Hz. Ali’nin hilafet ile ilgili görüşleri
Allah’a and olsun ki, hiçbir zaman Arab’ın, Peygamberden sonra imamet ve liderliği O’nun Ehl-i Beyt’inden alacağı, hilafeti benden uzaklaştıracağı aklımın ucundan geçmezdi
07.10.2024 08:28:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Allah'a and olsun ki, hiçbir zaman Arab'ın, Peygamberden sonra imamet ve liderliği O'nun Ehl-i Beyt'inden alacağı, hilafeti benden uzaklaştıracağı aklımın ucundan geçmezdi.
Beni üzen, halkın biat etmek için falancanın etrafında toplanmasıydı. Elimi çektim, ta ki gözlerimle gördüm, bir grup İslam'dan çıkmış, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dinini yok etmek istiyorlardı.
Eğer İslam ve ehline yardım etmezsem, İslam'ın parçalanıp, yok olmasına tanık olmaktan korktum. Bunun acısı benim için halifelik ve hükümetten mahrum olmaktan daha büyüktü.
Çünkü birkaç günlük dünya kârıdır ki, zelil olup son bulacaktır. Ama ben bu gelişmelere karşı ayaklandım ve (savaşta) bâtıl ortadan kalkıp yok oldu. Din ayakta kalıp sağlamlaştı."
HAZRETİ FÂTIMA'NIN HİLAFETLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Hz. Fâtıma (a.s.), hilafet konusunda ümmetin, Resûlullah'ın (s.a.v.) bıraktığı mirasa riayet etmediğinden bahsederek şöyle demiştir:
"(...) Başkasının devesini damgaladınız. (Sizin malınız olmayan hilafeti gasp ettiniz) onu, sizin olmayan bir çeşmenin başına getirdiniz. Ahdinizden (Gadir-i Hum günündeki biatinizden) uzun bir zaman geçmemişti...
Yazıklar olsun onlara! Onu (hilafeti) risalet kökünden (merkezinden) nübüvvet ve delalet temelinden, Ruhu'l-Emin'in (Cebrail'in) indiği evden, din ve dünya işlerinde âlim olanın elinden çıkardılar. Bilin ki bu büyük ve apaçık bir hüsrandır."
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, gerek İmam Ali, gerekse Hz. Fâtıma hilafet bahsinde Ehl-i Beyt'in çok ciddi bir haksızlığa uğradığını ifade etmişlerdir. Bunu hiçbir tevil ve izah tamir edemez.
İmam Cafer hakkında iddia
Bazı Sünnî çevrelerde konuşulan bir diğer iddia ise, İmam Ca'fer Efendimizin, Hz. Ebubekir'in (a.s.) ve Hz. Ömer'in (a.s.), Hz. Ali'den (a.s.) daha üstün olduğunu iddia eden sözlerinin yer aldığı haberlerdir.
Canını bu uğurda feda eden İmam Hüseyin gibi, Ehl-i Beyt soyunu devam ettiren masum imamların tamamı, hayatlarını, "imameti gerçek sahibine vermenin" gereği üzerine bina etmişlerdir.
Yine Resûlullah'tan (s.a.v.) itibaren her imamın velayetin başı Hz. Ali Efendimiz hakkında sözleri ortadadır.
Bunu yaparken maksatları diğer sahabilere veya ümmete karşı bir üstünlük ayrımı yapmak değildir.
Burada sevilmişlik, seçilmişlik söz konusudur. Ayet ve hadislerle sabit bir hakkın sahibine verilmesi iddiası vardır.
Bu sevilmişlik ve seçilmişliği reddetmek ise, ayet ve hadislere terstir. Bunun mânâsının da itikadımızda ne olduğu herkesçe malumdur.
Tüm bunları reddeden mantık, kendi uydurduğu hadislerle Hz. Ebubekir'i üstün göstermeye çalışmakta hatta onun Resûlullah (s.a.v.) tarafından halife tayin edildiğini dahi iddia edebilmektedir.
Esas, bu, zorla geliştirilen düşünce gerçeğe terstir.
Kimse Hz. Ali'nin, Hz. Ebubekir'den, Hz. Ömer'den veya Hz. Osman'dan üstünlüğünü tartışmaya açmamaktadır.
