Acil servisin tüm o harala-gürelesi arasında, taş gibi sessiz duran bir adam var... Çırılçıplak.. Sırtını bana dönmüş, yüzü yere eğilmiş, ama birşey gördüğünü pek zannetmiyorum. Doktor vücuduna krem sürebilsin diye kollarını iki yana doğru açmış. Doktor işini bitirdiğinde yavaaaaaşça yatağına yatırılıyor. Ve bırakıldığı yerde yatmaya devam ediyor öylece. Yüzü sapsarı, bacaklarında yanan yerler çiğ kırmızı. Yavaş yavaş ölüyor.
Saddam Tıp Kenti'nin acil servisinde onun gibi daha çok hasta var. Hepsi bir benzin istasyonundaki patlamadan sonra getirilmişler. Bir kadın gözyaşları içinde "Saddam da Bush da piç" diye bağırıyor yüzüme, "Erkeklerimizi öldürdüler."
Hastanede yalnızca dört iğnelik ağrı kesici kalmış. Aletlerini streilize edecek malzemeleri bitmiş. Yeterli personel yok. Elektrikler kesildiğinde, doktorların eli kolu daha da bağlanıyor.
Istırabı görebiliyor
musunuz?
Karanlıkta hastaların inlemeleri yankılanırken, doktorlardan biri yanıma geliyor. "Neler çektiğimizi görüyor musunuz? Gördünüz mü şimdi?" diye soruyor. Görebildiğim tek şey, elindeki röntgeni yelpaze gibi kullanarak oğlunu serinletmeye çalışan bir anneydi.
Herşey kötüye gidiyor
Irak'ta pekçok şey gibi sağlık sistemi de kötüye gidiyor. Doktor Ahmed'le tanıştığımda, kurşun yarasıyla gelen son hastasını nasıl tedavi edeceğini düşünüyordu. Hastaneye tek bir saat içinde, kurşun yarası almış 15 kişi getirdiklerini anlattı. Örneğin altı yaşında bir çocuk vardı, beş yaşındaki arkadaşı bulduğu silahla oynarken karnından vurmuştu onu.
Barış değil kaos geldi
Saddam Hüseyin rejiminin çökmesinden sonra silahlar günlük yaşamın bir parçası oldu. Düzen ve asayişi sağlayacak bir hükümet yok. Halk çareyi silahlanmakta bulmuş. Her gece saat 11 buçuk gibi kentte yankılanan silah seslerini dinliyorum. Irak'a barış geldiğini kim söylüyorsa, son zamanlarda buraya uğramamış demektir.
Irak'ın hastanelerinde görülen acizlik tablosu -kısmen- senelerdir süren yaptırımların bir sonucu. Savaş durumu daha da ağırlaştırdı; tabi kötü yönetimin rolü de ayrı. Doktorlar üst düzey yöneticilerin hastanenin ilaçlarını karaborsada sattığını, doktor ve hemşireleri tehdit ederek hastalara kullanım tarihi geçmiş ilaçlar verdirdiğini söylüyor. Yöneticiler iddiaları reddediyor ve hastaneleri yönetmeye devam ediyorlar.
Birkaç saat sonra beşinci katta, acil serviste rastladığım adamı tekrar görüyorum. Teninin rengi şimdi siyaha dönmüş; bir başka adama ismini söylemeye çalışıyor ama dudakları zorlukla kıpırdıyor. Birkaç başarısız denemenin ardından, ne demeye çalıştığını anlıyoruz. Öteki adam ailesini bulmak üzere yola koyuluyor. Onu bir daha canlı gördüler mi bilemiyorum. Sabaha karşı 3'te ölmüş. Irak'taki sözde barışa verilen bir kurban daha.
Saddam Tıp Kenti'nin acil servisinde onun gibi daha çok hasta var. Hepsi bir benzin istasyonundaki patlamadan sonra getirilmişler. Bir kadın gözyaşları içinde "Saddam da Bush da piç" diye bağırıyor yüzüme, "Erkeklerimizi öldürdüler."
Hastanede yalnızca dört iğnelik ağrı kesici kalmış. Aletlerini streilize edecek malzemeleri bitmiş. Yeterli personel yok. Elektrikler kesildiğinde, doktorların eli kolu daha da bağlanıyor.
Istırabı görebiliyor
musunuz?
Karanlıkta hastaların inlemeleri yankılanırken, doktorlardan biri yanıma geliyor. "Neler çektiğimizi görüyor musunuz? Gördünüz mü şimdi?" diye soruyor. Görebildiğim tek şey, elindeki röntgeni yelpaze gibi kullanarak oğlunu serinletmeye çalışan bir anneydi.
Herşey kötüye gidiyor
Irak'ta pekçok şey gibi sağlık sistemi de kötüye gidiyor. Doktor Ahmed'le tanıştığımda, kurşun yarasıyla gelen son hastasını nasıl tedavi edeceğini düşünüyordu. Hastaneye tek bir saat içinde, kurşun yarası almış 15 kişi getirdiklerini anlattı. Örneğin altı yaşında bir çocuk vardı, beş yaşındaki arkadaşı bulduğu silahla oynarken karnından vurmuştu onu.
Barış değil kaos geldi
Saddam Hüseyin rejiminin çökmesinden sonra silahlar günlük yaşamın bir parçası oldu. Düzen ve asayişi sağlayacak bir hükümet yok. Halk çareyi silahlanmakta bulmuş. Her gece saat 11 buçuk gibi kentte yankılanan silah seslerini dinliyorum. Irak'a barış geldiğini kim söylüyorsa, son zamanlarda buraya uğramamış demektir.
Irak'ın hastanelerinde görülen acizlik tablosu -kısmen- senelerdir süren yaptırımların bir sonucu. Savaş durumu daha da ağırlaştırdı; tabi kötü yönetimin rolü de ayrı. Doktorlar üst düzey yöneticilerin hastanenin ilaçlarını karaborsada sattığını, doktor ve hemşireleri tehdit ederek hastalara kullanım tarihi geçmiş ilaçlar verdirdiğini söylüyor. Yöneticiler iddiaları reddediyor ve hastaneleri yönetmeye devam ediyorlar.
Birkaç saat sonra beşinci katta, acil serviste rastladığım adamı tekrar görüyorum. Teninin rengi şimdi siyaha dönmüş; bir başka adama ismini söylemeye çalışıyor ama dudakları zorlukla kıpırdıyor. Birkaç başarısız denemenin ardından, ne demeye çalıştığını anlıyoruz. Öteki adam ailesini bulmak üzere yola koyuluyor. Onu bir daha canlı gördüler mi bilemiyorum. Sabaha karşı 3'te ölmüş. Irak'taki sözde barışa verilen bir kurban daha.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.