Haram yemek, din cesedine zehirdir
Ey zehir yutan, yarın belirtisini vücudunda göreceksin. Haram yemek, din cesedine zehirdir
25.11.2022 08:52:00





Halk ve nefis, iki ateş denizidir. İnsan bilmeden düşerse, yıkılır. Azmet ve o denizleri aş. Yolunda önce hastalık çıkar. Sonra şifa gelir. Sen ne hastalığa ne de şifaya güven. Bütün hastalık ve şifası Hak Teâlâ'nın katındadır. Hak Teâlâ'dan başkası hastalık vermez, şifasını gönderemez.
Tek olmaya alışırsan, bir olandan ülfet ve birlik gelir. Fakirliğe göğüs gerersen, zenginlik gelir.
Dünyayı terk et, sonra öbür âlemi ara. Daha sonra Hak yakınlığını iste. Halkı bırak, Hâlik'a koş.
Anlayışsız olma, yaratık ile Yaratıcı bir arada olmaz. Dünya ve âhiret bir kalpte olmaz. Bunların birleşmesi tasavvur dahi edilemez. Onları birleştirmek hayaline kapılmak caiz değildir.
Ancak dışta halkı, içte Halik'ı düşünmek gerek. Dünyalık şeyleri elinde tut. Âhiret işlerini de kalbinde sakla. Ama bunlar, hep bir arada kalbe yerleşmez.
Nefsine bak, ona yarayanı al. Dünyalık istiyorsan âhireti kalbinden at. Âhireti istiyorsan dünyayı oradan çıkarman gerekir.
Hangisi nefsine yararsa onu seç. Şayet Mevlâ'yı istiyorsan, kalbinden hem dünyayı hem de âhireti çıkar. Kalbinde dünya ve âhiretin gayri de kalmasın.
Madem Mevlâ'yı diliyorsun, O'nun zâtından gayri şeyleri kalbinden atmalısın. O'ndan gayri kalbinde zerre miktar bir şey kalsa Hakk'a yakınlık duymazsın.
Hakk'la ülfet ve onun katında sakin olmak sana nasip olmaz. Kalbinde bir dünyalık lifi kalsa öbür âlemi kalp kapısına getirmen kabil olmaz. Âhiret sevgisinin zerresi kalbinde yaşasa ilâhî nur senden uzak durur.
Yazık, kullar görmesin diye perde arkasına çekiliyorsun. Ama Yaratan'ı gördüğün yok. O'ndan nasıl saklı bir iş tutabilirsin ki? Yakında bütün perdeler yırtılacak. Bütün sırlar faş olacak. Yaptığın işlerin sonucu cebinden ve evinden çıkacak. Bugün parçalamaya kıyamadığın her şişe, yarın parça parça olacaktır. Hele daimî içtiğin şarap çanağın. Onun parçalanmasını bir görsen!
Her iyilik yarın meydana çıkar. Belki de sen, onlardan mahrum olursun.
Ey zehir yutan, yarın belirtisini vücudunda göreceksin. Haram yemek, din cesedine zehirdir.
Nimetleri saklıda bırakmak, dinin için öldürücü zehir sayılır.
Yakında Hak Teâlâ seni hesaba çekecek, nimetin kadrini bilmediğin için seni fakre düşürecek. Halk arasına dilenci yüzü ile çıkacaksın. Halkın kalbi sana acıma duygusu taşımayacak.
Ve sen, ey ameli bırakan âlim. Yakında ilim seni bir yana atacak. Kalbinde bilgi mutluluğunu bulamayacaksın.
Ve ey cahiller, eğer O'nun kudret ve kuvvetini bilseydiniz, hesap vermeyi de düşünür, hata işlemekten korkardınız.
Hak Teâlâ'ya ve kullarına karşı edebinizi takınınız! İşinize yaramayan lafları bir yana atınız.
Lüzumsuz şeylere karışmayı bir zât şöyle tarif eder: "Geziyordum, bir genç gördüm; sıkı bir şekilde yer kazıyordu. Ona, kendimce şöyle dedim: 'Bu ağır işi bırak; hafif işlere bak.' Bu sözümün cezasını çok ağır ödedim. Altı ay gece namazına kalkamadım. Bu benim için çok ağır bir ceza oldu."
Ey evlat! Asıl meşgale, işe yarayan şeylerle uğraşmaktır. Nefsin isteklerini kalbine koyma; asıl hayır sana o zaman gelir.
Nefsin istekleri birer derttir. Yalnız kendi dert olsa neyse, girdiği yeri de derde sokar. Hayır, ancak nefsin arzuları çıktıktan sonra gelir.
