BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, "Haftanın Sohbeti"nin bugünkü ve son bölümünde memur sendikaları ile hükümet yetkilileri arasında süren toplu görüşme ile iktidarın bilboardları süsleyen "şunu yaptık, bunu yaptık" rakamlarına değindi. İktidarın, memurların istediği zammı onlara verme iktidarında olmadığının altını çizen Prof. Dr. Haydar Baş, bilboardlardaki rakamların ise bir vehimden ibaret olduğunu söyledi. n Hocam, malumunuz, hükümetle memurlar arasında bir toplu görüşme pazarlığı devam ediyor. Memur sendikaları aracılığıyla yapılan bu görüşmede memurlar ortalama bir milyarlık bir rakam talep ediyorlar. Hükümet bunu veremeyeceğini söylüyor. Pazarlık da sürüp gidiyor. Sizce hükümet maaşı ne olarak açıklamalı? Memur maaşı en az ne kadar olmalı? Bu konuda kaynak nasıl temin edilebilir?Prof. Dr. Haydar Baş- İşçi ve memurun geçim standartlarının üzerinde maaş alması şarttır. Şayet bir memur aldığı aylıkla maişetini temin edemiyor, çalışma esnasında ayın sonunu nasıl getireceğinin hesabını yapıyorsa bu insanın o çalıştığı işte hiç verimli olması mümkün değildir. Bunu yapmıyoruz. O zaman biz o memurdan istediğimiz neticeyi istihsal edemeyiz. Bu bir kuraldır, kanundur. Neden kanundur, kuraldır? Zaruretine binaen devamlı arayış içerisinde olan insanın işinin dışında bir takım işlerle iştigal etme mecburiyeti ortaya çıkacaktır ki bu da onun çalıştığı işte verimsiz olması manasına gelir. Mesela arkadaşımız öğretmenlik yapıyor. Mesaiden sonra ticaret yapıyor. Veya herhangi bir dairede memurdur. Mesaisi bittiğinde bir başka işle iştigal ediyor. Yani bu insanın ikinci bir işi yapmaması mümkün değil. İstanbul'da vasat bir mahallede ev kirası 800-850-900 milyon, bir milyardır. En asgarisi 750 milyondur. Soruyorum. 800 milyon lira maaş alan bir memur veya işçi aldığı bütün maaşı sadece kiraya verecektir. Bir milyar maaş alıyorsa 750 milyon lirası ev kirasıdır. Bunun elektrik, su parası, doğal gaz parası var. Bu insanın bu şartlar altında çalışarak verimli olmasına imkan var mıdır? Hiç verimli olamaz. Binaenaleyh memuru, işçiyi bu işkenceden kurtarmak lazım. Ne kadar vereceksin? Şartlar neyi gerektiriyorsa o kadar vereceksin. Ya bunu yapacaksın veyahut da siyaseti terk edeceksin. Yapabilen bir babayiğit varsa kapıyı ona açacaksın. Hortumcuya para bulunuyor da memura niçin bulunamıyor?Biz şu ana kadar ataerkil ailelerde olduğu gibi bir politika izledik. Hiçbir siyasetçinin planına, programına bakıp da iş yapmadık ki. "Bu benim partim" dedik, gittik, ondan sonra darbeyi biz yedik. Memur, işçi yedi. Bu anlayıştan da bizi takip eden kardeşlerimizin kurtulması lazım. Programıyla halkın önüne çıkan, neyi nasıl yapacağını izah edeni, "Bak ben şuradan alıp şuraya vereceğim" diyeni seçeceğiz. Sen 750 milyon maaş vereceksin, "bununla geçin" diyeceksin. Bu, çok ayıptır. Devlet, ne gerekiyorsa onu verecektir. 2-2,5 milyar mı gerekiyor, onu verecektir. Siyaset bunu veren siyasettir. "Benim şartlarım buna müsait değil." Sen soyguncuya, hortumcuya para buluyorsun. Memura bulamıyorsun. Bir milliyetçi partimiz var. Onun döneminde tam 45 milyar dolar soyguncunun cebine gitti. Bankalar Kanunu ile beraber zula ettiler, her şeyi kapattılar. Bankaları soyanları temize çıkardılar. Öyle değil mi? Bu, MHP'nin döneminde oldu. 45 milyar dolar. Şimdi sen neyi konuşuyorsun? Apo'nun dosyasını sümenaltı eden adam sensin. Sen, Türk köylüsünün adını ağzına alamazsın. Şeker Yasasına imza atan sensin. Tütün yasasına, Takhime imza atan sensin. Tahdit kanunlarını çıkartan sensin. Vatandaş iyi düşünmesi lazım. "Ben FB'liyim. Ben GS'lıyım. Ben TS'liyim" dercesine bu halimizi devam ettirirsek sendikalar istediği kadar pazarlık yapsınlar. Yok ki versin adam. Yapacak irade, bilgi, güç yok. Yapamaz. Bir milyarı veremez. IMF onun gözünü oyar. Memur sokakta kalmış, sürünüyormuş. Takmış günahına IMF. Zaten aradığı o. "Sen öl git. Ben zaten senin dirini istemiyorum, ölünü istiyorum" diyor. Olay budur.Türkiye'nin kaynağı varAma bir sürü kaynak var. Bir tane iki tane değil. 