İnsan derunundan yükselen bir arayışla, altın kafes içine konulan kuş misali "ah vatan ah" diyerek 'Kâlû Belâ'nın hasretini çekegelmiştir İnsanın dünya sahnesine çıkarılışının gayasi şüphesiz ki, Cenab-ı Hakk'a kulluktur. Kulluğun zirvesi de nefsin tezkiyesi, Allah ile kulun arasındaki bütün mania ve perdelerin aradan kalkmasıdır. İnsan ister farketsin ister fark etmesin bütün hayatı bu ana gaye sayesinde anlam kazanır. İnanan, kululuk yolunu benimseyen insan, kendisine takdir edilen plan ve programa uyarak gittikçe mesafeyi kısaltır ve bu insanını yönü daima zirveye doğru olur.Cenabı Allah, muradı ilahisine muvafık olarak bir imtihan sırrının bilinmesi için insanı denemek üzere bu denî aleme, dünyaya göndermiştir.; insan altın kafes içine konulan kuş misali "ah vatan ah..." diyerek "Kâlû Belâ"nın hasretini çekegelmiştir. İnsanın derunundan yükselen bu şiddetli arayışına ve kutsal hasretine cevap olarak Allah, âdemoğlunu başıboş bırakmamış; ona, kendine dönüşü kolaylaştıran bir yol, bir cadde açmıştır. Bu cadde ise İslam'dır. İlk insandan günümüze, peygamberlerin ve Allah'ın seçkin kullarının önderlik ettiği bu cadde hep "İslam" ismiyle anılagelmiştir.Fakat insanda itiraz kuvveti olarak nefsin varlığı bir vakıadır. O cevherde itiraz kuvveti nefis olduğu için de, şımarmasın, yanılmasın, düşmesin, kaybolmasın diye, yine insan cinsinden ve fakat seçilmiş, sevilmiş, takdir ve tasdik edilmiş peygamberler, peygamberlerin yolundan giden veliler gönderilmiş, lütfedilmiştir. Bu sebepledir ki, ilk insan aynı zamanda ilk peygamberdir.İnsanın iç tabiatı ise, fıtratından kaynaklanır. O halde insanın eğitimi ve irşadı ancak onun fıtri özelliklerine göre gerçekleşecek demektir.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.