Gadir Hutbesinin ardından Hz. Ali tebrik edilmiştir
Gadir hadisi ile Hz. Ali’nin halife tayin edilmesinin bir delili de sahabenin onu tebrik etmesidir
06.10.2024 08:39:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
![Gadir Hutbesinin ardından Hz. Ali tebrik edilmiştir](resimler/haberler/28/gadir-hutbesinin-ardindan-hz-ali-tebrik-edilmistir-H1543555-11.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![Gadir Hutbesinin ardından Hz. Ali tebrik edilmiştir](resimler/haberler/28/gadir-hutbesinin-ardindan-hz-ali-tebrik-edilmistir-H1543555-12.webp)
![](temalar/resimler/bos.gif)
![](temalar/resimler/bos.gif)
Gadir hadisi ile Hz. Ali'nin halife tayin edilmesinin bir delili de sahabenin onu tebrik etmesidir.
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned'inde şu hadisi nakletmektedir:
Bera b. Azib (r.a.) dedi ki: Resûlullah'ın (s.a.a.) (ifa etmiş olduğu Veda Haccı dönüşünü) seferinde birlikteydik. Gadir-i Hum'da konakladık. Namaz kılma emrini vererek nida ettirdi. İkindi namazını kıldırdı.
Ardından (bir hutbe irad ederek) Ali'nin (r.a.) elini tuttu ve "Bilmez misiniz ki, Ben, mü'minlere kendi nefislerinden evlayım?" buyurdu.
Ashab, "Evet" cevabını verdiler.
Resûlullah (s.a.a.) suali, "her bir mü'min için" ifadesiyle aynı şekilde tekrar etti; sahabiler, "evet" karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a.) Ali'nin elini tutup kaldırarak, "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım ona dost olan dost, düşman olana düşman ol" buyurdu.
Bu esnada Ömer (r.a.) Hz. Ali (a.s.) ile karşılaştı ve onu şöylece kutladı: "Ne mutlu sana, ey Ebu Tâlib'in oğlu! Gözün aydın! Kadın ve erkek her bir mü'minin mevlası oldun" dedi.
Sahabilerin İmam Ali'nin velayet ve imametini tebrik etmelerine dair çok az farklılıklarla aynı rivayetleri İbn Kesir ve Bağdadî de nakletmektedir.
Hüccetü'l-İslam Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed Gazalî (r.a.) ise, Gadir-i Hum olayını anlattıktan sonra, Hz. Ömer'in de diğer sahabiler gibi, "Yaşa, var ol, ey Hasan'ın babası! Şüphesiz sen, artık benim ve kadın erkek her bir mü'minin mevlası oldun" diye tebrik ve hakkı teslim ettiğini nakleder ve İmam Ali'nin velayet ve imametinin Yüce Allah'ın emriyle Resûlullah'ın nasb etmesi ile gerçekleştiği görüşünü açıklar.
(Resûlullah, hutbesini bitirir bitirmez) Ömer, derhal "Yaşa, yaşa, bravo Sana ey Hasan'ın babası! Sen artık bizim velimiz, kadın erkek bütün mü'minlerin velisi oldun" diyerek kutlaması da şüphesiz bu emre teslimiyet, tayin edilene ilişkin rıza beyanı ve açık hükümdür.
Ancak Hz. Peygamberin rıhletinden sonra Ebubekir ve Ömer bu emre itaati unutarak, Resûlullah henüz defnedilmeden Sakife denilen yerde demokratik usulle yeni bir halife seçmişlerdir.
Oysa İbn Hacer el-Heytemî'nin Darekutnî'den naklettiğine göre; Resûlullah'ın Hz. Ali'yi Gadir-i Hum hutbesiyle "kendisinden sonra kadın erkek bütün mü'minlerin velisi" olarak nasb ve ilan etmesi üzerine Ebu Bekir ve Ömer, "Ey Ebu Tâlib'in oğlu, gözün aydın olsun, sen kadın-erkek her mü'minin velisi oldun" diye tebrik ederler.
Ehl-i Beyt Külliyatımızda detaylıca anlattığımız Gadir-i Hum hutbesi gerçeğini şöylece özetleyebiliriz:
"Hadislerden yola çıkarak hilafete destek aranıyorsa, Resûlullah (s.a.a.) hiçbir sahabi hakkında Hz. Ali kadar hadis buyurmamıştır.
