Şimşir Baba
Adı, İbrahim'dir. "Küçük Seyyid Efendi" lakabıdır. Beş vakit namazı cemaatle kılan, Akşam namazından sonra Yatsı namazı bitinceye kadar camiden çıkmayıp, ibadetle meşgul olan bir velîdir. 1528'de vefat etmiştir.
Babası verâ ve takvasıyla meşhur, pek çok kerameti görülmüş bir zattır. Anadolu'ya hicret edip Amasya yakınlarında Yenice Köyüne yerleşmiştir.
Küçük Seyyid Efendi, ilk terbiyesini babasından almış ve takva yolunun ilkelerini Ondan öğrenmiştir. Daha sonra eğitimini geliştirmek, ilim yolunda ilerlemek için Bursa'ya hicret etmiş ve Sinanüddin Efendi'nin derslerine devam etmiştir.
Ulu Camii'de itikafa bulunduğu günleri kendisi şöyle anlatır:
"Bir gün, "Haydi artık tezkiye-i nefs ile meşgul ol" diye emir verildi. Ben de, bana verilen bu vazifeyi yerine getirmeye başladım. Günler geçiyordu. Derken bir gece rüyamda kendimi beyaz ve yeşil muhteşem kanatları olan kırmızı burunlu büyük bir kuş şeklinde Arş-ı Kürsi'de, yedi kat göklerde uçup seyran ettiğimi; kökleri yerde, dalları doğu ile batı arasını kaplamış bir ağaç üzerine konduğumu gördüm. Rüyamı hocama anlattığımda tabir etmeyip yine nefsimin tezkiyesiyle uğraşmamı tenbih buyurdu.
Birkaç gün sonraki bir rüyamda ise; bir merkebe bindiğimi, yularınının yerde süründüğünü, merkebin üzerinde şarab dolu bir kabın bulunduğunu, terki'mde güzel yüzlü bir delikanlının oturduğunu, elimde bir tambur çalıp durduğumu gördüm. Anlatamayacağım bir hüzün içinde uyandım. Rüyamı hocama anlattım. Bana:
"Üzülme! Bu rüyan birincisinden daha güzel. Çünkü bu, cezbe makamının, ruhu kudsi aleme çeken olgunluğun işaretidir. Merkebin yularını elinde olmaması da, bundan böyle kendi iradenin dışında bir kılavuzla mana yolunda ilerleyeceğinin emaresidir" dedi.
Allaha hamdolsun işaret buyurdukları gibi oldu".
Adı, İbrahim'dir. "Küçük Seyyid Efendi" lakabıdır. Beş vakit namazı cemaatle kılan, Akşam namazından sonra Yatsı namazı bitinceye kadar camiden çıkmayıp, ibadetle meşgul olan bir velîdir. 1528'de vefat etmiştir.
Babası verâ ve takvasıyla meşhur, pek çok kerameti görülmüş bir zattır. Anadolu'ya hicret edip Amasya yakınlarında Yenice Köyüne yerleşmiştir.
Küçük Seyyid Efendi, ilk terbiyesini babasından almış ve takva yolunun ilkelerini Ondan öğrenmiştir. Daha sonra eğitimini geliştirmek, ilim yolunda ilerlemek için Bursa'ya hicret etmiş ve Sinanüddin Efendi'nin derslerine devam etmiştir.
Ulu Camii'de itikafa bulunduğu günleri kendisi şöyle anlatır:
"Bir gün, "Haydi artık tezkiye-i nefs ile meşgul ol" diye emir verildi. Ben de, bana verilen bu vazifeyi yerine getirmeye başladım. Günler geçiyordu. Derken bir gece rüyamda kendimi beyaz ve yeşil muhteşem kanatları olan kırmızı burunlu büyük bir kuş şeklinde Arş-ı Kürsi'de, yedi kat göklerde uçup seyran ettiğimi; kökleri yerde, dalları doğu ile batı arasını kaplamış bir ağaç üzerine konduğumu gördüm. Rüyamı hocama anlattığımda tabir etmeyip yine nefsimin tezkiyesiyle uğraşmamı tenbih buyurdu.
Birkaç gün sonraki bir rüyamda ise; bir merkebe bindiğimi, yularınının yerde süründüğünü, merkebin üzerinde şarab dolu bir kabın bulunduğunu, terki'mde güzel yüzlü bir delikanlının oturduğunu, elimde bir tambur çalıp durduğumu gördüm. Anlatamayacağım bir hüzün içinde uyandım. Rüyamı hocama anlattım. Bana:
"Üzülme! Bu rüyan birincisinden daha güzel. Çünkü bu, cezbe makamının, ruhu kudsi aleme çeken olgunluğun işaretidir. Merkebin yularını elinde olmaması da, bundan böyle kendi iradenin dışında bir kılavuzla mana yolunda ilerleyeceğinin emaresidir" dedi.
Allaha hamdolsun işaret buyurdukları gibi oldu".
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.