Dünya ve dünyanın küçük bir parçası konumundaki Türkiye, ABD'nin Afganistan'a yönelik askeri müdahalesini ve oradaki sivil kayıpları enikonu konuşurken; Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in milletvekili maaşlarıyla ilgili referandum kararı iç siyasetin akışına dokundu ve hükümet çevrelerinde ciddi sarsıntıya yol açtı.
Cumhurbaşkanı Sezer, önceki gün net bir açıklama yaparak, hükümete yol gösterdi. Sayın Sezer mealen dedi ki, "Meclis'ten maaş artışları ve kıyak emeklilik ile ilgili kabul edilebilir bir değişiklik çıkarsa, referandum konusuz kalır." Bunun üzerine Abdullah Öcalan'ın idam kararına benzer şekilde referandum kararını Başbakanlık'ta bekletmeye alan koalisyon ortakları, Cumhurbaşkanı'nın tarihi önemdeki kararını Resmi Gazete'de yayınlattı!
Ortaya çıkan iki gerçek
Sezer'in maaşlara ilişkin Anayasa değişikliğini referanduma götürmesi, iki gerçeğin, bir başka deyişle iki 'gizli düşüncenin' ortaya çıkmasına yol verdi. 19 Şubat 2001'deki tarihi Milli Güvenlik Kurulu'nda iyice açığa çıkan Sezer-Ecevit çekişmesi, kamuoyu tarafından zaten bilinen bir durumdu. Bu tartışma ve zıtlaşmanın kaynağı da Temmuz 2000'de gündeme gelen, memurların kestirmeden işten atılmasını öngören Kanun Hükmündeki Kararname'nin Çankaya Köşkü'nden veto yemesi idi.
Sezer'in referandum kararıyla birlikte ara sıra peydah olan Ecevit-Sezer atışmasına, ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın da Başbakan'ın yanında katılması anlamlı ve dikkat çekici bir gelişmeydi. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de referandumu eleştirerek, dolaylı olarak Sezer'e yüklenmesiyle 'hükümetteki Çankaya karşıtlığı' bütünleşmiş ve de pekişmiş oldu. Yılmaz'ın geçtiğimiz hafta Çarşamba günü partisinin grup toplantısındaki Sezer ile ilgili ifadeleri, sakin görünümlü Cumhurbaşkanı açısından öyle yenilir yutulur cinsten değildi. Yılmaz, şunları söylemişti bir hafta önce: "Ülke savaşın eşiğindeyken referanduma gitmeye hakkı yok. Bu davranışının ardında başka siyasi amaçlar aramak kaçınılmaz. Sivil siyaseti boğmak isteyenlere gün doğdu."
Yılmaz, daha önce benzer bir üslubu Jandarma'nın yürüttüğü Beyaz Enerji operasyonu konusunda 'asker' hakkında kullanmıştı. Ancak Genelkurmay Genel Sekreterliği gereken cevabı vakit geçirmeden vermişti. Oysa Cumhurbaşkanı Sezer'in bu açıklamaları es geçmesi benim açımdan not edilmesi gereken bir vaka.
Şimdi ne olabilir?
Referandum kararının Resmi Gazete'de yayınlanmasıyla 120 günlük süre işlemeye başladı. Yüksek Seçim Kurulu da bu gelişme üzerine çalışmalarına başladı.
Şimdi tüm kozlar Cumhurbaşkanı ve muhalefetin elinde. Hükümetin durumu hem zor, hem kolay. Herşey şartlara bağlı. Öyle ya Sezer, maaşlar konusunda kamuoyunu tatmin edecek bir Anayasa değişikliğinin kendisine getirilmesi halinde bunu onaylayacağını açıkladı. Burada şartlı bir durum var: Kabul edilebilir bir Anayasa değişikliği şartı.
Muhalefetin de kendine özgü şartları var. Mesela DYP biran önce erken seçimin yapılmasını istiyor. Anayasa değişikliğini desteklemek için, sandık konusunda koalisyon ortaklarından taviz koparmaya çalışabilir.
Keza Saadet Partisi de erken seçimden yana bir tutum içinde. Ancak onun da şartı var: Erbakan'ın yasağının kaldırılması için Anayasa'nın 69. maddesinin rötuşlanmasını istiyor Saadet Partililer. Bu yöndeki girişimleri, 37 maddelik Anayasa paketinin Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında reddedilmişti. Şimdi onlar açısından iktidarın burnundan getirme, acısını çıkarma zamanı olabilir.
AkP'ye gelince, bu parti erken seçim istemiyor. Ancak, 37 maddelik paket içinde yer alan ve ikinci tur görüşmelerde kabul edilmeyerek düşen 'Milletvekili seçilme yasağını yeniden kelimelendiren' düzenlemenin yeniden gündeme getirilmesini isteyebilirler.
Görüldüğü üzere, hükümetin referandumdan kaçabilmesi, halkın testinden sıyrılabilmesi, halk nezdindeki itibar seviyesinin açığa çıkmaması birçok şarta bağlı. Ayrıca başta kamuoyu olmak üzere muhalefet partilerinin talepleri de bir ölçüde tatmin edilmeli. En azından bir muhalefet partisini yanlarına çekmeliler. Tatmin edilmesi en kolay parti olarak şu sıralarda DYP olarak öne çıkıyor. Genel Başkan Tansu Çiller'in bu fırsatı kolay kolay tepeceğini sanmıyorum.
