‘Emirinizle siz, baba-oğul gibisiniz’
Hz. Ali, askerine gönderdiği emirnamede buyurdu ki: “Emirinizle siz, babayla oğul mesabesindesiniz. Emir babanızdır, siz oğullarısınız âdeta. Size insafla muamele eder, adalette bulunur, hakkınızı verirse ona, hakka uygun olarak gördüğü işlerde itaat etmek, ona yardımda bulunmak, size vaciptir”
21.01.2025 11:40:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Hz. Ali Efendimiz, Muaviye'nin üzerine gönderdiği ordunun kumandanlarına şu emri gönderdi:
"Mü'minlerin Emiri, Allah'ın kulu Ali'den...
Halka zulmetmeyin, düşmanlıkta bulunmayın, içinizde de akılsız kişilerin ellerine iş vermeyin, Allah'ın razı olmayacağı işlerden sakının, çünkü Allah zulmü sevmez."
Askerine gönderdiği emirname de şuydu:
"Mü'minlerin Emiri, Allah'ın kulu Ali'den. Allah, hak-hukuk bakımından hepinizi bir yaratmıştır. Siyah deriliniz de birdir, beyaz deriliniz de. Emirinizle siz, babayla oğul mesabesindesiniz. Emir babanızdır, siz oğullarısınız âdeta. Size insafla muamele eder, adalette bulunur, hakkınızı verirse ona, hakka uygun olarak gördüğü işlerde itaat etmek, ona yardımda bulunmak, size vaciptir. Bilin ki siz, Allah'ın yeryüzünde zulmü gidermesine sebep ve vasıta olan kişilersiniz. Ona yardımcı olun, dinine yardım edin; yeryüzü düzene girdikten sonra orada bozgunculuk etmeyin, gerçekten de Allah, bozguncuları sevmez."
Hz. Ali'nin, Nuhayle'den ordusuyla hareketi, hicretin otuz altıncı yılı Şevval'inin altıncı Çarşamba günüydü. (29.3.657). Bâbül harabesi civarından geçip Sâbât'a vardı. Geceyi orada geçirdi. Ertesi günü hareket etti. Musul askerini sevk etmek için üç bin atlıyla Kays oğlu Mi'kal'i Musul'a yolladı, Rakka'da kendisine ulaşmasını tembih etti.
Mes'ûd'üs-Sakafi oğlu Sa'd'i Medayin'de kaymakam bıraktı. O civarın askerini de alıp Rakka'ya hareket etti. Sâbât'ta köylüler, Hz. Ali'ye ve ordusuna yemek teklif ettiler. Hz. Ali, "Sizin ihtiyacınız bizden fazladır" dedi, kabul etmedi.
Yolda Anbar köylüleri karşı çıkıp koyunlar kesmek, orduyu doyurmak istediler. "Ne yapmak istiyorsunuz" diye sordu. Köylüler, "âdetimizdir, büyükleri kurban keserek ağırlarız" dediler, orduya eyer takımları, eğerler hediye etmek istediler.
Hayvanlara da ot getirmişlerdi. Hz. Ali, "Allah'a and olsun, bu işten, büyüklere bir fayda gelmez, siz kendinizi zahmete, sıkıntıya düşürürsünüz. Bu âdeti terk edin. Yalnız eğer size lâzım değilse bu hayvanları bize verin, parasını verginizden düşelim. Sunduğunuz yemekleri de ancak parasını vermek şartıyla yiyebiliriz, parasını almazsanız yemeyiz" buyurdu.
"Ey Mü'minlerin Emiri, bizim hediyemizi kabul et" dediler. Hz. Ali, "Hayır, siz de bilirsiniz ki biz sizden zenginiz" dedi. Köylüler, Hz. Ali'nin teklifini kabul ederek hayvanları orduya teslim edip gittiler. Öncü olarak giden Şurayh'la Ziyâd, Fırat kıyısından yukarı doğru giderek
Ane'ye geldikleri zaman Muaviye'nin büyük bir orduyla o tarafa doğru gelmekte olduğunu gördüler.
Birbirlerine danıştılar. "Hz. Ali'nin ordusuyla aramızda bu ırmak var, ileri gider de bu cüz'i kuvvetle Muaviye'nin ordusuna rastlarsak iyi olmaz" dediler.
Fırat'ın doğu kıyısına geçmek istediler. Fakat oradakiler mâni olduğundan geri döndüler. Hit karyesinde ırmağı geçip Karkısa yanında Hz. Ali'nin ordusuna ulaştılar. Hz. Ali, bunları görünce, "benim öncülerim arkamdan geliyor" dedi. Şurayh'la Ziyâd işi anlattılar. "İsabet etmişsiniz" dedi.
Rakka'ya gelince Fırat üstüne köprü kurulmasını emretti. Rakkalılar bu emri dinlemediler. Bunun üzerine Mâlik'ül-Eşter, onların büyüklerine "Vallahi, Mü'minlerin Emiri'nin ordusunun geçeceği bir köprü kurmazsanız sizi kılıçtan geçiririm, sizinle savaşırım, yerinizi yurdunuzu yıkarım, mallarınızı zaptederim" dedi.
