Eğitimde fırsat eşitsizliği artıyor
9 Eylül 2024 Pazartesi günü başlayacak 2024-2025 eğitim öğretim yılı öncesinde açıklamalarda bulunan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ve Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak, okulların açılmasına az bir süre kala eğitim masraflarındaki fahiş fiyatlara dikkat çekti
21.08.2024 16:00:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin imzasıyla yayımlanan "2024-2025 eğitim ve öğretim yılına ilişkin iş ve işlemler" konulu genelgeye göre, 2024-2025 eğitim öğretim yılı 9 Eylül 2024 Pazartesi günü başlayacak. Yeni eğitim öğretim döneminin başlamasına sayılı günler kala velilerin okul alışverişi telaşı artan enflasyon yükü altında devam ediyor. Üniforma, çanta, kırtasiye ürünleri, okul ücretleri derken artan maliyetler karşısında veliler çocuklarının temel eğitim ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekiyor. Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Başkanı Kadem Özbay ve Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Başkanı Kemal Irmak fahiş eğitim masraflarını, velilerin yaşadığı sorunları ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından atılması gereken adımları anlattı.
Ekonomik kriz derinleştikçe, veliler için çocuklarını okula hazırlamanın her geçen gün daha da zor hale geldiğini söyleyen Eğitim-İş Başkanı Kadem Özbay, eğitim masraflarındaki fahiş artış, sadece ailelerin bütçelerini değil, aynı zamanda çocukların eğitim hakkını da ciddi şekilde tehdit ediyor" dedi. "Kırtasiye malzemelerinden kıyafetlere, kitaplardan okul ücretlerine kadar her alanda yaşanan zamlar, özellikle birden fazla çocuğu olan aileleri daha da zor bir durumda bırakıyor" ifadelerini kullanan Özbay, sendika olarak gözlemlerine göre eğitim masraflarındaki artışın enflasyon oranlarının çok üzerinde olduğunu şu sözlerle anlattı: "Veliler, çocuklarının temel eğitim ihtiyaçlarını karşılamakta bile güçlük çekiyor, bu da toplumun geleceğini şekillendirecek nesillerin eğitimden mahrum kalması riskini doğuruyor. Birçok aile, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmişken, eğitim masraflarının bu denli yükselmesi, eğitimde fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirmekte. Fiyatlandırmalar konusunda acil adımlar atılması gerekiyor. Eğitim materyallerinin fiyatlarının kontrol altında tutulması, temel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması ve okullarda velilerden kayıt ücreti talep edilmesinin kesinlikle yasaklanması, en öncelikli adımlar olmalı."
Eğitimin her çocuğun hakkı olduğunu ve bu hakkın ekonomik kriz bahane edilerek gasp edilemeyeceğini vurgulayan Özbay, "Bu kabus gibi ekonomik tablo yüzünden eğitimden geri kalan her çocuk, ülke geleceğinin parlaklığının biraz daha yitip gitmesi demektir. Devlet okullarında 'kayıt ücreti' adı altında velilerden para talep edilmesi ise kabul edilemez bir durumdur. Bu, Anayasa'ya ve Milli Eğitim Temel Kanunu'na aykırı bir uygulamadır. Ücretsiz eğitim hakkı, her çocuğun temel hakkıdır ve bu hakkın ihlal edilmesine kesinlikle izin verilmemelidir" dedi. Bazı devlet okullarında sürdürülen "kayıt ücreti" uygulamasının eğitimi zedelediğini ve toplumsal eşitsizliği derinleştirdiğini söyleyen Özbay, şunları kaydetti: "Bu anlayış yüzünden bir veli için devlet okullarına çocuğunu kaydetmek de orada okumaya devam etmesini sağlamak da ciddi bir maliyet haline gelmiştir. Okullarda para toplanıyor olması yalnızca okul idarecilerinin üzerine atılarak geçiştirilemez, devlet okullarına yeteri kadar kaynak ayırmayan hatta neredeyse hiç ayırmayan adeta kendi kaderine terk eden ve okullarda para toplandığını bildiği halde kafasını kuma gömen, eğitimi satın alınabilir bir hizmet haline dönüştüren, kamuoyuna gerçek dışı açıklamalar yapan siyasi iktidar ve atadıkları MEB yetkilileridir."
