Ahmed Hicabi Hz.
Bağdat valisi Sırrı Paşa Hazretleri'nin de Ahmed Hicâbî Hazretleri'ne yazdığı pekçok bağlılık mektupları vardır.
Ahmed Hicâbî Hazretleri 1878 senesinde babasının türbe bahçesi içerisinde bir kütüphâne ile ona bitişik bir dershâne yaptırdı. O tarihten itbâren Temmuz, Ağustos ve Eylül'den başka aylarda Cumâ günleri Şifa-i Şerîf kitabını okutmaya başladı. O sohbet ve derslerinin bereketiyle kalpler şifâ bulur, hep iyi düşünce ve niyetlerle dolar, ibâdetlerde ihlâs hâsıl olurdu.
Ahmed Hicâbî Hazretleri'nin yaz ve kış Nasrullah Câmii şerîfinde sabah namazını edâ eyledikten sonra civarda bulunan medreselerde din ve fen ilimleri ile meşgûl olmaları âdetleri idi. Cumâ günleri dergâhta bulunup talebelerin yetiştirilmesi ve Kur'ân-ı Kerîm kırâatı ile meşgul olurdu. Ramazân-ı Şerîfte haftada bir gün Nasrullah Câmii'nde ikindi namazından sonra Şeyh Şâbân-ı Velî Hazretleri'nin dergâh-ı şerîflerinde vâz ve nasihat ederdi. Bu vâz ve nasihatler Müslümanlara uzun bir süre çölde susuz kalmış kimselere su vermek gibi idi. Kalpleri Allah-û Teâlâ'nın aşkı ile dolardı. Nefisler aradan kalkar, herkes yaptığı her işi Allah-û Teâlâ'nın rızâs için yapardı. Onun kalpleri ve gönülleri feyz ve nurlarla dolduran bu sohbetlerinden istifâde edebilmek için vâzlarına aşıra hücum olurdu. Bu sırada diğer câmilerde ders veren hocaların derslerine kimse gelmedi. Ahmed Hicâbî Hazretleri bu durum üzerine Nasrullah Câmii'ndeki vâzlarını terk etti. Ramazanın dört Cumâ'sında ise alimi dinleyebilmek için oraya can atarcasına acele giden birkaç bin ahâli sözlerinden istifâde etmeye gayret ederdi.
Dergahta sohbet ettiği zamanlarda ise içerisi tamâmen dolduğu gibi, dışarıda pencerelerin etrâfında müslümanların yanısıra hristiyanlar da şeyhi görebilmek için toplanırlardı. Vâz ve nasihatı fevkalâde tesirli olup, dinleyenler ne kadar katı kalpli olursa olsun, mübârek sözlerini işitince yumuşar ve ürperirlerdi. Ne kadar donmuş, katılaşmış bir kalbe sâhip olurlarsa olsunlar birkaç damla gözyaşı dökmekten kendilerini alamazlardı.
Seyyid Hicâbî Hazretleri'nin sözleri pek tatlı, ifâdesi çok açıktı. En ince bir ilmî meseleyi, en mühim bir fennî faydayı hiç hoca görmemiş bi rümmîye bile anlatmakta güçlük çekmezdi.
Bağdat valisi Sırrı Paşa Hazretleri'nin de Ahmed Hicâbî Hazretleri'ne yazdığı pekçok bağlılık mektupları vardır.
Ahmed Hicâbî Hazretleri 1878 senesinde babasının türbe bahçesi içerisinde bir kütüphâne ile ona bitişik bir dershâne yaptırdı. O tarihten itbâren Temmuz, Ağustos ve Eylül'den başka aylarda Cumâ günleri Şifa-i Şerîf kitabını okutmaya başladı. O sohbet ve derslerinin bereketiyle kalpler şifâ bulur, hep iyi düşünce ve niyetlerle dolar, ibâdetlerde ihlâs hâsıl olurdu.
Ahmed Hicâbî Hazretleri'nin yaz ve kış Nasrullah Câmii şerîfinde sabah namazını edâ eyledikten sonra civarda bulunan medreselerde din ve fen ilimleri ile meşgûl olmaları âdetleri idi. Cumâ günleri dergâhta bulunup talebelerin yetiştirilmesi ve Kur'ân-ı Kerîm kırâatı ile meşgul olurdu. Ramazân-ı Şerîfte haftada bir gün Nasrullah Câmii'nde ikindi namazından sonra Şeyh Şâbân-ı Velî Hazretleri'nin dergâh-ı şerîflerinde vâz ve nasihat ederdi. Bu vâz ve nasihatler Müslümanlara uzun bir süre çölde susuz kalmış kimselere su vermek gibi idi. Kalpleri Allah-û Teâlâ'nın aşkı ile dolardı. Nefisler aradan kalkar, herkes yaptığı her işi Allah-û Teâlâ'nın rızâs için yapardı. Onun kalpleri ve gönülleri feyz ve nurlarla dolduran bu sohbetlerinden istifâde edebilmek için vâzlarına aşıra hücum olurdu. Bu sırada diğer câmilerde ders veren hocaların derslerine kimse gelmedi. Ahmed Hicâbî Hazretleri bu durum üzerine Nasrullah Câmii'ndeki vâzlarını terk etti. Ramazanın dört Cumâ'sında ise alimi dinleyebilmek için oraya can atarcasına acele giden birkaç bin ahâli sözlerinden istifâde etmeye gayret ederdi.
Dergahta sohbet ettiği zamanlarda ise içerisi tamâmen dolduğu gibi, dışarıda pencerelerin etrâfında müslümanların yanısıra hristiyanlar da şeyhi görebilmek için toplanırlardı. Vâz ve nasihatı fevkalâde tesirli olup, dinleyenler ne kadar katı kalpli olursa olsun, mübârek sözlerini işitince yumuşar ve ürperirlerdi. Ne kadar donmuş, katılaşmış bir kalbe sâhip olurlarsa olsunlar birkaç damla gözyaşı dökmekten kendilerini alamazlardı.
Seyyid Hicâbî Hazretleri'nin sözleri pek tatlı, ifâdesi çok açıktı. En ince bir ilmî meseleyi, en mühim bir fennî faydayı hiç hoca görmemiş bi rümmîye bile anlatmakta güçlük çekmezdi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.