Maide Suresi 3. ayet olan İkmal ayeti ile Maide Suresi 67. ayet olan Tebliğ ayeti, Resûlullah tarafından İmam Ali'nin velayeti ve hilafetinin ilan edilmesi suretiyle dinin tamamlanmasına dairdir.
Sadece Gadir-i Hum günü irad edilen hutbenin 6 yerinde Hz. Ali, Cenab-ı Peygamber tarafından "halife ve vasî" olarak ilan edilmiştir.
Bunlardan birinde, "Ali b. Ebi Tâlib, Benim kardeşimdir, vasîmdir, halifemdir ve Benden sonraki halifemdir" buyurmuştur.
Yine hutbenin bir yerinde, "Ey insanlar! Bu Ali'dir! O Benim kardeşimdir, vasîm, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir" buyurmaktadır.
Yine başka bir yerinde, "Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resûlü ile görüşeceğiniz güne kadar onun evlatlarından olan Benim neslimin hakkıdır" buyurmuştur…
Hz. Ali hakkında 300 âyet nâzil olmuştur.
Hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğu konusu, bazı çevrelerde iddia edildiği gibi, Hz. Ebu Bekir'in, Hz. Ömer'in, Hz. Osman'ın küçük düşürülmesine sebep de değildir.
Bu iddia, İslam ümmetinde büyük bir fitneyi ateşleyecek ve ayrışmaya sebep olacak bir değerlendirmedir.
Hz. Ali'nin hilafetini kabul, diğerlerini red değil, ayet ve hadisle sabit olan bir meseleyi ortaya koymaktır.
Yoksa Hz. Ebu Bekir ne kadar değerli ise, Hz. Ali de o kadar kıymetlidir. Bu mânâda fark yaratacak bir açıklama asla yapılmamıştır."
Gadir-i Hum'a dair hadis ve haberlere 222 Sünnî âlim de eserlerinde yer vermiştir. Bunları konunun sonunda zikrettik.
GADİR HUTBESİNDEN SONRA HZ. ALİ'NİN HALİFELİĞİNİ İNKÂR EDENLERİN UĞRADIĞI AKIBET
Büyük muhaddis İmam Suyutî, "sekaleyn/ iki ağır emanet" diye şöhret bulan hadis-i şerifi, "halîfeteyn/iki halife" kavramı ile rivayet etmektedir:
"Size iki halife bırakıyorum. Yerle gök arasında sarkan Allah'ın Kitabı ve ıtretim/Ehl-i Beyt'im. Bunlar Havz'ın başına kadar birbirinden ayrılmaz."
Bu gerçek, evrensel ve Havz-ı Kevser'e varıncaya dek devam edecek ebedî bir ilan ve mükellefiyettir.
Gadir-i Hum olayı ve hutbesi, Hz. Ali, Ebu Eyyub el-Ensarî, el-Bera b. Azib, Ebu Said el-Hudrî, Abdullah b. Abbas, Zeyd b. Erkam, Sa'd b. Ebi Vakkas, Bureyde b. el-Hasib başta olmak üzere sahabenin büyüklerinden birçok tarikle nakledilmiştir.
Ahmed b. Hanbel (r.a.) Gadir-i Hum'a dair şu detayı da nakleder:
"Hz. Ali -keremellahu vechehu- Resûlullah'ın dâr-ı bekâya rıhletinden sonra Rahbe'de, içinde sahabe-i kiramın da olduğu bir topluluğa, Gadiri Hum olayı hususunda şahitlik etmelerini ister.
Orada bulunan sahabilerden üçü hariç tamamı ayağa kalkarak olaya şahitlik yapar, gözleriyle gördüklerini, kulaklarıyla duyduklarını aktarırlar. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.), Gadir-i Hum'da görüp-duyduklarını ifade etmeyen 3 kişiye beddua eder, bedduası kabul olunur."
Zeyd b. Erkam'dan gelen bir rivayette ise, Hz. Zeyd, şahitlik yapmadığı için gözlerinin kör olduğunu söylemektedir.
Ehl-i Beyt kaynaklarında ise diğer iki sahabinin birinin alaca hastalığına yakalandığı, diğerinin ise Arabî (kapkara) kesildiği nakledilir.
Yine Sünnî kaynaklarda rivayet edildiği üzere, Gadir-i Hum'dan sonra, "Ey Muhammed, Senin peygamberliğine razı olduk, namazı-orucu kabul ettik; başımıza bir de amcaoğlunun velayetini mi sardın?! Böyle bir şey varsa, başımıza taş yağsın" diye çıkışan Haris b. Numan el-Fihrî gibiler de çıktı.
