İslam tarihi birçok sancılı dönemlerden geçmiş, bu dönemler içerisinde büyük zulümlerle ve katliamlarla karşılaşılmıştır. Mezhep ayrılıkları, farklı kültür inanışları boy göstermiş, bu nedenle de birçok savaş ve çatışma meydana gelmiştir.
Bu ayrışmaların içerisinde, Ehl-i Beyt çizgisini seyredenler, Ehl-i Beyt'le İslam'ı yaşayanlar sabit-i kadem olmuş, kurtuluşa ermişlerdir.
Öncelikle bilmemiz gereken önemli bir konu; Ehl-i Beyt kimlerden oluşur?
Bazı eserlerde, Ehl-i Beyt kapsamına Resûlullah'ın (s.a.v.) eşleri ve hatta Haşimoğlularının da dâhil olduğu iddiaları vardır. Ancak birçok ayet ve hadisle sabittir ki, sadece Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt'tir.
"Yüce Allah, yalnız siz Ehl-i Beyt'ten?" ayeti indiği zaman Hz. Ali, eşi ve çocukları Ümmü Seleme'nin evinde idiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onları bir parçanın altına alarak arz etti: "Allah'ım! Her peygamberin nübüvvetinin terazisi olan seçkin zümreden özel yakınları vardır. Bu terazi, Benim nübüvvetimin içinde bu seçkin Ehl-i Beyt'imin dışında hiç kimse değildir. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.6).
Ehl-i Beyt, Allah tarafından bizzat sevilmiş ve seçilmiştir. Tathir ayetinde bu apaçık belirtilmiştir.
"Resûlullah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş bir aba olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali yanına geldi. O'nu abanın altına aldı. Hüseyin b. Ali yanına geldi. O'nu da abanın altına aldı. Sonra Fâtıma geldi; O'nu da abanın altına aldı. Daha sonra Ali geldi; Resûlullah, O'nu da abanın altına alarak, 'Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister' ayetini okudu." (Müslim, Sahih, fezail'us-sahabe, c.4, s.1883/2224).
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı'nda, "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı Kur'an diğeri ıtretim, Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz" buyurdu.
Öyleyse bizler bu beş yüce kişiyi severek ve iman ederek, kurtuluşa erebiliriz.
Tarihin birçok sahnesinde karşımıza Emevi İslam anlayışın dayatmak isteyen belirli gruplar ortaya çıkmıştır. Bu anlayışın İslam âlemine kabul ettirilmesinin yegâne sebebi, Ehl-i Beyt çizgisini silmek ve İslam'ı yok etmektir.
İslam'ın temeli Ehl-i Beyt'tir. Yani izlenen politika, uygulanan hukuk, takip edilen sosyal düzen ve aile yaşamını Ehl-i Beyt çizgisinde değerlendirmemiz İslam'ı çizgide ilerlememiz demektir. Çünkü Ehl-i Beyt canlı Kur'an'dır. Tathir ayetiyle sabittir ki; her türlü hata, yanlış ve günahtan münezzehtirler.
Bu noktada yanlışı olmayana uymak, yanlış yapmamaktır. Bu ölçüyü kendine ilke edinmek hata ve günahlardan uzak durmaktır. Bu misyonla hem kişisel hem de toplumsal hayatta huzur ve refah sağlanır.
Bizler, bu misyondan sapmadığımız sürece dosdoğru çizgide Ehl-i Beyt'in hayatını ve tavrını ölçü alarak saadete erişebiliriz. Aksi halde kurutuluş mümkün değildir.
Bu ayrışmaların içerisinde, Ehl-i Beyt çizgisini seyredenler, Ehl-i Beyt'le İslam'ı yaşayanlar sabit-i kadem olmuş, kurtuluşa ermişlerdir.
Öncelikle bilmemiz gereken önemli bir konu; Ehl-i Beyt kimlerden oluşur?
Bazı eserlerde, Ehl-i Beyt kapsamına Resûlullah'ın (s.a.v.) eşleri ve hatta Haşimoğlularının da dâhil olduğu iddiaları vardır. Ancak birçok ayet ve hadisle sabittir ki, sadece Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.) ve Hz. Hüseyin (a.s.) Ehl-i Beyt'tir.
"Yüce Allah, yalnız siz Ehl-i Beyt'ten?" ayeti indiği zaman Hz. Ali, eşi ve çocukları Ümmü Seleme'nin evinde idiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onları bir parçanın altına alarak arz etti: "Allah'ım! Her peygamberin nübüvvetinin terazisi olan seçkin zümreden özel yakınları vardır. Bu terazi, Benim nübüvvetimin içinde bu seçkin Ehl-i Beyt'imin dışında hiç kimse değildir. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.6).
Ehl-i Beyt, Allah tarafından bizzat sevilmiş ve seçilmiştir. Tathir ayetinde bu apaçık belirtilmiştir.
"Resûlullah, üzerinde siyah kıldan dokunmuş bir aba olduğu halde dışarı çıktı. O sırada Hasan b. Ali yanına geldi. O'nu abanın altına aldı. Hüseyin b. Ali yanına geldi. O'nu da abanın altına aldı. Sonra Fâtıma geldi; O'nu da abanın altına aldı. Daha sonra Ali geldi; Resûlullah, O'nu da abanın altına alarak, 'Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister' ayetini okudu." (Müslim, Sahih, fezail'us-sahabe, c.4, s.1883/2224).
Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı'nda, "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı Kur'an diğeri ıtretim, Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz" buyurdu.
Öyleyse bizler bu beş yüce kişiyi severek ve iman ederek, kurtuluşa erebiliriz.
Tarihin birçok sahnesinde karşımıza Emevi İslam anlayışın dayatmak isteyen belirli gruplar ortaya çıkmıştır. Bu anlayışın İslam âlemine kabul ettirilmesinin yegâne sebebi, Ehl-i Beyt çizgisini silmek ve İslam'ı yok etmektir.
İslam'ın temeli Ehl-i Beyt'tir. Yani izlenen politika, uygulanan hukuk, takip edilen sosyal düzen ve aile yaşamını Ehl-i Beyt çizgisinde değerlendirmemiz İslam'ı çizgide ilerlememiz demektir. Çünkü Ehl-i Beyt canlı Kur'an'dır. Tathir ayetiyle sabittir ki; her türlü hata, yanlış ve günahtan münezzehtirler.
Bu noktada yanlışı olmayana uymak, yanlış yapmamaktır. Bu ölçüyü kendine ilke edinmek hata ve günahlardan uzak durmaktır. Bu misyonla hem kişisel hem de toplumsal hayatta huzur ve refah sağlanır.
Bizler, bu misyondan sapmadığımız sürece dosdoğru çizgide Ehl-i Beyt'in hayatını ve tavrını ölçü alarak saadete erişebiliriz. Aksi halde kurutuluş mümkün değildir.
Alaaddin Yaman / diğer yazıları
- Ehl-i Beyt kimdir? / 09.10.2016