Nasûhî Üsküdârî Hz.
İki ihtiyar kimse ile gitmeye karar verdiler. Talebeleri de Aşağı Çınar'a kadar beraber gidiyorlardı. Hacı paşa Hamamı önünde bir mevlevi dervişi zuhûr etti. Gelerek Nasûhî Hazretlerinin elini öptü. Derviş konuşmaya başlamadan önce Nasûhî Efendi; "Fasih Dede ne zaman vefat etti" diye sordu. Derviş; "Bu gece yarısından önce Derviş Osman'ı odasına çağırıp; "Bu gece yolcu olsak gerektir. Lakin beni Şeyh Nasûhî gasletsin (yıkasın). Namazımı dahi onlar kıldırsınlar" diye vasiyet eyledi ve iki saat geçtikten sonra vefat etti. Biz sabah namazını kıldıktan sonra Derviş Osman beni çağırıp denizde fırtına var. Lakin elbette Fasîh Dedenin söylediklerinde bir hikmet vardır. Buradan bir kayığa bin, İstanbul'a (Eminönü'ne) var. İstanbul'dan büyük bir kayık bulup git, Nasûhî Efendi Hazretlerine durumu haber ver. Elbette onlara dahi malum olmuştur. İcabet buyururlar diye, Sultanım Hazretlerine ben kölenizi gönderdi. Ben büyük bir kayık getirdim. Şimdi Şemsipaşa'dadır" dedi. Nasûhî Efendi talebeleriyle birlikte Şemsipaşa'ya kadar yürüdüler. Orada bekleyen kayığa bindiler. Talebeleri hocalarının sözündeki hikmeti anladılar ve bir kerametine daha şahid oldular. Nasûhî Efendinin sevenlerinden Şâmî Ahmed Efendinin bir kız çocuğu olmuştu. Hanımıyla konuşup çocuğun ismini Fatıma koymaya karar verdiler. Bu sırada Nasûhî Efendinin, Ahmed Efendinin evine gelmekte olduğunu gördüler. Ev sahibi kapıya çıkıp onu hürmetle karşıladı, ellerini öptükten sonra içeriye davet etti. Nasûhî Hazretleri başkaları hiçbir şey konuşmadan; "Oğlum biz sizin kızınıza isim koymak için geldik" buyurdu. Ahmed Efendi çocuğun annesinin yanına girip durumu anlattı. Çocuğun annesi; "Biz kendi aramızda Fatıma ismini koymayı kararlaştırmıştık ama, bunda da bir hikmet var. Nasûhî Hazretlerinin verdiği isim olsun" dedi. Çocuğu Nasûhî Efendinin kucağına verdiler. Kimseye hiçbir şey söylemeden sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuduktan sonra, çocuğa Fatıma ismini verdi. Orada bulunanlara da buyurdu ki; "Allah-u Teâlâ bilir ama sizin gönlünüzden de Fatıma ismi koymak geçiyordu" buyurdu. Çocuğun babası ve yanındakiler Nasûhî Hazretlerinin kerametini görüp büyük bir veli olduğunu anladılar.
İki ihtiyar kimse ile gitmeye karar verdiler. Talebeleri de Aşağı Çınar'a kadar beraber gidiyorlardı. Hacı paşa Hamamı önünde bir mevlevi dervişi zuhûr etti. Gelerek Nasûhî Hazretlerinin elini öptü. Derviş konuşmaya başlamadan önce Nasûhî Efendi; "Fasih Dede ne zaman vefat etti" diye sordu. Derviş; "Bu gece yarısından önce Derviş Osman'ı odasına çağırıp; "Bu gece yolcu olsak gerektir. Lakin beni Şeyh Nasûhî gasletsin (yıkasın). Namazımı dahi onlar kıldırsınlar" diye vasiyet eyledi ve iki saat geçtikten sonra vefat etti. Biz sabah namazını kıldıktan sonra Derviş Osman beni çağırıp denizde fırtına var. Lakin elbette Fasîh Dedenin söylediklerinde bir hikmet vardır. Buradan bir kayığa bin, İstanbul'a (Eminönü'ne) var. İstanbul'dan büyük bir kayık bulup git, Nasûhî Efendi Hazretlerine durumu haber ver. Elbette onlara dahi malum olmuştur. İcabet buyururlar diye, Sultanım Hazretlerine ben kölenizi gönderdi. Ben büyük bir kayık getirdim. Şimdi Şemsipaşa'dadır" dedi. Nasûhî Efendi talebeleriyle birlikte Şemsipaşa'ya kadar yürüdüler. Orada bekleyen kayığa bindiler. Talebeleri hocalarının sözündeki hikmeti anladılar ve bir kerametine daha şahid oldular. Nasûhî Efendinin sevenlerinden Şâmî Ahmed Efendinin bir kız çocuğu olmuştu. Hanımıyla konuşup çocuğun ismini Fatıma koymaya karar verdiler. Bu sırada Nasûhî Efendinin, Ahmed Efendinin evine gelmekte olduğunu gördüler. Ev sahibi kapıya çıkıp onu hürmetle karşıladı, ellerini öptükten sonra içeriye davet etti. Nasûhî Hazretleri başkaları hiçbir şey konuşmadan; "Oğlum biz sizin kızınıza isim koymak için geldik" buyurdu. Ahmed Efendi çocuğun annesinin yanına girip durumu anlattı. Çocuğun annesi; "Biz kendi aramızda Fatıma ismini koymayı kararlaştırmıştık ama, bunda da bir hikmet var. Nasûhî Hazretlerinin verdiği isim olsun" dedi. Çocuğu Nasûhî Efendinin kucağına verdiler. Kimseye hiçbir şey söylemeden sağ kulağına ezan, sol kulağına ikamet okuduktan sonra, çocuğa Fatıma ismini verdi. Orada bulunanlara da buyurdu ki; "Allah-u Teâlâ bilir ama sizin gönlünüzden de Fatıma ismi koymak geçiyordu" buyurdu. Çocuğun babası ve yanındakiler Nasûhî Hazretlerinin kerametini görüp büyük bir veli olduğunu anladılar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.