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da çocukları için okul hazırlığı yapan velilerin masrafları karşılama konusunda güçlük çektiğini söyledi. Irmak, "Maalesef yüksek enflasyon yoksulluğu daha da derinleştiriyor. Bunun sonucu yoksulluk da yaygınlaşıyor. Bu durum en fazla okul çağında öğrencileri olan yoksul aileleri vuruyor" dedi. Okul ihtiyaçlarındaki artışın enflasyonun çok üstünde seyrettiğini belirten Irmak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülkemizde okumak kadar aile bütçesine çok büyük yük olan başka hiç bir kalem yok. Anayasanın 45 maddesi zorunlu eğitimin herkes için parasız olduğunu söyler. Ancak gerçek hiç de böyle değil. Ülkemizde çalışanların neredeyse yüzde altmışı, yetmişi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin 17 bin TL olduğu gerçeğinde, araştırmalar ilk ve orta okula giden her bir öğrenci için aylık, 4 bin lira ile 11 bin lira arasında okul harcaması yapıldığı gerçeğini ortaya koyuyor. Kıyafet, defter, kalem, kırtasiye giderleri, yemek, ulaşım en büyük gider kalemi. Bütün bunlar yaşanırken, Milli Eğitim Bakanlığı, önce ikili eğitim yapan okullara taşımalı gelen öğrencilerin yemeğini kesti. Sonra Köy okullarında taşıma gelen ve öğrenci sayısı 10'un altında öğrencilerle, 30 kilometre uzakta olan öğrencileri taşımayacağı kararını aldı. Bu öğrenciler ya yurtlara yerleştirilecek ya da veliler kendi paraları ile çocukları okula gönderecekler. Diğer seçenek ise bu çocuklar okul dışında kalacaklar. Bu kadar yoksulluğun içinde Devletin asli görevi bu çocukların en iyi şartlarda okullaşmasını sağlamakken, tasarruf tedbirleri doğrultusunda özellikle yoksul aile çocuklarının okuma hakkının bizzat MEB eliyle dolaylı da olsa engellendiğine tanık oluyoruz."
'Fahiş fiyatlar, eğitimi tehdit ediyor'
Ekonomik kriz derinleştikçe, veliler için çocuklarını okula hazırlamanın her geçen gün daha da zor hale geldiğini söyleyen Eğitim-İş Başkanı Kadem Özbay, eğitim masraflarındaki fahiş artış, sadece ailelerin bütçelerini değil, aynı zamanda çocukların eğitim hakkını da ciddi şekilde tehdit ediyor" dedi. "Kırtasiye malzemelerinden kıyafetlere, kitaplardan okul ücretlerine kadar her alanda yaşanan zamlar, özellikle birden fazla çocuğu olan aileleri daha da zor bir durumda bırakıyor" ifadelerini kullanan Özbay, sendika olarak gözlemlerine göre eğitim masraflarındaki artışın enflasyon oranlarının çok üzerinde olduğunu şu sözlerle anlattı: "Veliler, çocuklarının temel eğitim ihtiyaçlarını karşılamakta bile güçlük çekiyor, bu da toplumun geleceğini şekillendirecek nesillerin eğitimden mahrum kalması riskini doğuruyor. Birçok aile, temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hale gelmişken, eğitim masraflarının bu denli yükselmesi, eğitimde fırsat eşitsizliğini daha da derinleştirmekte. Fiyatlandırmalar konusunda acil adımlar atılması gerekiyor. Eğitim materyallerinin fiyatlarının kontrol altında tutulması, temel ihtiyaçların devlet tarafından karşılanması ve okullarda velilerden kayıt ücreti talep edilmesinin kesinlikle yasaklanması, en öncelikli adımlar olmalı."