22 yıldan beri Türkiye emisyon hakkını kullanmıyor. Türkiye esir oldu. Şu anda bizim maliyemiz müstemleke ülke gibi. Bir ülkenin bağımsızlığı kendi hür iradesiyle parasının basılması ile mümkündür. Türkiye Cumhuriyeti'nin Merkez Bankası kendi parasını basacak haktan bugün mahrumdur. Sen de bana kaynaktan bahsediyorsun. Bunlar kaynak bulabilir mi? Elde ettiğiniz GSMH'da elde edilen mala mukabil basılması gereken para konusunda global güçler, "Sen onu basamazsın. O benim hakkımdır. Sen, orada benim kölemsin, kiracımsın, benim adıma çalışıyorsun. Ben sana borç para vereceğim. Faizini de alacağım. Emeğin de üretimin de benim olacak" diyor. Bizim de siyasiler, o vatanperver, o milliyetçi, o mücahitler, o dindarlar, hülasa "Tamam! Emret paşam" diyorlar. Yazıklar olsun! Ondan sonra da "kaynak yok" diyorlar. Sen kim kaynak kim? Bu hesap işidir. Karşı gelebilmek, direnebilmek, bilgi, beceri, matematik işidir. Bu denklemi sen bilmiyorsan çözemezsin. Bilmedikleri için de çözemiyorlar. Yani sadece biz kendi haklarımızı ortaya koysak, bırak başka kaynağı, millet âbâd olur. Bunlardan dolayı şu anda, bu gafletten, bu esaretten dolayı Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 400 milyar doların üzerinde iç ve dış borcu var. Ondan sonra da sen diyeceksin ki "Memura 1 milyar maaş ver." Bunu yapamazsın. Bunu yapacak adam hesabı bilecek, borçları sıfırlayacak. "Borç yiğidin kamçısıymış!" Bak sen! Bunu kim söylüyor? Tefeci global gücün Türkiye'deki uzantısı söylüyor. Tabii sen bilmem kaç ton buğdayla, kaç ton mısırla, "gücüm var" diye stok eder, şu kadar para kazanırsan onun sayesinde burada onun borazanlığını yaparsın. Ama aç, susuz, biçare milletin halinden bilemezsin. Şimdi millet kendi gibi olanı görmesi lazım. Onunla olması lazım.Daha, bizim altınımız, borumuz, toryumumuz, uranyumumuz, doğalgazımız, petrolümüz, demirimiz var. Hepsini bir tarafa at, taşımız var. Onu da bir tarafa at, mermerimiz var. Türkiye'nin işlenmemiş mermer rezervi tam 2 trilyon dolardır. İşlendiği zaman en azından 15 trilyon dolar eder. Bu, Türkiye'yi kaç sene bakar biliyor musunuz? En az 50 sene bakar. Senin karnına taş dolsun. Sen ne anlarsın işten. Kaynak yokmuş, para yokmuş. Her şey var ama bizde kafa yok.Memura ne verilecek? Memura ne kadar yiyecekse, ne kadar giyecekse onu vereceksin. Para diye bir derdi olmayacak. Onun işi, onun gücü çalıştığı noktada olacak. Kendisini oraya teksif edecek. Beyni ile, fiziği ile herşeyi ile orada olacak. Bu ne kadar para ile mümkünse o kadar vereceksin. Kaynak çok.Hem ağlayacak hem gülecek halimiz varn Hocam, şu ana kadarki dönemde icraatları anlatmak için iktidar bilboardlarda reklamlar verdi. % 9,9 büyüme sağlandığı, esnafa 2,5 katrilyon kredi sağlandığı, çiftçimize 9,1 katrilyon destek sağlandığı, enflasyonun % 8'e indirildiği söyleniyor. Siz bu rakamlara katılıyor musunuz?Prof. Dr. Haydar Baş- Bütün bunlara hem ağlamak hem gülmek lazım. İnşaallah bunlar olacak. Ama bunların döneminde değil. Öğretmenlik yapsaydınız çok iyi anlardınız. Şimdi bir talebe vardır. Kendisi hiç çalışmaz. Artı kafası da hiç çalışmaz. Öğretmen ister ki "Ben buna beş numara vereyim" ve sınıfını geçsin. En basit şeyleri sorar. O, bilmemekte ısrar eder. Bu bir. İki, benim çok muhterem bir ağabeyim vardır. Onun bir hikayesi vardır. Zamanında ulema, dersiâmlar, müderrisler, bölgesindeki okumuş insanları imtihan edip icazet veriyorlar. Sorular soruluyor. Sonunda da "Evladım! Sen hangi eserleri okudun? Kimde okudun?" diyorlar. "Ben, Evamir okudum. Tefsir okudum. Emsile okudum. Bina okudum. Kur'an okudum. Hadis ilmi okudum. Mantık, Felsefe okudum" diye sayıyor. En sonunda da birisi geliyor. Baş müderris sormuş. "Evladım! Sen nereye kadar okudun?" demiş. "Efendim ben Rumtere kadar okudum" demiş. "Aferin sana çık" demiş. Tabii heyet soruyor. Çünkü öyle bir kitap okumamışlar. "Üstadım! Kusura bakmayın ama Rumtere hangi dersin adı ki?" demişler. "Evladım! Elemtere" demiş. "Peki sen buna nasıl icazet verdin. Adam Elemtere bile diyemedi. Rumter dedi." "Bunun babası onu da bilmiyordu" demiş. Olay budur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.