Hz. Hüseyin’in başı nerede defnedilmiştir?
Bu savaşa İmam Hüseyin (a.s.) yanında yer alıp da daha sonra ondan izin alarak ayrılan bir kişi vardır
17.08.2022 23:40:00





Kerbela katliamından kurtulanlar
Bu savaşa İmam Hüseyin (a.s.) yanında yer alıp da daha sonra ondan izin alarak ayrılan bir kişi vardır.
Zehhak İbn-i Abdillah'il Meşrikî adında biri İmam Hüseyin'in (a.s.) yanına gelerek şöyle dedi: "Ben senin yanında savaşan biri kaldığı müddetçe seninle savaşacağım. Ama bir kimse kalmazsa benim ayrılmama izin vereceksin" dedi.
İmam Hüseyin (a.s.), "Olur" dedi.
Zehhak, Hüseyin (a.s.)'ın ashabının bir bir öldürüldüğünü görünce atını çadırlardan birine sakladı ve piyade olarak savaştı.
Hüseyin (a.s.) yalnız kalınca da, "Ben sözümde durdum" dedi.
Hüseyin (a.s.) ona şöyle dedi: "Evet, sen artık kurtulabilirsini"
O da atını çadırdan çıkardı, atına bindi ve kaçtı.
Ömer b. Sa'd, Rebab bint-i İmriü'l-Kays' ın azadlısı Ukbe b. Sem'an'ı yakalamıştı.
Ona, "Sen necisin?" diye sordu.
Ukbe, "Ben köleyim" deyince, serbest bıraktı.
Murakka b. Sümametü'l-Ezdi de, kavminden bazı kişilerle birlikte Hz. Hüseyin (a.s.)'ın yanına gelmiş bulunuyordu.
Murakka okları yayar ve iki dizinin üzerine gelip savaşırdı. Kûfe leşkeri ona, "Sana eman verilmiştir, yanımıza gel" dediler. Yanlarına varınca Ömer b. Sa'd onu bilgi versin diye İbn-i Ziyad'a yollamıştı.
Kerbela faciasının ardından yaşanan gelişmeler
Kerbela faciasının ardından, erkeklerden İmam (a.s.)'ın iki oğlu dışında başka kurtulan olmadı. Birisi, Zeynelâbidin, diğeri ise dört yaşındaki oğlu Ömer'dir.
Hâşimoğulları'nın kadınları bir ümit içinde İmam (a.s.)'ın tekrar yanlarına gelmesini bekliyorlardı.
Kûfeli Ethem'den şöyle nakledilmiştir:
"İmam Hüseyin (a.s.) öldürüldüğü sırada havayı bir toz bulutu sardı. O kadar ki, dünya karanlıklara boğuldu. Dünya halkı, "Bu kıyamet alametidir" diyerek istiğfara başladılar. O toz yukarılara çıktıkça Hz. Hüseyin (a.s.)'ın atı, yelesini kan rengine boyayarak çadıra doğru yüz tuttu.
Ehl-i Beyt'in hatunları o atın yelesini kanlı ve üzerinde şehzadenin bulunmadığını görünce, figân etmeye, ağlayıp hıçkırmaya başladılar."
Hz. Zeyneb, kardeşinin katliamından sonra şöyle feryad ediyordu:
"Ah Muhammed! Ah baba! Ah Ali! Ah Câfer! Ah Hamza! Bu Hüseyin'dir, tek başına kalmış uçsuz bucaksız meydanda. Kerbela'da yer yıkılmış, kimsesiz. Keşke gök yerin üzerine yıkılsaydı! Keşke dağlar, paramparça olup, ovalara saçılsaydı!" (Maktelu'l Hüseyn, Mukarrem, s. 346)
Ve Hz. Zeyneb kardeşi için şu duayı buyurdu: "Allah'ım! Bu kurbanı kabul et." (Hayatu'l İmami'l Hüseyn, c. 3, s. 304)
Hz. Hüseyin'in başı nerede defnedilmiştir?