Ama Allah, Ebrehe'nin ordusunu Ebabil kuşlarının gagalarıyla delik deşik ettiği gibi, Haris b. Numan'ın da başına öyle bir taş yağdırdı ki, başından girdi, altından çıktı." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
İmam Ahmed b. Hanbel, Müsned'inde şu hadisi nakletmektedir:
Bera b. Azib (r.a.) dedi ki: Resûlullah'ın (s.a.a.) (ifa etmiş olduğu Veda Haccı dönüşünü) seferinde birlikteydik. Gadir-i Hum'da konakladık. Namaz kılma emrini vererek nida ettirdi. İkindi namazını kıldırdı.
Ardından (bir hutbe irad ederek) Ali'nin (r.a.) elini tuttu ve "Bilmez misiniz ki, Ben, mü'minlere kendi nefislerinden evlayım?" buyurdu.
Ashab, "Evet" cevabını verdiler.
Resûlullah (s.a.a.) suali, "her bir mü'min için" ifadesiyle aynı şekilde tekrar etti; sahabiler, "evet" karşılığını verdiler.
Bunun üzerine Resûlullah (s.a.a.) Ali'nin elini tutup kaldırarak, "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır. Allah'ım ona dost olan dost, düşman olana düşman ol" buyurdu.
Bu esnada Ömer (r.a.) Hz. Ali (a.s.) ile karşılaştı ve onu şöylece kutladı: "Ne mutlu sana, ey Ebu Tâlib'in oğlu! Gözün aydın! Kadın ve erkek her bir mü'minin mevlası oldun" dedi.
Sahabilerin İmam Ali'nin velayet ve imametini tebrik etmelerine dair çok az farklılıklarla aynı rivayetleri İbn Kesir ve Bağdadî de nakletmektedir.
Hüccetü'l-İslam Ebu Hamid Muhammed b. Muhammed Gazalî (r.a.) ise, Gadir-i Hum olayını anlattıktan sonra, Hz. Ömer'in de diğer sahabiler gibi, "Yaşa, var ol, ey Hasan'ın babası! Şüphesiz sen, artık benim ve kadın erkek her bir mü'minin mevlası oldun" diye tebrik ve hakkı teslim ettiğini nakleder ve İmam Ali'nin velayet ve imametinin Yüce Allah'ın emriyle Resûlullah'ın nasb etmesi ile gerçekleştiği görüşünü açıklar.
(Resûlullah, hutbesini bitirir bitirmez) Ömer, derhal "Yaşa, yaşa, bravo Sana ey Hasan'ın babası! Sen artık bizim velimiz, kadın erkek bütün mü'minlerin velisi oldun" diyerek kutlaması da şüphesiz bu emre teslimiyet, tayin edilene ilişkin rıza beyanı ve açık hükümdür.
Ancak Hz. Peygamberin rıhletinden sonra Ebubekir ve Ömer bu emre itaati unutarak, Resûlullah henüz defnedilmeden Sakife denilen yerde demokratik usulle yeni bir halife seçmişlerdir.
Oysa İbn Hacer el-Heytemî'nin Darekutnî'den naklettiğine göre; Resûlullah'ın Hz. Ali'yi Gadir-i Hum hutbesiyle "kendisinden sonra kadın erkek bütün mü'minlerin velisi" olarak nasb ve ilan etmesi üzerine Ebu Bekir ve Ömer, "Ey Ebu Tâlib'in oğlu, gözün aydın olsun, sen kadın-erkek her mü'minin velisi oldun" diye tebrik ederler.
Ehl-i Beyt Külliyatımızda detaylıca anlattığımız Gadir-i Hum hutbesi gerçeğini şöylece özetleyebiliriz:
"Hadislerden yola çıkarak hilafete destek aranıyorsa, Resûlullah (s.a.a.) hiçbir sahabi hakkında Hz. Ali kadar hadis buyurmamıştır.
Maide Suresi 3. ayet olan İkmal ayeti ile Maide Suresi 67. ayet olan Tebliğ ayeti, Resûlullah tarafından İmam Ali'nin velayeti ve hilafetinin ilan edilmesi suretiyle dinin tamamlanmasına dairdir.
Sadece Gadir-i Hum günü irad edilen hutbenin 6 yerinde Hz. Ali, Cenab-ı Peygamber tarafından "halife ve vasî" olarak ilan edilmiştir.
