Heyecanla izlediğiniz bir film düşünün. Filmde başrol oyuncusu, kötü adamlar tarafından kaçırılmış ve üzerine zaman ayarlı bomba yerleştirilmiş olsun. Sayaç işliyor. Tam bu iş bitti, adam havaya uçtu derken bir kahraman geliyor ve kırmızı kabloyu keserek bombayı etkisiz hale getiriyor.
Yine kahramanınızı, kötü adamlar kaçırmış, işkence ile konuşturmaya çalışıyorlar. Konuşmuyor. En son başına silah dayadılar ve tam tetiği çekecekken bir kurşun sesi ile tetiği çeken yere düşsün ve kahramanımız kurtulsun. Evet, bu sahneleri hemen her akşam dizilerde izliyoruz.
İşte Hz. Adem (a.s) ile başlayan hayat filmine 1974'te dahil olan Akın Aydın'ı kötü adamlardan, bombalardan, kurşunlardan kurtaran adamdır Prof. Dr. Haydar Baş. Benim hayat filmimdeki kahramanımdır Prof. Dr. Haydar Baş.
Evet, birileri Muaviye'nin yaşadığı hayatı, Saray fetvacılarının kararlarını, sonradan dizayn edilmiş İslam tarihini bize, İslam olarak anlatmaya kalktılar. Yani kalbime bomba koymuşlardı. Baş Hocam geldi ve Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt anahtarıyla o bombayı etkisiz hale getirdi. Hayatımı kurtardı.
Birileri, kendi siyasi amaçlarına, ideolojilerine İslam patenti yapıştırmış, bizleri kendilerine asker, tetikçi yapmak istiyorlardı. Baş Hocam geldi ve yine hayatımı kurtarmıştı.
Aynı şekilde evlat, kardeş, amca katillerine, babalarına darbe yapanlara dua ediyor, cennet mekân diyorduk.
Diğer taraftan da bu milletin şerefini, asaletini, bağımsızlığını kurtaran Atatürk'e (haşa) hakaret etmesem de yan gözle bakıyorduk. Yani zehirleniyorduk. Baş hocam geldi ve yine hayatımı kurtardı.
Hülasa bana, kendi filmimi, filmimdeki eksikleri gösteren, kötü adamları yok eden kişidir Prof. Dr. Haydar Baş.
Evet, Akın Aydın ile Akın Aydın'ı tanıştıran, hayatı sevdiren kişidir Prof. Dr. Haydar Baş. Nereden geldiğimi, neden geldiğimi, neyi, nasıl, niçin yapacağımı ve nereye gideceğimi öğreten kişidir Prof. Dr. Haydar Baş.
Ya Ehl-i Beyt. Evet, bir İHL mezunu olarak epeyce şey bildiğimi zannediyordum. Hiç bir şey bilmiyormuşum. Bildiklerimin hemen hepsi bir hiçmiş. Ehl-i Beyt ile tanışınca bildiklerim çok şey oldu. İkinci baharı yaşamak, diye bir kavram vardır ya! İşte öyle. İmanda ikinci baharı yaşıyoruz adeta.
Hepimizin sevgi iddiası vardır ve hepimiz anne-baba, evlat, eş, dost, akraba, millet, vatan, bayrak, devlet ortak sevdaları vardır.
Prof. Dr. Haydar Baş ise bu sevdaların kaynağından adeta su getirerek sevgimizi suladı. Neyi, nasıl sevmemizi ve de neden sevmemizi bizzat öğretti.
Açıkça söyleyeyim ki, bu terbiyeden sonra anne-baba, evlat, eş, dost, vatan, millet sevgisinin mahiyetini, tadını daha iyi kavradım ve de hissettim, hissediyorum.
Madden aramızdan ayrılalı bir yıl oldu. Hiç hesap etmediğimiz bir ayrılıktı bu. Ölümün hak olduğuna, her canlının mutlaka öleceğine inana insanlarız.
Ölümü düşünmek zaten her gün yaptığımız bir iş. Kendimin bir gün öleceğini, eşimin, çocuklarımın, anne-babamın da bir gün öleceğini biliyor, tasavvur edebiliyordum.
Ama Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir gün öleceğini aklen bilsem de, tasavvur edemiyor, düşünemiyordum. Çünkü her şeyimi Ona endekslemiştim. Onun varlığı bana güven veriyordu, cesaret veriyordu.
Şimdi bana, Haydar Baş'ı anlat diyorlar. Hangi yönünü? Ateş altında mum olan yönünü mü yoksa muma, ateş olan yönünü mü? Evet, O tam bir Hak aşığıydı. O aşk ateşiyle bir taraftan mum gibi erirken diğer taraftan da mumdaki ışık gibi bizleri, insanlığı aydınlatıyordu. Ne mutlu gören gözlere.
Genele geçersek! Bana bir başlık gösterin ki, bu başlık siyasi olsun, ekonomik olsun, dış ve iç politikaya yönelik olsun, maneviyata yönelik olsun; Prof. Dr. Haydar Baş'ın bir analizi, projesi, fikri olmasın.
Yine bir başlık gösterin ki, o başlıkta Prof. Dr. Haydar Baş'ın ortaya koyduğu fikir, ölçü, tespit, öngörü vs. gerçekleşmemiş olsun.
O son yüz yılın Mevlana'sıydı. Gel, dedi. Alevi isen Alevi olarak… Sünni isen Sünni olarak… Şii isen Şii olarak gel. Türk ise Türk, Kürt isen Kürt, Laz isen Laz olarak gel. Evet, herkese kendi kimliği ile gel çağrısı yaptı. Nereye? Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt'e. Ortak paydamız olsun. Bir olalım, iri olalım, diri olalım, diye.
Ya Milli Ekonomi Modeli! 'Vallahi sürünerek gelecekler' demişti. Geliyorlar. Çünkü çıkış kalmadı.
Evet, o büyük insan aramızda değil. Ama şu da bir gerçek ki, hasret aşkı-sevdayı pişiriyormuş. Şimdi daha çok yakın hissediyorum kendimi, O'na. Ve artık hepimiz, Haydar Baş'ız, diyoruz. Ruhun şad olsun Hocam.
- Gazze unutuldu, BOP içinde kim, kiminle dost? / 05.05.2025
- İhtiras ve minnet ile devlet yönetilir mi? / 04.05.2025
- Bantçılar, izah ve mizah / 03.05.2025
- Erdoğan ‘kuklacıyı’ ne zaman görecek? / 02.05.2025
- 1 Mayıs’ta (bugün) neler olacak / 01.05.2025
- Emek, alın teri eşittir kul hakkıdır / 30.04.2025
- Kenan Evren dirildi de haberimiz mi? / 28.04.2025
- İstanbullular neden sokağa çıkıyor? / 27.04.2025
- Ekonominin kitabını yazdılar / 26.04.2025