Gadir-i Hum’da velayet ve hilafet ilanı -1-
Gadir-i Hum günü, Sünnî dünya için halen bilinmeyen bir hakikattir
05.10.2024 08:39:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![Gadir-i Hum’da velayet ve hilafet ilanı -1-](resimler/haberler/23/gadir-i-humda-velayet-ve-hilafet-ilani-1-H1543433-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![Gadir-i Hum’da velayet ve hilafet ilanı -1-](resimler/haberler/23/gadir-i-humda-velayet-ve-hilafet-ilani-1-H1543433-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
Gadir-i Hum günü, Sünnî dünya için halen bilinmeyen bir hakikattir.
Peygamberimiz ilk ve tek haccı olan Veda Haccı esnasında Arafat'ta irad ettiği hutbesinde iman ve İslam esaslarını anlatmış, insan haklarını İslam açısından beyan etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.a.) hac dönüşü Mekke ile Medine arasında Gadir-i Hum denilen mevkide ikinci kez sahabesini toplayarak bir hutbe daha irad etmiştir.
Bu hutbesinde, Allah'ın emri ile Hz. Ali'nin, kendisinden sonra imam tayin edildiğini bildirmiştir.
Gadir-i Hum denilen yerde irad edilen bu hutbeye Gadir-i Hum hutbesi denir ve yalnızca Hz. Ali'nin halife olarak ilan edilmesi maksadıyla buyurulmuştur.
Hz. Resûl'den sonra, Emevi dönemiyle beraber bir makam koltuğu gibi el değiştirmeye başlayan ve seçime dönüşen halife tayini, Gadir hutbesinde gördüğümüz şekliyle esasen Allah'ın emri ve Resûlullah'ın nasbı ile belirlenecek önemde bir konudur.
İleride İslam dininde halifenin seçim usulü hakkında bilgi vereceğiz. Ancak önce Gadir hutbesi neden irad edildi, buna değinelim.
Ehl-i Beyt kaynaklarının hiçbir şek ve şüpheye yer vermeyerek kabul ettiği Gadir hutbesindeki halife tayini, 222 Sünnî âlimin eserinde de yer almaktadır.
Esasen Hz. Ali Efendimizin Resûlullah'tan sonra halife tayin edilişi, İslam'ın tüm kaynaklarında "mütevatir derecede haber"lerle sabittir.
Nitekim el-Bani, Gadir hadislerinin her iki kısmının sahih, hatta ilk kısmının mütevatir olduğunu açıklamaktadır. Sünnî dünyanın yeni yeni tanımaya başladığı Gadir-i Hum hutbesinin irad günü, Şia âlemince bir bayram olarak kutlana gelmektedir.
Sünnî kesim, maalesef Sakife'de başlayan sapmayı doğru olarak kabul etmiş; Allah'ın emrini ve Resûlullah'ın nasbını unutmuştur. Oysa Ehli Beyt dünyası için Hz. Ali Efendimizin hilafeti konusu bir iman şartıdır.
İman ve İslam esaslarında temelde bir olan Şii ve Sünnî dünya, imamet meselesinde birbirinden ayrılmaktadır.
Yıllar süren büyük yalanlar, Şiileri bâtılda gibi gösterse de aslında Şiilerin iman esaslarında yer alan imamet konusu onların inandığı şekliyle doğrudur.
Hilafet ilanının yapıldığı Gadir hadisi pek çok râviden aktarılır.
Sünnî ulemadan hafız Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir-i Taberî "el-Velayetü fi Turuk–i Hadis-i Gadir" adlı kitabında Gadir hadisini, Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet ediyor:
"Resûlullah (s.a.a.) Veda Haccı'ndan dönerken öğle vaktinin sıcağında Gadir-i Hum denilen yerde durdu. Büyük gölgelikler kurulmasını emretti.
Gölgelikler kurulduktan sonra, herkesin cemaat namazı için toplanmasını buyurdu. Cemaat namazı için toplandık; Allah Resûlü (s.a.a.) bizlere bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ Bana şu ayeti nâzil etti: 'Ey Resûl! Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun ve Allah Seni insanlardan koruyacaktır.'
