Mîr Muhammed Numân
Hazret-i Hâce'nin talebelerinden olan bir vâli, hocasına ricâ edip; "Duydum ki, dergâhınızdaki fakir talebelerden bir kısmı aç kalıyormuş. Emrederseniz her gün hepsinin ihtiyâcını ben göreyim" dedi. Hazret-i Hâce ashâbından bâzıları için buna izin verdiler. Bu esnâda biri arz etti ki: "Mir Muhammed Numân da çok fakir ve ailesi kalabalıktır." Hazret-i Hâce onun ihtiyâcının karşılanmasına râzı olmadılar ve; "Bunlar bizim bedenimizin parçalarıdır" buyurdu. Yâni vücûdumuzun parçasını bu gibi işlere yaklaştırmayız. Mir Muhammed Numân buyurdu ki: "O günlerde çok fakir ve parasız olduğum hâlde, bu lütuflarını duyunca kendimden geçtim."
Bâki-billah Hazretleri vefât edinceye kadar, Mir Muhammed Numân'ı en güzel şekilde yetiştirip, olgunlaştırdı. Velâyette yüksek makamlara ulaştırdı. Sonra da en önde gelen talebelerinden İmâm-ı Rabbâni Hazretlerine havâle eyledi. Mir Muhammed bunu şöyle anlattı: Hazret-i Hâce'nin vefatlarından önceki günlerde, bir gece uyumayıp hizmet eyledim. Bana baktılar. Bu bakışlarının tesiriyle bir hâle tutuldum. Her ne yaparsam; "Acaba Allah-u Teâlâ'nın rızâsına uygun mudur, değil midir?" diye düşünceye dalardım. Öyle oldu ki, bir adım atsam; "Acaba rızasına uygun mu, değil mi?" derdim. Döndüğüm zaman da, şu düşüncelere gark olurdum ki; "Bu vakit onlara teslim ve rıza vaktidir. Ve o kıymeti takdir olunmayan deryâdan, bu kalbi susamışın kalbine bir yudum su sunmak zamanıdır."
Hazret-i Hâce, Hazret-i İmâm'a (yâni İmâm-ı Rabbâni Hazretlerine) talebe yetiştirme icâzeti verdikleri ve bütün ashâbını onlara ısmarladıkları zaman, her talebesini ayrı ayrı çağırıp vedâ etti. Sonra Hazret-i İmâm'ın huzûruna gönderdi. Hazret-i İmâm'ı, talebelerin terbiyesine vekil eylediler. Talebelerine de, onların huzurunda bizi tazim etmeyiniz, hatta bize teveccüh eylemeyiniz" buyurdu.
Hazret-i Hâce'nin talebelerinden olan bir vâli, hocasına ricâ edip; "Duydum ki, dergâhınızdaki fakir talebelerden bir kısmı aç kalıyormuş. Emrederseniz her gün hepsinin ihtiyâcını ben göreyim" dedi. Hazret-i Hâce ashâbından bâzıları için buna izin verdiler. Bu esnâda biri arz etti ki: "Mir Muhammed Numân da çok fakir ve ailesi kalabalıktır." Hazret-i Hâce onun ihtiyâcının karşılanmasına râzı olmadılar ve; "Bunlar bizim bedenimizin parçalarıdır" buyurdu. Yâni vücûdumuzun parçasını bu gibi işlere yaklaştırmayız. Mir Muhammed Numân buyurdu ki: "O günlerde çok fakir ve parasız olduğum hâlde, bu lütuflarını duyunca kendimden geçtim."
Bâki-billah Hazretleri vefât edinceye kadar, Mir Muhammed Numân'ı en güzel şekilde yetiştirip, olgunlaştırdı. Velâyette yüksek makamlara ulaştırdı. Sonra da en önde gelen talebelerinden İmâm-ı Rabbâni Hazretlerine havâle eyledi. Mir Muhammed bunu şöyle anlattı: Hazret-i Hâce'nin vefatlarından önceki günlerde, bir gece uyumayıp hizmet eyledim. Bana baktılar. Bu bakışlarının tesiriyle bir hâle tutuldum. Her ne yaparsam; "Acaba Allah-u Teâlâ'nın rızâsına uygun mudur, değil midir?" diye düşünceye dalardım. Öyle oldu ki, bir adım atsam; "Acaba rızasına uygun mu, değil mi?" derdim. Döndüğüm zaman da, şu düşüncelere gark olurdum ki; "Bu vakit onlara teslim ve rıza vaktidir. Ve o kıymeti takdir olunmayan deryâdan, bu kalbi susamışın kalbine bir yudum su sunmak zamanıdır."
Hazret-i Hâce, Hazret-i İmâm'a (yâni İmâm-ı Rabbâni Hazretlerine) talebe yetiştirme icâzeti verdikleri ve bütün ashâbını onlara ısmarladıkları zaman, her talebesini ayrı ayrı çağırıp vedâ etti. Sonra Hazret-i İmâm'ın huzûruna gönderdi. Hazret-i İmâm'ı, talebelerin terbiyesine vekil eylediler. Talebelerine de, onların huzurunda bizi tazim etmeyiniz, hatta bize teveccüh eylemeyiniz" buyurdu.