Baba Yusuf
16'ncı yüzyılda yaşamış velilerdendir. Ankara'ya bağlı Seferhisar'da doğmuş, Sultan II. Selim'in saltanatının ilk günlerinde vefat etmiştir.
Sultan II. Beyazıt'ın yaptırdığı Beyazıt Camii'nde ilk Cuma (1505) hutbesini okumuş; o günkü hutbenin etkisiyle cemaat coşmuştur. Öyle ki; caminin inşaaatında büyük yararlılıkları görülen üç gayri müslim, Baba Yusuf'un bu vaazının etkisiyle huzuruna çıkarak İslam'a girmişler. Padişah da bu olaydan çok memnun olmuş, İslam'a giren bu zatlara oldukça önemli miktarda ihsan etmiş; vezirlerine de, onlara ikramda bulunmalarını emretmiştir.
Sultan II. Beyazıt ile çok yakın dost olan Baba Yusuf, aradan bir süre geçtikten sonra Seferhisar'a dönmek ve oradan da Hacc'a gitmek için izin istemiş. Padişah da, memleketine gidebileceğini, ama Hacc'a gitmeden önce tekrar İstanbul'a gelmesini, çünkü Onu İstanbul'dan uğurlamak istediğini bildirmiştir.
Baba Yusuf, memleketindeki vazifelerini tamamladıktan sonra İstanbul'a dönmüş, Sultan II. Beyazıt ile görüşüp vedalaşırken, Padişah, Ona bol miktarda altın vermiş ve şöyle demiştir:
"Bu altınlar elimin emeğidir, alınterimle kazandığım helal malımdır, zat-ı âlilerinden bunlar ile Ravza-i Mutahhara ve Türbe-i Mutahhara'nın kandillerine, yağ alınması için harcamanızı ve Türbe-i Mutahhara'da, 'Ya Resulullah! Ümmetinin çobanı, günahkâr, hakir kul Beyazıt'ın size selamları var. Bu altınları kendi helal malından seçip Ravza-i Mutahhara'nızın kandillerine yağ alınması için hediyye etti. Kabulünü niyaz ediyor' de."
Baba Yusuf Medine'ye vardığı zaman Padişahın bu talimatını harfiyyen yerine getirmiştir.
Baba Yusuf, oradan Mekke'ye geçmiş, Hacc vazifesini eda ettikten sonra bir yıl Mekke'de kalmış ve daha önce rüyasında işaret buyurulduğu gibi Hacerü'l-esved'in yanında nazımlardan oluşan bir eser telif etmiştir.
16'ncı yüzyılda yaşamış velilerdendir. Ankara'ya bağlı Seferhisar'da doğmuş, Sultan II. Selim'in saltanatının ilk günlerinde vefat etmiştir.
Sultan II. Beyazıt'ın yaptırdığı Beyazıt Camii'nde ilk Cuma (1505) hutbesini okumuş; o günkü hutbenin etkisiyle cemaat coşmuştur. Öyle ki; caminin inşaaatında büyük yararlılıkları görülen üç gayri müslim, Baba Yusuf'un bu vaazının etkisiyle huzuruna çıkarak İslam'a girmişler. Padişah da bu olaydan çok memnun olmuş, İslam'a giren bu zatlara oldukça önemli miktarda ihsan etmiş; vezirlerine de, onlara ikramda bulunmalarını emretmiştir.
Sultan II. Beyazıt ile çok yakın dost olan Baba Yusuf, aradan bir süre geçtikten sonra Seferhisar'a dönmek ve oradan da Hacc'a gitmek için izin istemiş. Padişah da, memleketine gidebileceğini, ama Hacc'a gitmeden önce tekrar İstanbul'a gelmesini, çünkü Onu İstanbul'dan uğurlamak istediğini bildirmiştir.
Baba Yusuf, memleketindeki vazifelerini tamamladıktan sonra İstanbul'a dönmüş, Sultan II. Beyazıt ile görüşüp vedalaşırken, Padişah, Ona bol miktarda altın vermiş ve şöyle demiştir:
"Bu altınlar elimin emeğidir, alınterimle kazandığım helal malımdır, zat-ı âlilerinden bunlar ile Ravza-i Mutahhara ve Türbe-i Mutahhara'nın kandillerine, yağ alınması için harcamanızı ve Türbe-i Mutahhara'da, 'Ya Resulullah! Ümmetinin çobanı, günahkâr, hakir kul Beyazıt'ın size selamları var. Bu altınları kendi helal malından seçip Ravza-i Mutahhara'nızın kandillerine yağ alınması için hediyye etti. Kabulünü niyaz ediyor' de."
Baba Yusuf Medine'ye vardığı zaman Padişahın bu talimatını harfiyyen yerine getirmiştir.
Baba Yusuf, oradan Mekke'ye geçmiş, Hacc vazifesini eda ettikten sonra bir yıl Mekke'de kalmış ve daha önce rüyasında işaret buyurulduğu gibi Hacerü'l-esved'in yanında nazımlardan oluşan bir eser telif etmiştir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.