Bu söz, onları ürküttü. "Eşter sözünün eridir, yapar mı yapar" dediler. Menbic denilen yerde, Fırat üstüne büyük bir köprü kurdular. Önce ağırlıklarla hayvanlar geçirildi. Sonra asker geçti. Eşter, üç bin atlıyla durmuş, herkesin tamamıyla geçmesini bekliyordu. Hepsi geçince yanındakileri de geçirdi, en sonra kendisi geçti. Menbic köprüsünden geçildikten sonra öncüleri gene ileri yolladı.
"Mü'minlerin Emiri, Allah'ın kulu Ali'den...
Halka zulmetmeyin, düşmanlıkta bulunmayın, içinizde de akılsız kişilerin ellerine iş vermeyin, Allah'ın razı olmayacağı işlerden sakının, çünkü Allah zulmü sevmez."
Askerine gönderdiği emirname de şuydu:
"Mü'minlerin Emiri, Allah'ın kulu Ali'den. Allah, hak-hukuk bakımından hepinizi bir yaratmıştır. Siyah deriliniz de birdir, beyaz deriliniz de. Emirinizle siz, babayla oğul mesabesindesiniz. Emir babanızdır, siz oğullarısınız âdeta. Size insafla muamele eder, adalette bulunur, hakkınızı verirse ona, hakka uygun olarak gördüğü işlerde itaat etmek, ona yardımda bulunmak, size vaciptir. Bilin ki siz, Allah'ın yeryüzünde zulmü gidermesine sebep ve vasıta olan kişilersiniz. Ona yardımcı olun, dinine yardım edin; yeryüzü düzene girdikten sonra orada bozgunculuk etmeyin, gerçekten de Allah, bozguncuları sevmez."
Hz. Ali'nin, Nuhayle'den ordusuyla hareketi, hicretin otuz altıncı yılı Şevval'inin altıncı Çarşamba günüydü. (29.3.657). Bâbül harabesi civarından geçip Sâbât'a vardı. Geceyi orada geçirdi. Ertesi günü hareket etti. Musul askerini sevk etmek için üç bin atlıyla Kays oğlu Mi'kal'i Musul'a yolladı, Rakka'da kendisine ulaşmasını tembih etti.
Mes'ûd'üs-Sakafi oğlu Sa'd'i Medayin'de kaymakam bıraktı. O civarın askerini de alıp Rakka'ya hareket etti. Sâbât'ta köylüler, Hz. Ali'ye ve ordusuna yemek teklif ettiler. Hz. Ali, "Sizin ihtiyacınız bizden fazladır" dedi, kabul etmedi.
Yolda Anbar köylüleri karşı çıkıp koyunlar kesmek, orduyu doyurmak istediler. "Ne yapmak istiyorsunuz" diye sordu. Köylüler, "âdetimizdir, büyükleri kurban keserek ağırlarız" dediler, orduya eyer takımları, eğerler hediye etmek istediler.
Hayvanlara da ot getirmişlerdi. Hz. Ali, "Allah'a and olsun, bu işten, büyüklere bir fayda gelmez, siz kendinizi zahmete, sıkıntıya düşürürsünüz. Bu âdeti terk edin. Yalnız eğer size lâzım değilse bu hayvanları bize verin, parasını verginizden düşelim. Sunduğunuz yemekleri de ancak parasını vermek şartıyla yiyebiliriz, parasını almazsanız yemeyiz" buyurdu.
"Ey Mü'minlerin Emiri, bizim hediyemizi kabul et" dediler. Hz. Ali, "Hayır, siz de bilirsiniz ki biz sizden zenginiz" dedi. Köylüler, Hz. Ali'nin teklifini kabul ederek hayvanları orduya teslim edip gittiler. Öncü olarak giden Şurayh'la Ziyâd, Fırat kıyısından yukarı doğru giderek
Ane'ye geldikleri zaman Muaviye'nin büyük bir orduyla o tarafa doğru gelmekte olduğunu gördüler.
Birbirlerine danıştılar. "Hz. Ali'nin ordusuyla aramızda bu ırmak var, ileri gider de bu cüz'i kuvvetle Muaviye'nin ordusuna rastlarsak iyi olmaz" dediler.
Fırat'ın doğu kıyısına geçmek istediler. Fakat oradakiler mâni olduğundan geri döndüler. Hit karyesinde ırmağı geçip Karkısa yanında Hz. Ali'nin ordusuna ulaştılar. Hz. Ali, bunları görünce, "benim öncülerim arkamdan geliyor" dedi. Şurayh'la Ziyâd işi anlattılar. "İsabet etmişsiniz" dedi.
Rakka'ya gelince Fırat üstüne köprü kurulmasını emretti. Rakkalılar bu emri dinlemediler. Bunun üzerine Mâlik'ül-Eşter, onların büyüklerine "Vallahi, Mü'minlerin Emiri'nin ordusunun geçeceği bir köprü kurmazsanız sizi kılıçtan geçiririm, sizinle savaşırım, yerinizi yurdunuzu yıkarım, mallarınızı zaptederim" dedi.
Bu söz, onları ürküttü. "Eşter sözünün eridir, yapar mı yapar" dediler. Menbic denilen yerde, Fırat üstüne büyük bir köprü kurdular. Önce ağırlıklarla hayvanlar geçirildi. Sonra asker geçti. Eşter, üç bin atlıyla durmuş, herkesin tamamıyla geçmesini bekliyordu. Hepsi geçince yanındakileri de geçirdi, en sonra kendisi geçti. Menbic köprüsünden geçildikten sonra öncüleri gene ileri yolladı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.