Cebrail Bana burada Rabbimin şu emrini bütün herkese iletmemi bildirdi: 'Ali b. Ebu Tâlib Benim kardeşim, vasîm ve halifem, Benden sonra İmamdır.'
Ben de size tebliğ ediyorum.
Ben her kimin mevlası isem, bu Ali de onun mevlasıdır; bu Allah tarafından Bana bildirilmiştir."
Maide 67. ayetin nâzil olmasından sonra irad edilen bu hutbe göstermektedir ki, Hz. Ali'nin halife oluşu bizzat Allah'ın emri iledir.
Hutbe esnasında birçok kere Hz. Ali Efendimizin elini hatta pazusunu tutup havaya kaldırarak, Hz. Ali'nin faziletini ve kendisinden sonra ümmetinin velayetini ilan buyurdu.
Resûlullah, Allah'a hamd ü senâ, sahabesine tembih ve hatırlatmada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Ben bir beşerim. Rabbimin elçisinin (Azrail'in) gelmesi ve Benim de ona icâbet etmem yakındır.
Ben size iki ağır emanet, iki halife bırakıyorum. Birincisi, içinde hidayet ve nur olan Allah'ın Kitabı'dır. Arş'tan arza uzatılmış Allah'ın ipidir. Ona tutununuz.
(İkincisi) Ehl-i Beyt'imdir. Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım. Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım. Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım" dedi.
(Dinleyenler), "Şehadet ederiz ki Sen tebliğ ve nasihat ettin, bütün gücünle çalıştın. Allah Sana hayırlı mükâfat versin" dediler.
Sonra Hz. Ali'nin (r.a.) elini tutarak pazusunu tekrar havaya kaldırdı. Bütün insanlar Hz. Ali'yi (r.a.) tanıdılar.
Hz. Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Mü'minlere nefislerinden daha önemli insan kimdir? Ben sizin için nefislerinizden daha önde değil miyim?" (Kendisini dinleyen) sahabe, "Elbette öndesin Ey Allah'ın Resûlü… Hem Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a.), "Yüce Allah, Benim mevlamdır (efendim, sahibim). Ben de mü'minlerin mevlasıyım (sahibiyim, efendisiyim). Ben mü'minler için nefislerinden daha önemliyim. Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ali Benden sonra sizin velinizdir" buyurdu.
Bunu konuşmasının arasında birçok kere tekrar ettikten sonra, her tekrarının akabinde şöyle devam etti: "Allah'ım, Ali'yi veli/idareci/mevla kabul edeni Sen de yücelt. Ona düşman olana düşman ol, onu seveni sev. Ondan nefret edenden nefret et, onu küçük düşüreni küçük düşür. Nerede olursa, hakkı ondan ayırma.
İyi dinleyin ve hazır olan olmayana duyursun" diye konuşmasını bitirdi.
Alusi, Maide 67. ayetin nâzil olmasından sonra Hz. Ali'nin halife olarak tayin edilmesini beyan ettiği tefsirinde şunları yazar: "İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edilmektedir:
Bu ayet, Ali (k. veche) hakkında nâzil oldu. Yüce Allah, Hz. Peygambere onun (Ali) velayetini insanlara ilan etmesini emrettiğinde, Resûlullah, insanların kendisine 'amcasının oğlunu başımıza geçirdi' deyip kendisini kınamalarından oldukça korktu.
Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi; O da Gadir-i Hum'da Ali'nin velayetini ikame etti. Onun elini tutup kaldırarak şöyle buyurdu: Ben kimin velisi-idarecisi isem, işte bu Ali de onların velisi-idarecisidir. Allah'ım onu veli kabul edip dost olana dost ol; ona düşmanlık yapana da düşman ol."
Celaleddin Suyutî de, ed-Dürrü'l-Mensûr'da, Ebi Hatim, İbn Murdeveyh, İbn Asakir ve Ebu Said el-Hudrî'den naklen böyle tahric etti.
Suyutî'nin ed-Dürrü'l-Mensûr eserinde, İbn Ebi Hatim'in Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azim eserinde ve Vahidî'nin Esbab-ı Nüzul eserinde, Maide 67. ayetin Hz. Ali Efendimizin halife olarak tayini hakkında nâzil olduğu yazmaktadır.