Ömer, Hz. Hüseyin (a.s.)'ın kesik başını 10 Muharrem günü Havli b. Yezid el-Asbahî ile Ubeydullah'a gönderdi.
Havli, o gece valiye ulaştıramadığı kesik başı evine götürmüş ve ertesi gün Ubeydullah'a teslim etmiştir.
Havli'nin bu yaptığı işten sonra Ubeydullah tarafından kellesi vurulmuştur.
Ebu'l Fida İbn-i Kesir, "el-Bidaye ve'n-Nihaye" adlı eserinde İmam Hüseyin (a.s.)'ın mübarek başının nerede defnedildiği ile ilgili rivayetleri şöyle sıralamaktadır:
1- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı, İbn-i Ziyad tarafından Yezid'e, Yezid tarafından da Medine Valisi Amr b. Said'e gönderilmiştir. Ve Medine'de Baki Mezarlığı'nda annesinin yanına defnedilmiştir.
2- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı, Yezid'in ölümüne kadar sarayda muhafaza edilmiş, Yezid'in ölümünden sonra kefenlenip, Şam'da "Babü'l-Feradis"te toprağa verilmiştir.
3- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı Emevî halifelerinden Süleyman b. Abdülmelik'e kadar sarayın silah deposunda korunmuş olup, bu zât tarafından yıkanıp kefenlenmiş, namazı kılınarak Şam'da İslam mezarlığına defnolunmuştur.
4- Fatimîler, çok sonraları Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başının Mısır'a nakledildiğini iddia etmişler ve orada "Tacü'l-Hüseyin" diye bir meşhed yaptırmışlardır.
Hâlen Kahire'de "Hz. Hüseyin Camii" diye anılan yer burası olsa gerekir. Bu iddiayı ileri sürenler, Hz. Hüseyin'in başının Filistin'de Askalan'a gömülüp daha sonra oradan Mısır'a nakledildiğini ileri sürerler."
Kesilen diğer başların akıbeti
Kerbela'da katledilen ashabdan 72 kişinin başı da kesilmiştir.
"Ömer b. Sa'd iki gün daha Kerbela'da kalmış, daha sonra 72 kişinin başını, Şimr b. Zilcevşen, Kay's b. Eş'as, Amr b. Haccac ve Azre b. Kays ile beraber Kûfe'ye, Ubeydullah'ın yanına getirmiştir."
İmam Hüseyin'in (a.s.) mübarek başı Ubeydullah'ın önünde
Alemlere rahmet Hz. Resulüllah'ın (s.a.v.) torunu Hz. Hüseyin'in (a.s.) başı getirildiği zaman İbn-i Ziyad yemek yiyordu.
Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı büyük bir tas, leğen içinde getirilip İbn-i-i Ziyad'ın önüne konuldu. Bu sırada İmam'ın (a.s.) mübarek başına aşağılayıcı hareketlerde bulundu.
"Zeyd bin Erkam tarafından yapılan bir rivayet şöyledir:
Ubeydullah elindeki kadib ile, Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ön dişlerine ve dudaklarına vurdu. Yine bu esnada orada hazır bulunan Zeyd ondan kadibini çekmesini istedi; "Zira ben Hz. Peygamberin (s.a.v.) orayı öptüğünü gördüm" diyerek onu ikaz etti ve ağlamaya başladı.
Bunun üzerine Ubeydullah'ın, "Allah gözlerinden yaşı eksik etmesin, vallahi bunamış ve aklı gitmiş bir ihtiyar olmasaydın boynunu vururdum" demiştir.
Bu sözler karşısında oradan ayrılan Zeyd, etrafındaki insanları Ubeydullah'ı desteklemeleri nedeniyle tenkit etmiştir.
Taberî'de bu konuşma daha detaylı olarak verilmektedir:
"Humeyd bin Müslim der ki:
"Ömer b. Sa'd beni çağırdı. Ev halkının yanına varmamı, Ömer'e Allah'ın bir fetih ve zafer nasip ettiğini ve kendisinin sıhhat ve afiyette olduğunu müjdelememi bana emretti. Ben de onun ev halkına giderek bildirilecek şeyleri bildirdim. Sonra İbn-i Ziyad'ın yanına gittim.