Ancak ortada Hz. Ali hakkında Gadir-i Hum günü ilan edilen bir "halifelik ve vasîlik" varken, kimse tutup da Resûlullah'ın bunun hilafına hareket ederek başka bir zamanda Hz. Ebubekir'i işaret ettiğini söyleyemez.
Bu, Hz. Peygamberi töhmet altına sokmaktır ki, bunun vebalinin ödenmesine imkân yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
Beni üzen, halkın biat etmek için falancanın etrafında toplanmasıydı. Elimi çektim, ta ki gözlerimle gördüm, bir grup İslam'dan çıkmış, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dinini yok etmek istiyorlardı.
Eğer İslam ve ehline yardım etmezsem, İslam'ın parçalanıp, yok olmasına tanık olmaktan korktum. Bunun acısı benim için halifelik ve hükümetten mahrum olmaktan daha büyüktü.
Çünkü birkaç günlük dünya kârıdır ki, zelil olup son bulacaktır. Ama ben bu gelişmelere karşı ayaklandım ve (savaşta) bâtıl ortadan kalkıp yok oldu. Din ayakta kalıp sağlamlaştı."
HAZRETİ FÂTIMA'NIN HİLAFETLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ
Hz. Fâtıma (a.s.), hilafet konusunda ümmetin, Resûlullah'ın (s.a.v.) bıraktığı mirasa riayet etmediğinden bahsederek şöyle demiştir:
"(...) Başkasının devesini damgaladınız. (Sizin malınız olmayan hilafeti gasp ettiniz) onu, sizin olmayan bir çeşmenin başına getirdiniz. Ahdinizden (Gadir-i Hum günündeki biatinizden) uzun bir zaman geçmemişti...
Yazıklar olsun onlara! Onu (hilafeti) risalet kökünden (merkezinden) nübüvvet ve delalet temelinden, Ruhu'l-Emin'in (Cebrail'in) indiği evden, din ve dünya işlerinde âlim olanın elinden çıkardılar. Bilin ki bu büyük ve apaçık bir hüsrandır."
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, gerek İmam Ali, gerekse Hz. Fâtıma hilafet bahsinde Ehl-i Beyt'in çok ciddi bir haksızlığa uğradığını ifade etmişlerdir. Bunu hiçbir tevil ve izah tamir edemez.
İmam Cafer hakkında iddia
Bazı Sünnî çevrelerde konuşulan bir diğer iddia ise, İmam Ca'fer Efendimizin, Hz. Ebubekir'in (a.s.) ve Hz. Ömer'in (a.s.), Hz. Ali'den (a.s.) daha üstün olduğunu iddia eden sözlerinin yer aldığı haberlerdir.
Canını bu uğurda feda eden İmam Hüseyin gibi, Ehl-i Beyt soyunu devam ettiren masum imamların tamamı, hayatlarını, "imameti gerçek sahibine vermenin" gereği üzerine bina etmişlerdir.
Yine Resûlullah'tan (s.a.v.) itibaren her imamın velayetin başı Hz. Ali Efendimiz hakkında sözleri ortadadır.
Bunu yaparken maksatları diğer sahabilere veya ümmete karşı bir üstünlük ayrımı yapmak değildir.
Burada sevilmişlik, seçilmişlik söz konusudur. Ayet ve hadislerle sabit bir hakkın sahibine verilmesi iddiası vardır.
Bu sevilmişlik ve seçilmişliği reddetmek ise, ayet ve hadislere terstir. Bunun mânâsının da itikadımızda ne olduğu herkesçe malumdur.
Tüm bunları reddeden mantık, kendi uydurduğu hadislerle Hz. Ebubekir'i üstün göstermeye çalışmakta hatta onun Resûlullah (s.a.v.) tarafından halife tayin edildiğini dahi iddia edebilmektedir.
Esas, bu, zorla geliştirilen düşünce gerçeğe terstir.
Kimse Hz. Ali'nin, Hz. Ebubekir'den, Hz. Ömer'den veya Hz. Osman'dan üstünlüğünü tartışmaya açmamaktadır.
Ancak ortada Hz. Ali hakkında Gadir-i Hum günü ilan edilen bir "halifelik ve vasîlik" varken, kimse tutup da Resûlullah'ın bunun hilafına hareket ederek başka bir zamanda Hz. Ebubekir'i işaret ettiğini söyleyemez.
Bu, Hz. Peygamberi töhmet altına sokmaktır ki, bunun vebalinin ödenmesine imkân yoktur." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)