Günahlarınız çok olsa da Allah’a sığının
Allah'ın verdiği her nimet için şükretmek, İmam Seccad (a.s.) için çok önemli bir ibadetti
13.11.2023 08:37:00
Hasan Parlak
Hasan Parlak





Allah'ın verdiği her nimet için şükretmek, İmam Seccad (a.s.) için çok önemli bir ibadetti.
Ancak, nimetler kadar mü'minin hastalanması da bir şükür sebebi olarak dualar içinde anlatılmaktadır:
"Ey Rabbim, şu iki durumdan hangisi için Sana daha çok şükretmem gerektiğini ve şu iki vakitten hangisi için Sana daha çok hamd etmem icab ettiğini bilemiyorum:
Temiz rızıklarından afiyetle istifade etmemi, rızanı ve fazlını elde etmek için neşeyle çalışmamı ve yerine getirmeye muvaffak kıldığın itaatlere güç yetirebilmemi sağlayan sıhhat zamanı için mi?
Yoksa günahlardan temizlenmeme, üzerimdeki hatalar yükünün hafiflemesine, içine gömüldüğüm kötülüklerden kurtulmama, tövbe etme gerekliliğini anlamama ve günahların üzerimde bıraktığı izleri silmem gerektiğini hatırlamama yarayan illet zamanı için mi?"
İmam Zeynelâbidin için kulun günahları sayılamayacak kadar çoktur. Ancak, Allah'ın büyüklüğü ve lutufları karşısında her zaman umut ile O'ndan af dilemek de kulun vazifesidir.
"Ey Rabbim, günahlarım o kadar çok, eserlerim o kadar çirkin, fiillerim o kadar kötü, bâtıla dalışım o kadar pervasızca, itaatin hususunda o kadar bilinçsiz, azap vaadinin karşısında o kadar umursamazım ki, ayıplarımı saymaktan, günahlarımı söylemekten bile âcizim.
Allah'ım işte boynum; günahların kölesi olmuş! O halde, Muhammed (s.a.v.) ve âline salat eyle ve günahlarımı affederek beni bu kölelikten kurtar! Ve işte sırtım, hataların ağırlığı altında ezilmiş! O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve lutf-u kereminle yükümü hafiflet!"
Nasıl af dilemek gerekir? Ve insan af dilenerek mi Allah'ın rahmetine kavuşur? Yoksa O'nun fazl-ı keremi ile mi? Bu sorunun cevabı da şu kısımda verilmektedir:
"İlahi, eğer göz kapaklarım dökülene kadar Sana yalvarıp ağlasam; sesim tıkanana kadar feryat etsem; ayaklarım şişene kadar Sana ibadet etmeye dursam; belkemiğim yerinden ayrılana kadar Sana rükû etsem; gözlerim çanaklarımdan çıkana kadar Sana secde etsem; ömrüm boyu yerin toprağını yesem; hayatımın sonuna kadar kül suyu içsem; bu arada dilim tutulana kadar Seni ansam ve utancımdan başımı göğe doğru kaldırmasam; bütün bunlarla tek bir günahımın bile affını hak etmiş olmam.
Eğer, mağfiretini hak ettiğim zaman beni bağışlıyorsan, affına layık görüldüğüm zaman beni affediyorsan, bu kesinlikle hak ederek kazandığım, layık olarak hak ettiğim bir şey değildir.
O halde, uzun bir süredir ağlayıp sızlamama, çaresizliğimin had safhaya ulaşmasına ve durumumun vehametine bakarak bana acı!"
TEVEKKÜL
İmam Zeynelâbidin (a.s.) çok çileli, meşakkatli, zor dönemler geçirmiştir. Onun dönemi sabır ve tevekkül ile Allah'tan isteme, hayırları O'nun kapısında dua ile dileme zamanıdır.
