclisleri peş peşe soykırımı kararı alarak, Türkiye'nin etrafındaki kuşatmayı tahkim ederken ısrarla Ermeni tezlerini destekleyen toplantılar yapmak, vatana ihanet değilse nedir?Ve bu toplantılarda, Müslüman adı taşıyan Asala militanlarıyla, Soros'un maaş bağladığı haysiyetsizleri, Türk Milleti'ne bilim adamı olarak tanıtmaya kalkmak da vatana ihanet değil midir?Söylesene arkadaş; AKP iktidara gelince Türklüğe hakaretle beraber vatana ihanet de serbest bırakılmadı mı? Necdet Sevinç/ Tercüman
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.