BAKIŞ / Mustafa DA?ISTANLI
Dünkü Hürriyet gazetesinde Oktay Ekşi 1. sayfadan şunları yazıyordu:
"Biz medya dünyası olarak (..) herkesten dürüst olmasını, ahlâklı davranmasını, adâletten ayrılmamasını, hele kamu hizmeti veren bir kişi veya kurum muhatabımızsa herkese eşit davranmasını, yani tarafsız olmasını isteriz".
Ekşi, "gazetecilik anlayışının" ahlâk, adâlet, eşitlik, tarafsızlık" ilkeleri üzerine kurulması gerektiğini, "kendilerinin de sürekli bunu öğütlediğini" vurguluyor.
Aynı gazete, bir hafta önce yayınladığı basın ilkelerinde de "kişi hak ve özgürlüklerine saldırmamaya, karalayıcı, aşağılayıcı, küçük düşürücü yayın yapmayacaklarına dair yemin ettiklerini bildiren çarşaf bir "ahlâk deklarasyonu" açıklıyordu.
Ama ahlâk da, ilke de lafta kalıyor kuşkusuz. Ekşi, sayfasında, "ahlâktan, adâletten, tarafsızlıktan" dem vururken, aynı gazetede 23'üncü sayfada Ertuğrul Özkök, tam bir "ahlâksızlık" örneği sergiliyordu. Özkök, "Oy pusulasındaki orak-çekiç" başlıklı yazısının altına partilerin oy pusulalarını koymuştu. Ama, Bağımsız Türkiye Partisi'nin "tescilli resmî" amblemi olan "16 yıldızı kuşatan hilâl" görüntüsünü, "siyah bir zeminde duran eşekarısı" olarak resmetmişti.
Özkök, BTP'nin "yıldızlarını ve hilâlini" görünce aklına eşekarısı geliyor demek ki.
Bazı insanların böyle millî simgelere ve ulusal çizgiye karşı aşırı alerjisi olduğunu biliyordum ama, "Türk tarihini resmeden bir amblemi" eşekarısı ile eşdeğer tutan yazara da ilk defa rastlıyoruz.
Özkök'ün, BTP'nin "bağımsızlığına, ulusal çizgisine, globalizm karşıtlığına" olağanüstü bir tahammülsüzlük beslediği belli.
Ve yaptığı hareket de Türk siyasî tarihimizde bir partiye karşı yapılan en büyük hakaret.
Demokrat, ahlâklı, ilkeli, ve "en büyük!" geçinen bir gazetenin bilinçli bir figürasyonla "en büyük" hakarete imza atmaları, BTP'nin ayak seslerinden ne kadar ürktüklerini gösteriyor.
Özkök söz konusu yazısında "Türkiye Komünist Partisi'nin" seçimlere girecek olmasının ne kadar güzel bir demokrasi örneği olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor ve şöyle diyor:
"Bundan 30 - 40 yıl önce orak-çekiç sembolünü siyasî inanç yapmış insanları hapislere sokan, işkence yapan, eziyet eden Türkiye..."
"Dünün öncüsü TKP, bugün 97 santimlik oy pusulasında öteki partiler kadar meşru bir siyasî kuruluş haline geldi."
"Türkiye Komünist Partisi'nin Türkiye'de seçime girmesi, hepimiz açısından keyif verici bir durumdur".
Komünist Partisi'nin seçime girmesini "keyif verici bir durum ve demokratlık" örneği olarak savunan Özkök, BTP'nin ise amblemine dahi tahammül edemeyen bir antidemokratlık örneği sergiliyor.
Hürriyet gazetesinin, kendi koyduğu kendi imzaladığı ve uymaya "şeref sözü" verdiği yayın ilkelerinden "ulusal bir partiye" saldırmak için bir çırpıda vazgeçmesi, "yeni bir ahlâk anlayışı olarak" karşımıza çıkıyor.
Bunlar başka bir ülkede bırakınız gazetecilik yapmayı, yazı yazmayı "belli ahlâk normlarına ulaşmadıkça" gazetenin kapısından içeri dahi sokulmazlar.
Burası Türkiye, "Eşekarısı" müptelâlarına koltuk da verilir, makam da.