Bu, imamet makamına karşı taarruzlarda, Allah'tan yardım dilemek konusunda olduğu gibi, dünyalık rızık ve geçim konusunda da geçerlidir. Hayatının her anında, her sıkıntısında yardımı Allah'tan diler ve O'na tevekkül ederdi:
"O halde, Mevlam! İstediklerimi diğerlerinden değil, yalnızca Senden istiyorum; ihtiyaçlarımı diğerlerinden değil, yalnızca Senden talep ediyorum. Herkesten önce çağıracağım yalnızca Sensin. Ümidimde kimse Sana ortak değil; duamda Seninle birlikte olan biri yok, çağrımda Sana ortak koşacağım biri yok." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Ancak, nimetler kadar mü'minin hastalanması da bir şükür sebebi olarak dualar içinde anlatılmaktadır:
"Ey Rabbim, şu iki durumdan hangisi için Sana daha çok şükretmem gerektiğini ve şu iki vakitten hangisi için Sana daha çok hamd etmem icab ettiğini bilemiyorum:
Temiz rızıklarından afiyetle istifade etmemi, rızanı ve fazlını elde etmek için neşeyle çalışmamı ve yerine getirmeye muvaffak kıldığın itaatlere güç yetirebilmemi sağlayan sıhhat zamanı için mi?
Yoksa günahlardan temizlenmeme, üzerimdeki hatalar yükünün hafiflemesine, içine gömüldüğüm kötülüklerden kurtulmama, tövbe etme gerekliliğini anlamama ve günahların üzerimde bıraktığı izleri silmem gerektiğini hatırlamama yarayan illet zamanı için mi?"
İmam Zeynelâbidin için kulun günahları sayılamayacak kadar çoktur. Ancak, Allah'ın büyüklüğü ve lutufları karşısında her zaman umut ile O'ndan af dilemek de kulun vazifesidir.
"Ey Rabbim, günahlarım o kadar çok, eserlerim o kadar çirkin, fiillerim o kadar kötü, bâtıla dalışım o kadar pervasızca, itaatin hususunda o kadar bilinçsiz, azap vaadinin karşısında o kadar umursamazım ki, ayıplarımı saymaktan, günahlarımı söylemekten bile âcizim.
Allah'ım işte boynum; günahların kölesi olmuş! O halde, Muhammed (s.a.v.) ve âline salat eyle ve günahlarımı affederek beni bu kölelikten kurtar! Ve işte sırtım, hataların ağırlığı altında ezilmiş! O halde, Muhammed ve âline salat eyle ve lutf-u kereminle yükümü hafiflet!"
Nasıl af dilemek gerekir? Ve insan af dilenerek mi Allah'ın rahmetine kavuşur? Yoksa O'nun fazl-ı keremi ile mi? Bu sorunun cevabı da şu kısımda verilmektedir:
"İlahi, eğer göz kapaklarım dökülene kadar Sana yalvarıp ağlasam; sesim tıkanana kadar feryat etsem; ayaklarım şişene kadar Sana ibadet etmeye dursam; belkemiğim yerinden ayrılana kadar Sana rükû etsem; gözlerim çanaklarımdan çıkana kadar Sana secde etsem; ömrüm boyu yerin toprağını yesem; hayatımın sonuna kadar kül suyu içsem; bu arada dilim tutulana kadar Seni ansam ve utancımdan başımı göğe doğru kaldırmasam; bütün bunlarla tek bir günahımın bile affını hak etmiş olmam.
Eğer, mağfiretini hak ettiğim zaman beni bağışlıyorsan, affına layık görüldüğüm zaman beni affediyorsan, bu kesinlikle hak ederek kazandığım, layık olarak hak ettiğim bir şey değildir.
O halde, uzun bir süredir ağlayıp sızlamama, çaresizliğimin had safhaya ulaşmasına ve durumumun vehametine bakarak bana acı!"
TEVEKKÜL
İmam Zeynelâbidin (a.s.) çok çileli, meşakkatli, zor dönemler geçirmiştir. Onun dönemi sabır ve tevekkül ile Allah'tan isteme, hayırları O'nun kapısında dua ile dileme zamanıdır.
Bu, imamet makamına karşı taarruzlarda, Allah'tan yardım dilemek konusunda olduğu gibi, dünyalık rızık ve geçim konusunda da geçerlidir. Hayatının her anında, her sıkıntısında yardımı Allah'tan diler ve O'na tevekkül ederdi:
"O halde, Mevlam! İstediklerimi diğerlerinden değil, yalnızca Senden istiyorum; ihtiyaçlarımı diğerlerinden değil, yalnızca Senden talep ediyorum. Herkesten önce çağıracağım yalnızca Sensin. Ümidimde kimse Sana ortak değil; duamda Seninle birlikte olan biri yok, çağrımda Sana ortak koşacağım biri yok." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Zeynelabidin eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.