Mevlâna'yı başlıca aşağıdaki ekollere sığdırmak istemişlerdir:
1- Hümanizm
2- Mistisizm
3- Evrimcilik
Şimdi bu felsefî ekollerle Mevlâna'nın niçin ilişkisi olmadığını ortaya koymaya çalışalım:
Hemen başta ifade edelim ki, bu iddiaların büyük veli Hz. Mevlâna ile uzaktan ve yakından ilgisi ve ilişkisi yoktur. Tüm bunlar saptırma ve yanıltmadan başka birşey değildir.
Mevlâna'nın inanç ve düşüncelerinin, söz konusu felsefî ekollerle ilişkisinin olmadığı hususunda temel tespbit şudur: Herşeyden evvel felsefî ekoller insan düşüncesinin mahsulüdür ve bunların kaynağı akıldır. Ve her felsefî ekol, kurucusunun düşünce ve kanaatlerini aksettiren subjektif görüşlerden oluşur. Doğru da, yanlış da olabilir. Halbuki Mevlâna, görüşlerini ne kendisinden evvelki düşünürlerden yola çıkarak, ne de bağımsız olarak, kendi şahsî görüşü olarak ortaya koymuş değildir. Tam aksine, Mevlâna, ilham kaynağı olarak Kur'an'ı temel almış ve aklını Kur'an hakikatlerinin hizmetine vermiştir. Bu, temel tesbitimizdir.
Şimdi Mevlâna ile irtibatlandırılmak istenen felsefî akımlara geçelim:
Hz. Mevlana ve hümanizm
Mevlâna, hümanist olabilir mi? Olamaz. Zira, hümanizm, güya insanı esas alan ve insanlığa hizmeti gaye edinen bir felsefî ekoldür. Bunu yaparken, bilmeden, insanı ve insanlığı ilah yapan bir din hükmünde telakki edilir. Çünkü hümanizm, insanı herşeyin ölçüsü kabul eder. Bu sebeple, bazı ilim erbabı, hümanizm için "insana ibadet dini" tabirini kullanmışlardır. Hümanizme göre herşey insan içindir. Ve akıl, gerçeğin kaynağıdır.
Hümanizmi, insanı merkez ve esas alması sebebiyle, cazip kabul edenler çıkabilir. Ancak, gözden kaçırılan ana gerçek şudur ki, insanın kendisi bizzat gaye değil, gayeye giden bir yolcudur. Ve insan, gerçeğin ölçüsü de değildir. Gerçeğe yönelmek mecburiyetinde olan bir varlıktır. Ve insan mahluktur. Başıboş ve gayesiz değildir. Âlemde herşey insana hizmet etmekte iken, insan neye hizmet etmektedir? Yani niçin vardır? Hümanizm buna bir izah getirememektedir. Netice olarak hümanizm, hiçbir gerekçe göstermeden insanı putlaştırmaktadır.
1- Hümanizm
2- Mistisizm
3- Evrimcilik
Şimdi bu felsefî ekollerle Mevlâna'nın niçin ilişkisi olmadığını ortaya koymaya çalışalım:
Hemen başta ifade edelim ki, bu iddiaların büyük veli Hz. Mevlâna ile uzaktan ve yakından ilgisi ve ilişkisi yoktur. Tüm bunlar saptırma ve yanıltmadan başka birşey değildir.
Mevlâna'nın inanç ve düşüncelerinin, söz konusu felsefî ekollerle ilişkisinin olmadığı hususunda temel tespbit şudur: Herşeyden evvel felsefî ekoller insan düşüncesinin mahsulüdür ve bunların kaynağı akıldır. Ve her felsefî ekol, kurucusunun düşünce ve kanaatlerini aksettiren subjektif görüşlerden oluşur. Doğru da, yanlış da olabilir. Halbuki Mevlâna, görüşlerini ne kendisinden evvelki düşünürlerden yola çıkarak, ne de bağımsız olarak, kendi şahsî görüşü olarak ortaya koymuş değildir. Tam aksine, Mevlâna, ilham kaynağı olarak Kur'an'ı temel almış ve aklını Kur'an hakikatlerinin hizmetine vermiştir. Bu, temel tesbitimizdir.
Şimdi Mevlâna ile irtibatlandırılmak istenen felsefî akımlara geçelim:
Hz. Mevlana ve hümanizm
Mevlâna, hümanist olabilir mi? Olamaz. Zira, hümanizm, güya insanı esas alan ve insanlığa hizmeti gaye edinen bir felsefî ekoldür. Bunu yaparken, bilmeden, insanı ve insanlığı ilah yapan bir din hükmünde telakki edilir. Çünkü hümanizm, insanı herşeyin ölçüsü kabul eder. Bu sebeple, bazı ilim erbabı, hümanizm için "insana ibadet dini" tabirini kullanmışlardır. Hümanizme göre herşey insan içindir. Ve akıl, gerçeğin kaynağıdır.
Hümanizmi, insanı merkez ve esas alması sebebiyle, cazip kabul edenler çıkabilir. Ancak, gözden kaçırılan ana gerçek şudur ki, insanın kendisi bizzat gaye değil, gayeye giden bir yolcudur. Ve insan, gerçeğin ölçüsü de değildir. Gerçeğe yönelmek mecburiyetinde olan bir varlıktır. Ve insan mahluktur. Başıboş ve gayesiz değildir. Âlemde herşey insana hizmet etmekte iken, insan neye hizmet etmektedir? Yani niçin vardır? Hümanizm buna bir izah getirememektedir. Netice olarak hümanizm, hiçbir gerekçe göstermeden insanı putlaştırmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.