Nizâmeddin Evliyâ
Nizâmeddîn Evliyâ'nın sabrı ve affetmesi çoktu. Bir gün dergâhına bir fakir geldi. Hiçbir sebep yok iken, küstahça onu kötülemeye başladı. O büyük velî bütün bu saçma sözleri sadece sabırla dinledi. Ayrıca, o fakir ne istiyorsa, hepsini verdi. Fakir dergâhtan ayrıldıktan sonra, Nizâmeddîn Evliyâ orada bulunanlara; "Bizi sevenlerin çoğu, hediye ile geliyor. bizi kötülemek üzere gelecek olan birkaç kişi de bulunmalı. Birisi gelip bizi kötülerse biz ona, dünyâda olduğumuz sürece yanlış işler yapabileceğimizi ve kötülemeye mâruz kalabileceğimizi söyleriz" buyurdu.
Bir gün meclisine gelenlerden bâzıları Nizâmeddîn Evliyâ'ya; "Halktan bâzı kimseler, sizin hakkınızda o kadar kötü konuşuyorlar ki, bunları dinlemeye tahammül edemiyoruz" dediler. Nizâmeddîn Evliyâ onlara; "bizim hakkımızda konuşanları affediyorum. Sizin onlarla münâkaşa etmenize gerek yok" dedi.
Nizâmeddîn Evliyâ, kendisine düşmanlık besleyenlere karşı da çok sabırlıydı. İnsanlara, düşmanlarına karşı sevgi ve sabırla muâmele etmeyi öğretiyordu. Kıyaspur'da yaşayan ve sebepsiz yere Nizâmeddîn Evliyâ'ya karşı kin besleyen ve dâimâ ona bir zarar vermeye çalışan, Şaşu isminde birisi vardı. Nizâmeddîn Evliyâ, Şaşu'nun ölümünü işitince, defninden sonra bir kenarda iki rekât namaz kıldı ve onun eski hâlini affederek, kurtuluşu için duâ etti.
Nizâmeddîn Evliyâ talebelerini çok severdi. Talebesi Emir Hüsrev'e karşı olan muhabbeti çok meşhûrdur. Talebelerini çok sevmesine rağmen, disiplini çok sıkı idi. Bir defâsında en iyi talebelerinden olan Hâce Burhâneddîn Garib katlanmış bir battaniye üzerinde oturarak rahat olmaya çalıştığından, dergâhtan çıkarıldı. Nizâmeddîn Evliyâ, onun bu işi, nefsinin arzusunu yerine getirmek için yaptığını düşünmüştü. Uzun bir süre sonra Burhâneddîn Garib, Nizâmeddîn Evliyâ tarafından affedilerek tekrar dergâha kabûl edildi.
Nizâmeddîn Evliyâ'nın sabrı ve affetmesi çoktu. Bir gün dergâhına bir fakir geldi. Hiçbir sebep yok iken, küstahça onu kötülemeye başladı. O büyük velî bütün bu saçma sözleri sadece sabırla dinledi. Ayrıca, o fakir ne istiyorsa, hepsini verdi. Fakir dergâhtan ayrıldıktan sonra, Nizâmeddîn Evliyâ orada bulunanlara; "Bizi sevenlerin çoğu, hediye ile geliyor. bizi kötülemek üzere gelecek olan birkaç kişi de bulunmalı. Birisi gelip bizi kötülerse biz ona, dünyâda olduğumuz sürece yanlış işler yapabileceğimizi ve kötülemeye mâruz kalabileceğimizi söyleriz" buyurdu.
Bir gün meclisine gelenlerden bâzıları Nizâmeddîn Evliyâ'ya; "Halktan bâzı kimseler, sizin hakkınızda o kadar kötü konuşuyorlar ki, bunları dinlemeye tahammül edemiyoruz" dediler. Nizâmeddîn Evliyâ onlara; "bizim hakkımızda konuşanları affediyorum. Sizin onlarla münâkaşa etmenize gerek yok" dedi.
Nizâmeddîn Evliyâ, kendisine düşmanlık besleyenlere karşı da çok sabırlıydı. İnsanlara, düşmanlarına karşı sevgi ve sabırla muâmele etmeyi öğretiyordu. Kıyaspur'da yaşayan ve sebepsiz yere Nizâmeddîn Evliyâ'ya karşı kin besleyen ve dâimâ ona bir zarar vermeye çalışan, Şaşu isminde birisi vardı. Nizâmeddîn Evliyâ, Şaşu'nun ölümünü işitince, defninden sonra bir kenarda iki rekât namaz kıldı ve onun eski hâlini affederek, kurtuluşu için duâ etti.
Nizâmeddîn Evliyâ talebelerini çok severdi. Talebesi Emir Hüsrev'e karşı olan muhabbeti çok meşhûrdur. Talebelerini çok sevmesine rağmen, disiplini çok sıkı idi. Bir defâsında en iyi talebelerinden olan Hâce Burhâneddîn Garib katlanmış bir battaniye üzerinde oturarak rahat olmaya çalıştığından, dergâhtan çıkarıldı. Nizâmeddîn Evliyâ, onun bu işi, nefsinin arzusunu yerine getirmek için yaptığını düşünmüştü. Uzun bir süre sonra Burhâneddîn Garib, Nizâmeddîn Evliyâ tarafından affedilerek tekrar dergâha kabûl edildi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.