Son söz: İç siyaset önümüzdeki günlerde sıcak gelişmelere tanık olabilir.
Analiz: Recep BAHAR
Cumhurbaşkanı Sezer, önceki gün net bir açıklama yaparak, hükümete yol gösterdi. Sayın Sezer mealen dedi ki, "Meclis'ten maaş artışları ve kıyak emeklilik ile ilgili kabul edilebilir bir değişiklik çıkarsa, referandum konusuz kalır." Bunun üzerine Abdullah Öcalan'ın idam kararına benzer şekilde referandum kararını Başbakanlık'ta bekletmeye alan koalisyon ortakları, Cumhurbaşkanı'nın tarihi önemdeki kararını Resmi Gazete'de yayınlattı!
Ortaya çıkan iki gerçek
Sezer'in maaşlara ilişkin Anayasa değişikliğini referanduma götürmesi, iki gerçeğin, bir başka deyişle iki 'gizli düşüncenin' ortaya çıkmasına yol verdi. 19 Şubat 2001'deki tarihi Milli Güvenlik Kurulu'nda iyice açığa çıkan Sezer-Ecevit çekişmesi, kamuoyu tarafından zaten bilinen bir durumdu. Bu tartışma ve zıtlaşmanın kaynağı da Temmuz 2000'de gündeme gelen, memurların kestirmeden işten atılmasını öngören Kanun Hükmündeki Kararname'nin Çankaya Köşkü'nden veto yemesi idi.
Sezer'in referandum kararıyla birlikte ara sıra peydah olan Ecevit-Sezer atışmasına, ANAP lideri Mesut Yılmaz'ın da Başbakan'ın yanında katılması anlamlı ve dikkat çekici bir gelişmeydi. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin de referandumu eleştirerek, dolaylı olarak Sezer'e yüklenmesiyle 'hükümetteki Çankaya karşıtlığı' bütünleşmiş ve de pekişmiş oldu. Yılmaz'ın geçtiğimiz hafta Çarşamba günü partisinin grup toplantısındaki Sezer ile ilgili ifadeleri, sakin görünümlü Cumhurbaşkanı açısından öyle yenilir yutulur cinsten değildi. Yılmaz, şunları söylemişti bir hafta önce: "Ülke savaşın eşiğindeyken referanduma gitmeye hakkı yok. Bu davranışının ardında başka siyasi amaçlar aramak kaçınılmaz. Sivil siyaseti boğmak isteyenlere gün doğdu."
Yılmaz, daha önce benzer bir üslubu Jandarma'nın yürüttüğü Beyaz Enerji operasyonu konusunda 'asker' hakkında kullanmıştı. Ancak Genelkurmay Genel Sekreterliği gereken cevabı vakit geçirmeden vermişti. Oysa Cumhurbaşkanı Sezer'in bu açıklamaları es geçmesi benim açımdan not edilmesi gereken bir vaka.
Şimdi ne olabilir?
Referandum kararının Resmi Gazete'de yayınlanmasıyla 120 günlük süre işlemeye başladı. Yüksek Seçim Kurulu da bu gelişme üzerine çalışmalarına başladı.
Şimdi tüm kozlar Cumhurbaşkanı ve muhalefetin elinde. Hükümetin durumu hem zor, hem kolay. Herşey şartlara bağlı. Öyle ya Sezer, maaşlar konusunda kamuoyunu tatmin edecek bir Anayasa değişikliğinin kendisine getirilmesi halinde bunu onaylayacağını açıkladı. Burada şartlı bir durum var: Kabul edilebilir bir Anayasa değişikliği şartı.
Muhalefetin de kendine özgü şartları var. Mesela DYP biran önce erken seçimin yapılmasını istiyor. Anayasa değişikliğini desteklemek için, sandık konusunda koalisyon ortaklarından taviz koparmaya çalışabilir.
Keza Saadet Partisi de erken seçimden yana bir tutum içinde. Ancak onun da şartı var: Erbakan'ın yasağının kaldırılması için Anayasa'nın 69. maddesinin rötuşlanmasını istiyor Saadet Partililer. Bu yöndeki girişimleri, 37 maddelik Anayasa paketinin Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında reddedilmişti. Şimdi onlar açısından iktidarın burnundan getirme, acısını çıkarma zamanı olabilir.
AkP'ye gelince, bu parti erken seçim istemiyor. Ancak, 37 maddelik paket içinde yer alan ve ikinci tur görüşmelerde kabul edilmeyerek düşen 'Milletvekili seçilme yasağını yeniden kelimelendiren' düzenlemenin yeniden gündeme getirilmesini isteyebilirler.
Görüldüğü üzere, hükümetin referandumdan kaçabilmesi, halkın testinden sıyrılabilmesi, halk nezdindeki itibar seviyesinin açığa çıkmaması birçok şarta bağlı. Ayrıca başta kamuoyu olmak üzere muhalefet partilerinin talepleri de bir ölçüde tatmin edilmeli. En azından bir muhalefet partisini yanlarına çekmeliler. Tatmin edilmesi en kolay parti olarak şu sıralarda DYP olarak öne çıkıyor. Genel Başkan Tansu Çiller'in bu fırsatı kolay kolay tepeceğini sanmıyorum.
Son söz: İç siyaset önümüzdeki günlerde sıcak gelişmelere tanık olabilir.
Analiz: Recep BAHAR
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.