Kayıt ücreti Anayasa'ya aykırı
Eğitimin her çocuğun hakkı olduğunu ve bu hakkın ekonomik kriz bahane edilerek gasp edilemeyeceğini vurgulayan Özbay, "Bu kabus gibi ekonomik tablo yüzünden eğitimden geri kalan her çocuk, ülke geleceğinin parlaklığının biraz daha yitip gitmesi demektir. Devlet okullarında 'kayıt ücreti' adı altında velilerden para talep edilmesi ise kabul edilemez bir durumdur. Bu, Anayasa'ya ve Milli Eğitim Temel Kanunu'na aykırı bir uygulamadır. Ücretsiz eğitim hakkı, her çocuğun temel hakkıdır ve bu hakkın ihlal edilmesine kesinlikle izin verilmemelidir" dedi. Bazı devlet okullarında sürdürülen "kayıt ücreti" uygulamasının eğitimi zedelediğini ve toplumsal eşitsizliği derinleştirdiğini söyleyen Özbay, şunları kaydetti: "Bu anlayış yüzünden bir veli için devlet okullarına çocuğunu kaydetmek de orada okumaya devam etmesini sağlamak da ciddi bir maliyet haline gelmiştir. Okullarda para toplanıyor olması yalnızca okul idarecilerinin üzerine atılarak geçiştirilemez, devlet okullarına yeteri kadar kaynak ayırmayan hatta neredeyse hiç ayırmayan adeta kendi kaderine terk eden ve okullarda para toplandığını bildiği halde kafasını kuma gömen, eğitimi satın alınabilir bir hizmet haline dönüştüren, kamuoyuna gerçek dışı açıklamalar yapan siyasi iktidar ve atadıkları MEB yetkilileridir."
'En çok yoksul aileleri vuruyor'
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da çocukları için okul hazırlığı yapan velilerin masrafları karşılama konusunda güçlük çektiğini söyledi. Irmak, "Maalesef yüksek enflasyon yoksulluğu daha da derinleştiriyor. Bunun sonucu yoksulluk da yaygınlaşıyor. Bu durum en fazla okul çağında öğrencileri olan yoksul aileleri vuruyor" dedi. Okul ihtiyaçlarındaki artışın enflasyonun çok üstünde seyrettiğini belirten Irmak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ülkemizde okumak kadar aile bütçesine çok büyük yük olan başka hiç bir kalem yok. Anayasanın 45 maddesi zorunlu eğitimin herkes için parasız olduğunu söyler. Ancak gerçek hiç de böyle değil. Ülkemizde çalışanların neredeyse yüzde altmışı, yetmişi asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücretin 17 bin TL olduğu gerçeğinde, araştırmalar ilk ve orta okula giden her bir öğrenci için aylık, 4 bin lira ile 11 bin lira arasında okul harcaması yapıldığı gerçeğini ortaya koyuyor. Kıyafet, defter, kalem, kırtasiye giderleri, yemek, ulaşım en büyük gider kalemi. Bütün bunlar yaşanırken, Milli Eğitim Bakanlığı, önce ikili eğitim yapan okullara taşımalı gelen öğrencilerin yemeğini kesti. Sonra Köy okullarında taşıma gelen ve öğrenci sayısı 10'un altında öğrencilerle, 30 kilometre uzakta olan öğrencileri taşımayacağı kararını aldı. Bu öğrenciler ya yurtlara yerleştirilecek ya da veliler kendi paraları ile çocukları okula gönderecekler. Diğer seçenek ise bu çocuklar okul dışında kalacaklar. Bu kadar yoksulluğun içinde Devletin asli görevi bu çocukların en iyi şartlarda okullaşmasını sağlamakken, tasarruf tedbirleri doğrultusunda özellikle yoksul aile çocuklarının okuma hakkının bizzat MEB eliyle dolaylı da olsa engellendiğine tanık oluyoruz."