Dünkü Hürriyet gazetesinde Oktay Ekşi 1. sayfadan şunları yazıyordu:
"Biz medya dünyası olarak (..) herkesten dürüst olmasını, ahlâklı davranmasını, adâletten ayrılmamasını, hele kamu hizmeti veren bir kişi veya kurum muhatabımızsa herkese eşit davranmasını, yani tarafsız olmasını isteriz".
Ekşi, "gazetecilik anlayışının" ahlâk, adâlet, eşitlik, tarafsızlık" ilkeleri üzerine kurulması gerektiğini, "kendilerinin de sürekli bunu öğütlediğini" vurguluyor.
Aynı gazete, bir hafta önce yayınladığı basın ilkelerinde de "kişi hak ve özgürlüklerine saldırmamaya, karalayıcı, aşağılayıcı, küçük düşürücü yayın yapmayacaklarına dair yemin ettiklerini bildiren çarşaf bir "ahlâk deklarasyonu" açıklıyordu.
Ama ahlâk da, ilke de lafta kalıyor kuşkusuz. Ekşi, sayfasında, "ahlâktan, adâletten, tarafsızlıktan" dem vururken, aynı gazetede 23'üncü sayfada Ertuğrul Özkök, tam bir "ahlâksızlık" örneği sergiliyordu. Özkök, "Oy pusulasındaki orak-çekiç" başlıklı yazısının altına partilerin oy pusulalarını koymuştu. Ama, Bağımsız Türkiye Partisi'nin "tescilli resmî" amblemi olan "16 yıldızı kuşatan hilâl" görüntüsünü, "siyah bir zeminde duran eşekarısı" olarak resmetmişti.
Özkök, BTP'nin "yıldızlarını ve hilâlini" görünce aklına eşekarısı geliyor demek ki.
Bazı insanların böyle millî simgelere ve ulusal çizgiye karşı aşırı alerjisi olduğunu biliyordum ama, "Türk tarihini resmeden bir amblemi" eşekarısı ile eşdeğer tutan yazara da ilk defa rastlıyoruz.
Özkök'ün, BTP'nin "bağımsızlığına, ulusal çizgisine, globalizm karşıtlığına" olağanüstü bir tahammülsüzlük beslediği belli.
Ve yaptığı hareket de Türk siyasî tarihimizde bir partiye karşı yapılan en büyük hakaret.
Demokrat, ahlâklı, ilkeli, ve "en büyük!" geçinen bir gazetenin bilinçli bir figürasyonla "en büyük" hakarete imza atmaları, BTP'nin ayak seslerinden ne kadar ürktüklerini gösteriyor.
Özkök söz konusu yazısında "Türkiye Komünist Partisi'nin" seçimlere girecek olmasının ne kadar güzel bir demokrasi örneği olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor ve şöyle diyor:
"Bundan 30 - 40 yıl önce orak-çekiç sembolünü siyasî inanç yapmış insanları hapislere sokan, işkence yapan, eziyet eden Türkiye..."
"Dünün öncüsü TKP, bugün 97 santimlik oy pusulasında öteki partiler kadar meşru bir siyasî kuruluş haline geldi."
"Türkiye Komünist Partisi'nin Türkiye'de seçime girmesi, hepimiz açısından keyif verici bir durumdur".
Komünist Partisi'nin seçime girmesini "keyif verici bir durum ve demokratlık" örneği olarak savunan Özkök, BTP'nin ise amblemine dahi tahammül edemeyen bir antidemokratlık örneği sergiliyor.
Hürriyet gazetesinin, kendi koyduğu kendi imzaladığı ve uymaya "şeref sözü" verdiği yayın ilkelerinden "ulusal bir partiye" saldırmak için bir çırpıda vazgeçmesi, "yeni bir ahlâk anlayışı olarak" karşımıza çıkıyor.
Bunlar başka bir ülkede bırakınız gazetecilik yapmayı, yazı yazmayı "belli ahlâk normlarına ulaşmadıkça" gazetenin kapısından içeri dahi sokulmazlar.
Burası Türkiye, "Eşekarısı" müptelâlarına koltuk da verilir, makam da.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.