Peygamberimiz ilk ve tek haccı olan Veda Haccı esnasında Arafat'ta irad ettiği hutbesinde iman ve İslam esaslarını anlatmış, insan haklarını İslam açısından beyan etmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.a.) hac dönüşü Mekke ile Medine arasında Gadir-i Hum denilen mevkide ikinci kez sahabesini toplayarak bir hutbe daha irad etmiştir.
Bu hutbesinde, Allah'ın emri ile Hz. Ali'nin, kendisinden sonra imam tayin edildiğini bildirmiştir.
Gadir-i Hum denilen yerde irad edilen bu hutbeye Gadir-i Hum hutbesi denir ve yalnızca Hz. Ali'nin halife olarak ilan edilmesi maksadıyla buyurulmuştur.
Hz. Resûl'den sonra, Emevi dönemiyle beraber bir makam koltuğu gibi el değiştirmeye başlayan ve seçime dönüşen halife tayini, Gadir hutbesinde gördüğümüz şekliyle esasen Allah'ın emri ve Resûlullah'ın nasbı ile belirlenecek önemde bir konudur.
İleride İslam dininde halifenin seçim usulü hakkında bilgi vereceğiz. Ancak önce Gadir hutbesi neden irad edildi, buna değinelim.
Ehl-i Beyt kaynaklarının hiçbir şek ve şüpheye yer vermeyerek kabul ettiği Gadir hutbesindeki halife tayini, 222 Sünnî âlimin eserinde de yer almaktadır.
Esasen Hz. Ali Efendimizin Resûlullah'tan sonra halife tayin edilişi, İslam'ın tüm kaynaklarında "mütevatir derecede haber"lerle sabittir.
Nitekim el-Bani, Gadir hadislerinin her iki kısmının sahih, hatta ilk kısmının mütevatir olduğunu açıklamaktadır. Sünnî dünyanın yeni yeni tanımaya başladığı Gadir-i Hum hutbesinin irad günü, Şia âlemince bir bayram olarak kutlana gelmektedir.
Sünnî kesim, maalesef Sakife'de başlayan sapmayı doğru olarak kabul etmiş; Allah'ın emrini ve Resûlullah'ın nasbını unutmuştur. Oysa Ehli Beyt dünyası için Hz. Ali Efendimizin hilafeti konusu bir iman şartıdır.
İman ve İslam esaslarında temelde bir olan Şii ve Sünnî dünya, imamet meselesinde birbirinden ayrılmaktadır.
Yıllar süren büyük yalanlar, Şiileri bâtılda gibi gösterse de aslında Şiilerin iman esaslarında yer alan imamet konusu onların inandığı şekliyle doğrudur.
Hilafet ilanının yapıldığı Gadir hadisi pek çok râviden aktarılır.
Sünnî ulemadan hafız Ebu Ca'fer Muhammed b. Cerir-i Taberî "el-Velayetü fi Turuk–i Hadis-i Gadir" adlı kitabında Gadir hadisini, Zeyd b. Erkam'dan şöyle rivayet ediyor:
"Resûlullah (s.a.a.) Veda Haccı'ndan dönerken öğle vaktinin sıcağında Gadir-i Hum denilen yerde durdu. Büyük gölgelikler kurulmasını emretti.
Gölgelikler kurulduktan sonra, herkesin cemaat namazı için toplanmasını buyurdu. Cemaat namazı için toplandık; Allah Resûlü (s.a.a.) bizlere bir hutbe okuyarak şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ Bana şu ayeti nâzil etti: 'Ey Resûl! Sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun ve Allah Seni insanlardan koruyacaktır.'
Cebrail Bana burada Rabbimin şu emrini bütün herkese iletmemi bildirdi: 'Ali b. Ebu Tâlib Benim kardeşim, vasîm ve halifem, Benden sonra İmamdır.'
Ben de size tebliğ ediyorum.
Ben her kimin mevlası isem, bu Ali de onun mevlasıdır; bu Allah tarafından Bana bildirilmiştir."