İbn-i Ziyad köşkünde halk ile oturuyordu. Müsaade edilince bazı kişilerle birlikte ben de içeri girdim.
Hüseyin (a.s.)'ın başı İbn-i Ziyad'ın önüne konmuştu. İbn-i Ziyad'ın elindeki değnekle onun ön dişleri arasına dokunup durduğunu görünce, ashabdan Zeyd bin Erkam, ona, "Çek şu değneği! O dudak ve dişlerden ki, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki; Resulüllah (s.a.v.)'in dudaklarını o dudakların üzerine koyarak onları öptüğünü görmüşümdür" dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
İbn-i Ziyad, "Allah senin iki gözünü ağlattı! Vallahi eğer sen kocamış, bunamış, aklı gitmiş olmasaydın, şimdi senin boynunu vurdururdum" dedi.
Zeyd bin Erkam kalkıp gitti.
Halkın, "Vallahi, Zeyd bin Erkam bir söz söyledi ki, eğer İbn-i Ziyad onu işitseydi kendisini muhakkak öldürürdü" dediklerini işittim.
Onlara, "Ne dedi?" diye sordum.
"O bizim yanımızdan geçerken, "Bir kul bir köleye sahip oldu! O da onları uşak yaptı. Siz ey Arap cemaati! Bugünden sonra hep kul kölesiniz! Siz, Fatıma (a.s.)'ın oğlunu öldürdünüz. Mercane'nin oğlunu ise kendinize vali yaptınız. Halbuki o, sizin hayırlılarınızı öldürüyor, hayırsız, işe yaramaz olanlarınızı kendisine kul ediniyor. Siz bu zillete razı oldunuz. Zillete razı olan kahrolsun!" diyordu, dediler."
Bu ikazı yapanın Enes b. Mâlik olduğu veya Ebu Berze el-Eslemî olduğu da rivayet edilmektedir.
"Enes'ten nakledilen bir rivayete göre, Ubeydullah elindeki kadib ile Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ön dişlerine vurdu ve, "Ne güzel ağız" dedi. Bunun üzerine orada bulunan Enes, "Kadibini çek, zira ben Hz. Peygamberin (s.a.v.) orayı öptüğünü gördüm" diyerek onu ikaz etmiştir.
"Ubeydullah, "Hanginiz öldürdünüz onu?" dedi.
Bir adam ayağa kalktı.
İbn-i Ziyad, "Öldürülürken o sana ne söyledi?" dedi.
Adam Hz. Hüseyin (a.s.)'ın sözlerini nakledince, İbn-i Ziyad'ın yüzü karardı, suratı asıldı."
Mübarek baş, Ubeydullah tarafından bir sopanın ucuna takılarak Kûfe de dolaştırılmıştır ve herkesin görmesi sağlanmıştır.
Ubeydullah, İmam Hüseyin (a.s.)'ın kesik başına bakarak yaptığı işle övünürken kısa bir süre sonra İmam (a.s.)'ın Kerbela katliamını yapanlar hakkındaki bedduaları gerçekleşecek ve bir başka leğenin içinde Ubeydullah'ın başı, şimdi İmam (a.s.)'ın mübarek başının durduğu yerde sergilenecekti.
Abdulmelik b. Umeyrü'l-Leysî, Kûfe'deki vali köşkünü göstererek, "Ben bu köşkte Hüseyin b. Ali'nin başını, Ubeydullah b. Ziyad'ın önünde bir kalkan üzerinde görmüştüm. Daha sonra Ubeydullah b. Ziyad'ın başını, Muhtar b. Ebu Ubeyd'in önünde gördüm. Daha sonra, Muhtar'ın başını, Mus'ab b. Zübeyr'in önünde gördüm. En sonra da Mus'ab'ın başını Abdülmelik'in önünde gördüm.
