Erbakan'ın imtihanı

Erbakan'ı tekerlekli bir sandalyede ve hastane koridorlarında "çürük raporu" almaya çalışırken gördüğünüzde neler hissettiniz?

Sanıyorum şöyle insani bir şey hepimizin içinden geçmiştir:

"Ne gerek var be hocam?"

Hani, şu anlamda ne gerek var be hocam!

"Dayan cezaevinin kapısına, 10 bin insanla. Demir parmaklıkların önünü mekan tuttuğun bir basın toplantısıyla, tüm yanlışları anlat. 'Bu bir mahkeme ilamıdır. Herkese neyse, Erbakan'a da odur' diyen hükümet sözcüsünü, millete havale et. Kendi muhasebeni yap ve en önemlisi terkedeceğin 'görevi' bir vatansevere devrederek içeri yürü..."

Bunu yapmak çok mu zor? Ya da niye zor olsun ki?

Elbette 70 küsur yaşın getirdiği yorgunluğu, rahatsızlığı anlar buna saygı duyarız. Ama böyle bir "erkekçe" tavır, Türkiye'nin içine düşürüldüğü şu simsiyah karanlığı delecek bir işaret fişeği vazifesi görecekse, denemeye değmez mi acaba?

Üstelikte vatan-millet, devlet-din gibi en temel kavramları pazara çıkaranlar, sizin siyaset çocuklarınızsa bu bir tercih olmaktan çıkıp, zorunluluğa dönüşmüyor mu?

"Ben nerede hata yaptım" şarkısına en içli bestenin yeniden yazılması gereken bir zamandan, geçmiyor muyuz?

Sizi tekerlekli sandalyede doktor doktor koşturanlar, kameralar görmesin diye etten duvar ördürenler, Türkiye'yi de emin olun aynı hale getirdiler.

Sizin düştüğünüz, düşürüldüğünüz hali aynıyla bu coğrafya ve bu topraklarda paylaşıyor.

Onlar için "sınıftan kaçan haylazlar" diyerek içselleştiren, dışlamayan ifadeler kullanmıştınız. Bunu siyaseten mi söylediniz. Yoksa başka sebepler varmıydı bilemiyorum. Ama bazı sıfatları, geçmişte başkaları için çok acımasızca kullandığınız halde, onlardan eksik ettiniz.

Acaba niçin diye soruyor insan?

Çocuklarınızın iktidarına engel olmamak için mi, yoksa bugünler yaşansın diye mi?

Ülkeyi İslam rıhtımından alıp, Hristiyan limanına bağlayanlar acaba sizin gözünüzde bu sebepten dolayı, nasıl bir anlam taşıyorlar?

Onlara kızdığınız kesin. Ama bunun nedeni yukarıdaki "büyük suç" mu, yoksa ahir ömrünüzde sizi cezaevine göndermeleri mi?

Aynı şeylerin Avrupadaki teşkilatlarınız tarafından papaz-haham-imam üçlemesiyle hala icraa edildiğini bilmem biliyormusunuz? Yoksa bunları takip edemeyecek kadar olaylardan vazmı geçtiniz?

Düşünün ki varlık nedeniniz olarak ifade ettiğiniz "dava" ve "fikir" şimdi tam olarak, bu noktanın 180 derece zıddında oturuyor.

Acaba, acaba diye insanın aklına geliyor...

Aslında sizde "en AB'ci biziz" yarışına son seçimlerde çark etmiştiniz. IMF'ye hayır, AB'ye evet demiştiniz. Sanki AB'ye evet dedikten sonra, IMF'ye hayır demenin bir anlamı varmış gibi.

Aynı AB için geçmişte neler söylemiştiniz neler. Hani öyle böyle laflar değil. Din-İman bahsinden, çok çok doğru laflar.

Siz son cümlelerinizi "siyaseten" söylediğinizi iddia etsenizde, arkanızdan yürüyenlerin kafası karıştı hocam!

Hakkı batılla karıştırdılar.

Üzgünüm ama mesulsunuz!

Üstelik o kafası karışanlar, çocuklarınızı iktidara taşıdı.

Şimdi önünüze bir büyük imtihan kapısı açıldı. Naçizane ifade etmek isterim.

Devri Başbakanlığınızda, iktidarınızın devam için çok şeye imza atmıştınız. Sizi var eden herşeyi tüketerek...

Sahte pehlivanlarda sizin yanlışlarınızdan yola çıkarak, bir yalan imparatorluğu kurma yoluna girdiler.

En basit haliyle istifa ederek yapabileceğiniz çok büyük bir hizmeti, hikmetinden sual olunmaz amma! yerine getirmemiştiniz!

Şimdi ikinci kez hacet kapısı açıldı. Bence üçüncüsü olmayacak.

Geçin şu demir parmaklıkların ardına, nasıl olsa bir yıl gelir ve geçer. Bayrağı öyle birisine teslim edin ki tüm eksileri, artıya çevirsin!

Bütün günahlara kefaret olsun!

Emin olun sizde o zaman, 24 saat "içeride" kalmadan çıkarsınız. Gerçek hürriyeti de yaşamış olursunuz.