Maide 67. ayetin nâzil olmasından sonra irad edilen bu hutbe göstermektedir ki, Hz. Ali'nin halife oluşu bizzat Allah'ın emri iledir.
Hutbe esnasında birçok kere Hz. Ali Efendimizin elini hatta pazusunu tutup havaya kaldırarak, Hz. Ali'nin faziletini ve kendisinden sonra ümmetinin velayetini ilan buyurdu.
Resûlullah, Allah'a hamd ü senâ, sahabesine tembih ve hatırlatmada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Ben bir beşerim. Rabbimin elçisinin (Azrail'in) gelmesi ve Benim de ona icâbet etmem yakındır.
Ben size iki ağır emanet, iki halife bırakıyorum. Birincisi, içinde hidayet ve nur olan Allah'ın Kitabı'dır. Arş'tan arza uzatılmış Allah'ın ipidir. Ona tutununuz.
(İkincisi) Ehl-i Beyt'imdir. Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım. Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım. Ehl-i Beyt'im hakkında size Allah'ı hatırlatırım" dedi.
(Dinleyenler), "Şehadet ederiz ki Sen tebliğ ve nasihat ettin, bütün gücünle çalıştın. Allah Sana hayırlı mükâfat versin" dediler.
Sonra Hz. Ali'nin (r.a.) elini tutarak pazusunu tekrar havaya kaldırdı. Bütün insanlar Hz. Ali'yi (r.a.) tanıdılar.
Hz. Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdu:
"Ey insanlar! Mü'minlere nefislerinden daha önemli insan kimdir? Ben sizin için nefislerinizden daha önde değil miyim?" (Kendisini dinleyen) sahabe, "Elbette öndesin Ey Allah'ın Resûlü… Hem Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a.), "Yüce Allah, Benim mevlamdır (efendim, sahibim). Ben de mü'minlerin mevlasıyım (sahibiyim, efendisiyim). Ben mü'minler için nefislerinden daha önemliyim. Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Ali Benden sonra sizin velinizdir" buyurdu.
Bunu konuşmasının arasında birçok kere tekrar ettikten sonra, her tekrarının akabinde şöyle devam etti: "Allah'ım, Ali'yi veli/idareci/mevla kabul edeni Sen de yücelt. Ona düşman olana düşman ol, onu seveni sev. Ondan nefret edenden nefret et, onu küçük düşüreni küçük düşür. Nerede olursa, hakkı ondan ayırma.
İyi dinleyin ve hazır olan olmayana duyursun" diye konuşmasını bitirdi.
Alusi, Maide 67. ayetin nâzil olmasından sonra Hz. Ali'nin halife olarak tayin edilmesini beyan ettiği tefsirinde şunları yazar: "İbn Abbas'ın şöyle dediği rivayet edilmektedir:
Bu ayet, Ali (k. veche) hakkında nâzil oldu. Yüce Allah, Hz. Peygambere onun (Ali) velayetini insanlara ilan etmesini emrettiğinde, Resûlullah, insanların kendisine 'amcasının oğlunu başımıza geçirdi' deyip kendisini kınamalarından oldukça korktu.
Bunun üzerine Allah bu ayeti indirdi; O da Gadir-i Hum'da Ali'nin velayetini ikame etti. Onun elini tutup kaldırarak şöyle buyurdu: Ben kimin velisi-idarecisi isem, işte bu Ali de onların velisi-idarecisidir. Allah'ım onu veli kabul edip dost olana dost ol; ona düşmanlık yapana da düşman ol."
Celaleddin Suyutî de, ed-Dürrü'l-Mensûr'da, Ebi Hatim, İbn Murdeveyh, İbn Asakir ve Ebu Said el-Hudrî'den naklen böyle tahric etti.
Suyutî'nin ed-Dürrü'l-Mensûr eserinde, İbn Ebi Hatim'in Tefsiru'l-Kur'âni'l-Azim eserinde ve Vahidî'nin Esbab-ı Nüzul eserinde, Maide 67. ayetin Hz. Ali Efendimizin halife olarak tayini hakkında nâzil olduğu yazmaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.