Ben bu sözü Halife Abdülmelik'e söyleyince, Abdülmelik köşkün uğursuzluğundan kuşkulanarak oradan ayrıldı" demiştir. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
Bu savaşa İmam Hüseyin (a.s.) yanında yer alıp da daha sonra ondan izin alarak ayrılan bir kişi vardır.
Zehhak İbn-i Abdillah'il Meşrikî adında biri İmam Hüseyin'in (a.s.) yanına gelerek şöyle dedi: "Ben senin yanında savaşan biri kaldığı müddetçe seninle savaşacağım. Ama bir kimse kalmazsa benim ayrılmama izin vereceksin" dedi.
İmam Hüseyin (a.s.), "Olur" dedi.
Zehhak, Hüseyin (a.s.)'ın ashabının bir bir öldürüldüğünü görünce atını çadırlardan birine sakladı ve piyade olarak savaştı.
Hüseyin (a.s.) yalnız kalınca da, "Ben sözümde durdum" dedi.
Hüseyin (a.s.) ona şöyle dedi: "Evet, sen artık kurtulabilirsini"
O da atını çadırdan çıkardı, atına bindi ve kaçtı.
Ömer b. Sa'd, Rebab bint-i İmriü'l-Kays' ın azadlısı Ukbe b. Sem'an'ı yakalamıştı.
Ona, "Sen necisin?" diye sordu.
Ukbe, "Ben köleyim" deyince, serbest bıraktı.
Murakka b. Sümametü'l-Ezdi de, kavminden bazı kişilerle birlikte Hz. Hüseyin (a.s.)'ın yanına gelmiş bulunuyordu.
Murakka okları yayar ve iki dizinin üzerine gelip savaşırdı. Kûfe leşkeri ona, "Sana eman verilmiştir, yanımıza gel" dediler. Yanlarına varınca Ömer b. Sa'd onu bilgi versin diye İbn-i Ziyad'a yollamıştı.
Kerbela faciasının ardından yaşanan gelişmeler
Kerbela faciasının ardından, erkeklerden İmam (a.s.)'ın iki oğlu dışında başka kurtulan olmadı. Birisi, Zeynelâbidin, diğeri ise dört yaşındaki oğlu Ömer'dir.
Hâşimoğulları'nın kadınları bir ümit içinde İmam (a.s.)'ın tekrar yanlarına gelmesini bekliyorlardı.
Kûfeli Ethem'den şöyle nakledilmiştir:
"İmam Hüseyin (a.s.) öldürüldüğü sırada havayı bir toz bulutu sardı. O kadar ki, dünya karanlıklara boğuldu. Dünya halkı, "Bu kıyamet alametidir" diyerek istiğfara başladılar. O toz yukarılara çıktıkça Hz. Hüseyin (a.s.)'ın atı, yelesini kan rengine boyayarak çadıra doğru yüz tuttu.
Ehl-i Beyt'in hatunları o atın yelesini kanlı ve üzerinde şehzadenin bulunmadığını görünce, figân etmeye, ağlayıp hıçkırmaya başladılar."
Hz. Zeyneb, kardeşinin katliamından sonra şöyle feryad ediyordu:
"Ah Muhammed! Ah baba! Ah Ali! Ah Câfer! Ah Hamza! Bu Hüseyin'dir, tek başına kalmış uçsuz bucaksız meydanda. Kerbela'da yer yıkılmış, kimsesiz. Keşke gök yerin üzerine yıkılsaydı! Keşke dağlar, paramparça olup, ovalara saçılsaydı!" (Maktelu'l Hüseyn, Mukarrem, s. 346)
Ve Hz. Zeyneb kardeşi için şu duayı buyurdu: "Allah'ım! Bu kurbanı kabul et." (Hayatu'l İmami'l Hüseyn, c. 3, s. 304)
Hz. Hüseyin'in başı nerede defnedilmiştir?
Ömer, Hz. Hüseyin (a.s.)'ın kesik başını 10 Muharrem günü Havli b. Yezid el-Asbahî ile Ubeydullah'a gönderdi.