Bunlardan birinde, "Ali b. Ebi Tâlib, Benim kardeşimdir, vasîmdir, halifemdir ve Benden sonraki halifemdir" buyurmuştur.
Yine hutbenin bir yerinde, "Ey insanlar! Bu Ali'dir! O Benim kardeşimdir, vasîm, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir" buyurmaktadır.
Yine başka bir yerinde, "Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resûlü ile görüşeceğiniz güne kadar onun evlatlarından olan Benim neslimin hakkıdır" buyurmuştur…
Hz. Ali hakkında 300 âyet nâzil olmuştur.
Hilafetin Hz. Ali'nin hakkı olduğu konusu, bazı çevrelerde iddia edildiği gibi, Hz. Ebu Bekir'in, Hz. Ömer'in, Hz. Osman'ın küçük düşürülmesine sebep de değildir.
Bu iddia, İslam ümmetinde büyük bir fitneyi ateşleyecek ve ayrışmaya sebep olacak bir değerlendirmedir.
Hz. Ali'nin hilafetini kabul, diğerlerini red değil, ayet ve hadisle sabit olan bir meseleyi ortaya koymaktır.
Yoksa Hz. Ebu Bekir ne kadar değerli ise, Hz. Ali de o kadar kıymetlidir. Bu mânâda fark yaratacak bir açıklama asla yapılmamıştır."
Gadir-i Hum'a dair hadis ve haberlere 222 Sünnî âlim de eserlerinde yer vermiştir. Bunları konunun sonunda zikrettik.
GADİR HUTBESİNDEN SONRA HZ. ALİ'NİN HALİFELİĞİNİ İNKÂR EDENLERİN UĞRADIĞI AKIBET
Büyük muhaddis İmam Suyutî, "sekaleyn/ iki ağır emanet" diye şöhret bulan hadis-i şerifi, "halîfeteyn/iki halife" kavramı ile rivayet etmektedir:
"Size iki halife bırakıyorum. Yerle gök arasında sarkan Allah'ın Kitabı ve ıtretim/Ehl-i Beyt'im. Bunlar Havz'ın başına kadar birbirinden ayrılmaz."
Bu gerçek, evrensel ve Havz-ı Kevser'e varıncaya dek devam edecek ebedî bir ilan ve mükellefiyettir.
Gadir-i Hum olayı ve hutbesi, Hz. Ali, Ebu Eyyub el-Ensarî, el-Bera b. Azib, Ebu Said el-Hudrî, Abdullah b. Abbas, Zeyd b. Erkam, Sa'd b. Ebi Vakkas, Bureyde b. el-Hasib başta olmak üzere sahabenin büyüklerinden birçok tarikle nakledilmiştir.
Ahmed b. Hanbel (r.a.) Gadir-i Hum'a dair şu detayı da nakleder:
"Hz. Ali -keremellahu vechehu- Resûlullah'ın dâr-ı bekâya rıhletinden sonra Rahbe'de, içinde sahabe-i kiramın da olduğu bir topluluğa, Gadiri Hum olayı hususunda şahitlik etmelerini ister.
Orada bulunan sahabilerden üçü hariç tamamı ayağa kalkarak olaya şahitlik yapar, gözleriyle gördüklerini, kulaklarıyla duyduklarını aktarırlar. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a.), Gadir-i Hum'da görüp-duyduklarını ifade etmeyen 3 kişiye beddua eder, bedduası kabul olunur."
Zeyd b. Erkam'dan gelen bir rivayette ise, Hz. Zeyd, şahitlik yapmadığı için gözlerinin kör olduğunu söylemektedir.
Ehl-i Beyt kaynaklarında ise diğer iki sahabinin birinin alaca hastalığına yakalandığı, diğerinin ise Arabî (kapkara) kesildiği nakledilir.
Yine Sünnî kaynaklarda rivayet edildiği üzere, Gadir-i Hum'dan sonra, "Ey Muhammed, Senin peygamberliğine razı olduk, namazı-orucu kabul ettik; başımıza bir de amcaoğlunun velayetini mi sardın?! Böyle bir şey varsa, başımıza taş yağsın" diye çıkışan Haris b. Numan el-Fihrî gibiler de çıktı.
Ama Allah, Ebrehe'nin ordusunu Ebabil kuşlarının gagalarıyla delik deşik ettiği gibi, Haris b. Numan'ın da başına öyle bir taş yağdırdı ki, başından girdi, altından çıktı." (Prof. Dr. Haydar Baş Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.