Ekonomi sendeliyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir konuşmasında vatandaşlara "Bugün döviz 3 kuruş yükseldi, akaryakıt 2 kuruş arttı, enflasyon yarım puan fazla çıktı. Karalar bağlamışlar. Ancak 15-20 yıl öncenin Türkiye'sini bilmeyenler olabilir. Ülkemiz bir gecede yerle yeksan olduğu, dövizin günde 3.5 kuruş değil 5-10 kat birden arttığı günlerden biz buralara geldik. Şimdi konuşuyorlar. Kur şöyle arttı, kur böyle baskı yaptı. Kur bilmem nerden gidiyor, nereye geliyor. Bir de bunları konuşuyorsun da, doların 7500 liralara çıktığı günleri niye konuşmuyorsun? Niye konuşuyorsun? Buralardan işi nerelere çektik getirdik. Şu anda biz güçlüyüz" şeklinde seslendi. 
Ehemmiyetsizleştirmeye çalıştığı dövizdeki 3 kuruş artışın Türkiye'ye maliyeti 21 milyar TL. Dört Orhangazi Köprüsü zarar demek... Yılbaşından bu yana dövizdeki yüzde 11 artışın zararı 320 milyar TL. 64 adet Orhangazi Köprüsü tutarınca zararı yok saymak mümkün mü? 
Durumdan fena halde rahatsız... Parayı kontrol edenler, kapitalizmle dünyayı 237.4 trilyon dolar borca sokmuşken seni ihmal eder miydi?  
Tefeciler parayı yüzde 3-5 faiz için vermez. Zira bu gelir, tefecileri kesmez. Varlıklarını elinden almak için verirler. 500 bin lira değerindeki tarlaya 600 bin lira kredi veren bankacıların hedefi, faiz değil ülkeyi ele geçirmektir. 
Meclisi, medyayı, yargıyı, polisi, askeri, STK'ları kontrol altına alsa da mızrak çuvalı böyle delip çıkıyor.
Parasal genişlemeyi sonlandıran Mayıs 2013 FED kararıyla tersine dönen rallinin, iktidarın uykularını kaçırdığına tanık olmaktayız. Küresel güçlerden alınan finans, medya ve siyasi destekle çıkılan yolda yalnız mı bırakıldılar? Oysa 'başkasının atına binen, tez iner.'
Dünyadaki eksi faizlerin konuşulduğu para bolluğunun ilelebet süreceği sanılıyordu. Har vurulup harman savruldu. Bilinmeliydi ki yabancı paraya dayalı ekonomi, 'başkasının kayığına binersen elbette bir gün ineceksin' ilkesi gereği sonlanacaktı. Kayıkçı, kayığı geri isteyip alacaktı. Prof. Dr. Haydar Baş'ın '30 yıllık emeğim' dediği Milli Ekonomi Modeli çalışmasına sırtını dönmenin acı sonuçlarını iktidar da, millet de yaşıyor, daha da yaşayacak.  
Türkiye'nin en zenginlerinden Doğuş Grubu'nun 5.8 milyar dolar borç yapılandırma isteği, ardından 26. Teşvik Programı'yla 135 milyar lira kredi verilerek 19 yandaşın korumaya alınması, sıkıntının derinliğini yansıtıyor. Bugüne kadar ithalatı, dış açığı engelleyecek hiç bir üretime destek vermeyen hükümet, sonunda cari açığı azaltıcı yatırımları gerçekten gördü mü?
"Şu anda biz güçlüyüz" denirken, Merkez Bankası verileri, 16 yılda 1.8 trilyon dolar ihracat, 2 trilyon 790 milyar dolar ithalat, dolayısıyla 988 milyar dolar dış ticaret zararı yazıldığını ortaya koyuyor. İthal ettiğimiz ürünler çöpe dönüşürken, borçlanarak gönderdiğimiz dolarlar, o ülkelerin ekonomilerine can veriyor.
Yanlış, iktidarın yola çıkarken IMF Direktörü Kemal Derviş'in reçetesini dayatmasıyla başladı, halen de devam ediyor. Alınan borçlarla har vurup harman savruldu. Uygulanan 'düşük kur, yüksek faiz politikası' 16 yılda 988 milyar dolarımızın uçmasına yol açtı. "Döviz bozdurun, yastık altındakini çıkarın, altınları getirin vesaire" denilerek tulumba dolmaz. 
Sıkı para programının yıkıma yol açtığı bir ortamda Baş Hoca'nın milli para projesi devreye konulup sıfır faizle ekonomiye destek verilerek ancak ekonomide şaha kalkmak mümkün olur.