Havli, o gece valiye ulaştıramadığı kesik başı evine götürmüş ve ertesi gün Ubeydullah'a teslim etmiştir.
Havli'nin bu yaptığı işten sonra Ubeydullah tarafından kellesi vurulmuştur.
Ebu'l Fida İbn-i Kesir, "el-Bidaye ve'n-Nihaye" adlı eserinde İmam Hüseyin (a.s.)'ın mübarek başının nerede defnedildiği ile ilgili rivayetleri şöyle sıralamaktadır:
1- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı, İbn-i Ziyad tarafından Yezid'e, Yezid tarafından da Medine Valisi Amr b. Said'e gönderilmiştir. Ve Medine'de Baki Mezarlığı'nda annesinin yanına defnedilmiştir.
2- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı, Yezid'in ölümüne kadar sarayda muhafaza edilmiş, Yezid'in ölümünden sonra kefenlenip, Şam'da "Babü'l-Feradis"te toprağa verilmiştir.
3- Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı Emevî halifelerinden Süleyman b. Abdülmelik'e kadar sarayın silah deposunda korunmuş olup, bu zât tarafından yıkanıp kefenlenmiş, namazı kılınarak Şam'da İslam mezarlığına defnolunmuştur.
4- Fatimîler, çok sonraları Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başının Mısır'a nakledildiğini iddia etmişler ve orada "Tacü'l-Hüseyin" diye bir meşhed yaptırmışlardır.
Hâlen Kahire'de "Hz. Hüseyin Camii" diye anılan yer burası olsa gerekir. Bu iddiayı ileri sürenler, Hz. Hüseyin'in başının Filistin'de Askalan'a gömülüp daha sonra oradan Mısır'a nakledildiğini ileri sürerler."
Kesilen diğer başların akıbeti
Kerbela'da katledilen ashabdan 72 kişinin başı da kesilmiştir.
"Ömer b. Sa'd iki gün daha Kerbela'da kalmış, daha sonra 72 kişinin başını, Şimr b. Zilcevşen, Kay's b. Eş'as, Amr b. Haccac ve Azre b. Kays ile beraber Kûfe'ye, Ubeydullah'ın yanına getirmiştir."
İmam Hüseyin'in (a.s.) mübarek başı Ubeydullah'ın önünde
Alemlere rahmet Hz. Resulüllah'ın (s.a.v.) torunu Hz. Hüseyin'in (a.s.) başı getirildiği zaman İbn-i Ziyad yemek yiyordu.
Hz. Hüseyin (a.s.)'ın başı büyük bir tas, leğen içinde getirilip İbn-i-i Ziyad'ın önüne konuldu. Bu sırada İmam'ın (a.s.) mübarek başına aşağılayıcı hareketlerde bulundu.
"Zeyd bin Erkam tarafından yapılan bir rivayet şöyledir:
Ubeydullah elindeki kadib ile, Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ön dişlerine ve dudaklarına vurdu. Yine bu esnada orada hazır bulunan Zeyd ondan kadibini çekmesini istedi; "Zira ben Hz. Peygamberin (s.a.v.) orayı öptüğünü gördüm" diyerek onu ikaz etti ve ağlamaya başladı.
Bunun üzerine Ubeydullah'ın, "Allah gözlerinden yaşı eksik etmesin, vallahi bunamış ve aklı gitmiş bir ihtiyar olmasaydın boynunu vururdum" demiştir.
Bu sözler karşısında oradan ayrılan Zeyd, etrafındaki insanları Ubeydullah'ı desteklemeleri nedeniyle tenkit etmiştir.
Taberî'de bu konuşma daha detaylı olarak verilmektedir:
"Humeyd bin Müslim der ki:
"Ömer b. Sa'd beni çağırdı. Ev halkının yanına varmamı, Ömer'e Allah'ın bir fetih ve zafer nasip ettiğini ve kendisinin sıhhat ve afiyette olduğunu müjdelememi bana emretti. Ben de onun ev halkına giderek bildirilecek şeyleri bildirdim. Sonra İbn-i Ziyad'ın yanına gittim.