Kötü hâlini bırak. Allah Teâlâ ondan sonra sana yeni ve iyi hâlleri gösterir. "Ta onlar kendi hâllerini değiştirinceye kadar." (Ra'd, 13/11) (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Tek olmaya alışırsan, bir olandan ülfet ve birlik gelir. Fakirliğe göğüs gerersen, zenginlik gelir.
Dünyayı terk et, sonra öbür âlemi ara. Daha sonra Hak yakınlığını iste. Halkı bırak, Hâlik'a koş.
Anlayışsız olma, yaratık ile Yaratıcı bir arada olmaz. Dünya ve âhiret bir kalpte olmaz. Bunların birleşmesi tasavvur dahi edilemez. Onları birleştirmek hayaline kapılmak caiz değildir.
Ancak dışta halkı, içte Halik'ı düşünmek gerek. Dünyalık şeyleri elinde tut. Âhiret işlerini de kalbinde sakla. Ama bunlar, hep bir arada kalbe yerleşmez.
Nefsine bak, ona yarayanı al. Dünyalık istiyorsan âhireti kalbinden at. Âhireti istiyorsan dünyayı oradan çıkarman gerekir.
Hangisi nefsine yararsa onu seç. Şayet Mevlâ'yı istiyorsan, kalbinden hem dünyayı hem de âhireti çıkar. Kalbinde dünya ve âhiretin gayri de kalmasın.
Madem Mevlâ'yı diliyorsun, O'nun zâtından gayri şeyleri kalbinden atmalısın. O'ndan gayri kalbinde zerre miktar bir şey kalsa Hakk'a yakınlık duymazsın.
Hakk'la ülfet ve onun katında sakin olmak sana nasip olmaz. Kalbinde bir dünyalık lifi kalsa öbür âlemi kalp kapısına getirmen kabil olmaz. Âhiret sevgisinin zerresi kalbinde yaşasa ilâhî nur senden uzak durur.
Yazık, kullar görmesin diye perde arkasına çekiliyorsun. Ama Yaratan'ı gördüğün yok. O'ndan nasıl saklı bir iş tutabilirsin ki? Yakında bütün perdeler yırtılacak. Bütün sırlar faş olacak. Yaptığın işlerin sonucu cebinden ve evinden çıkacak. Bugün parçalamaya kıyamadığın her şişe, yarın parça parça olacaktır. Hele daimî içtiğin şarap çanağın. Onun parçalanmasını bir görsen!
Her iyilik yarın meydana çıkar. Belki de sen, onlardan mahrum olursun.
Ey zehir yutan, yarın belirtisini vücudunda göreceksin. Haram yemek, din cesedine zehirdir.
Nimetleri saklıda bırakmak, dinin için öldürücü zehir sayılır.
Yakında Hak Teâlâ seni hesaba çekecek, nimetin kadrini bilmediğin için seni fakre düşürecek. Halk arasına dilenci yüzü ile çıkacaksın. Halkın kalbi sana acıma duygusu taşımayacak.
Ve sen, ey ameli bırakan âlim. Yakında ilim seni bir yana atacak. Kalbinde bilgi mutluluğunu bulamayacaksın.
Ve ey cahiller, eğer O'nun kudret ve kuvvetini bilseydiniz, hesap vermeyi de düşünür, hata işlemekten korkardınız.
Hak Teâlâ'ya ve kullarına karşı edebinizi takınınız! İşinize yaramayan lafları bir yana atınız.
Lüzumsuz şeylere karışmayı bir zât şöyle tarif eder: "Geziyordum, bir genç gördüm; sıkı bir şekilde yer kazıyordu. Ona, kendimce şöyle dedim: 'Bu ağır işi bırak; hafif işlere bak.' Bu sözümün cezasını çok ağır ödedim. Altı ay gece namazına kalkamadım. Bu benim için çok ağır bir ceza oldu."
Ey evlat! Asıl meşgale, işe yarayan şeylerle uğraşmaktır. Nefsin isteklerini kalbine koyma; asıl hayır sana o zaman gelir.
Nefsin istekleri birer derttir. Yalnız kendi dert olsa neyse, girdiği yeri de derde sokar. Hayır, ancak nefsin arzuları çıktıktan sonra gelir.
Kötü hâlini bırak. Allah Teâlâ ondan sonra sana yeni ve iyi hâlleri gösterir. "Ta onlar kendi hâllerini değiştirinceye kadar." (Ra'd, 13/11) (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.