İbn-i Ziyad köşkünde halk ile oturuyordu. Müsaade edilince bazı kişilerle birlikte ben de içeri girdim.
Hüseyin (a.s.)'ın başı İbn-i Ziyad'ın önüne konmuştu. İbn-i Ziyad'ın elindeki değnekle onun ön dişleri arasına dokunup durduğunu görünce, ashabdan Zeyd bin Erkam, ona, "Çek şu değneği! O dudak ve dişlerden ki, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'a yemin ederim ki; Resulüllah (s.a.v.)'in dudaklarını o dudakların üzerine koyarak onları öptüğünü görmüşümdür" dedi ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
İbn-i Ziyad, "Allah senin iki gözünü ağlattı! Vallahi eğer sen kocamış, bunamış, aklı gitmiş olmasaydın, şimdi senin boynunu vurdururdum" dedi.
Zeyd bin Erkam kalkıp gitti.
Halkın, "Vallahi, Zeyd bin Erkam bir söz söyledi ki, eğer İbn-i Ziyad onu işitseydi kendisini muhakkak öldürürdü" dediklerini işittim.
Onlara, "Ne dedi?" diye sordum.
"O bizim yanımızdan geçerken, "Bir kul bir köleye sahip oldu! O da onları uşak yaptı. Siz ey Arap cemaati! Bugünden sonra hep kul kölesiniz! Siz, Fatıma (a.s.)'ın oğlunu öldürdünüz. Mercane'nin oğlunu ise kendinize vali yaptınız. Halbuki o, sizin hayırlılarınızı öldürüyor, hayırsız, işe yaramaz olanlarınızı kendisine kul ediniyor. Siz bu zillete razı oldunuz. Zillete razı olan kahrolsun!" diyordu, dediler."
Bu ikazı yapanın Enes b. Mâlik olduğu veya Ebu Berze el-Eslemî olduğu da rivayet edilmektedir.
"Enes'ten nakledilen bir rivayete göre, Ubeydullah elindeki kadib ile Hz. Hüseyin (a.s.)'ın ön dişlerine vurdu ve, "Ne güzel ağız" dedi. Bunun üzerine orada bulunan Enes, "Kadibini çek, zira ben Hz. Peygamberin (s.a.v.) orayı öptüğünü gördüm" diyerek onu ikaz etmiştir.
"Ubeydullah, "Hanginiz öldürdünüz onu?" dedi.
Bir adam ayağa kalktı.
İbn-i Ziyad, "Öldürülürken o sana ne söyledi?" dedi.
Adam Hz. Hüseyin (a.s.)'ın sözlerini nakledince, İbn-i Ziyad'ın yüzü karardı, suratı asıldı."
Mübarek baş, Ubeydullah tarafından bir sopanın ucuna takılarak Kûfe de dolaştırılmıştır ve herkesin görmesi sağlanmıştır.
Ubeydullah, İmam Hüseyin (a.s.)'ın kesik başına bakarak yaptığı işle övünürken kısa bir süre sonra İmam (a.s.)'ın Kerbela katliamını yapanlar hakkındaki bedduaları gerçekleşecek ve bir başka leğenin içinde Ubeydullah'ın başı, şimdi İmam (a.s.)'ın mübarek başının durduğu yerde sergilenecekti.
Abdulmelik b. Umeyrü'l-Leysî, Kûfe'deki vali köşkünü göstererek, "Ben bu köşkte Hüseyin b. Ali'nin başını, Ubeydullah b. Ziyad'ın önünde bir kalkan üzerinde görmüştüm. Daha sonra Ubeydullah b. Ziyad'ın başını, Muhtar b. Ebu Ubeyd'in önünde gördüm. Daha sonra, Muhtar'ın başını, Mus'ab b. Zübeyr'in önünde gördüm. En sonra da Mus'ab'ın başını Abdülmelik'in önünde gördüm.
Ben bu sözü Halife Abdülmelik'e söyleyince, Abdülmelik köşkün uğursuzluğundan kuşkulanarak oradan ayrıldı" demiştir. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.