Ebû'l-Hayr Faruki, talebelerinin ahlakını güzelleştirmek için çok gayret gösterirdi. Onları benlik ve ucub, kendini beğenme girdabından çekerdi. Buyururdu ki: "Kötü ahlak yok olmadıkça kalp kemale gelmez."
Fadl Ömer Dehlevi, Ebû'l-Hayr Faruki'nin Hindistan'daki en yakınlarından ve halis bağlılarından idi. Fadl Ömer vefat ettiği sırada Ebû'l-Hayr Efendi Kuita'da idi. Dehli'ye döndüklerinde hemen Fadl Ömer'in kabrini ziyarete gitti. Beraberinde sevenleri ve Fadl Ömer'in akrabaları da vardı. Ebû'l-Hayr Faruki kabrin başında Fatiha okuduktan sonra orada bulunanlara; "Bakınız! Fadl Ömer'in kabrinde bulunan toprağın her zerresi Allah-ü Teala'yı zikretmekte" buyurdular.
Ebû'l-Hayr Faruki'yi sevenlerden birisinin çocuğu olmuyordu. Muhaccer-i Mübarek denilen yerde bulunduğu esnada kalbinden; "Ebû'l-Hayr Faruki hazretleri dua buyursalar da bir çocuğum olsa, muradıma kuvuşsam" diye geçti. O anda karşısında Ebû'l-Hayr Faruki'yi gördü. Yanına yaklaşıp; "Niçin Ecmir'e gidip, Muinüddin-i Çeşti'nin kabrini ziyaret edip dua etmiyorsun?" dedi. O zat, Muinüddin-i Çeşti'nin kabrini ziyaret edip dua etti. Allah-ü Teala o büyük zatın hürmetine duasını kabul ederek, bir çocuk ihsan etti. Ebû'l-Hayr Faruki, seyyidlere çok hürmet ederdi. Bir gün Abdülkadir-i Geylani'nin soyunda gelen Seyyid Süleyman Şerif ile Habiburrahman Şirvani, Ebû'l-Hayr'ı ziyarete geldiler. Habiburrahman Şirvani, Süleyman Efendinin seyyidlerden ve Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin soyundan olduğunu söyleyince, Ebû'l-Hayr Faruki onu her zaman nasihat için oturduğu yere davet ederek, oturmasını rica etti. Seyyid Süleyman Efendi de; "Efendim orası irşad makamıdır. Oraya siz layıksınız" deyince, Ebû'l-Hayr Efendi; "Siz seyyidsiniz. Size hürmet etmek lazımdır. Bize bir şeyler anlatınız da onunla amel edelim" buyurdu.
Şakir Ahmed Ensari bir gün Habibullah Pani-püti ile beraber Ebû'l-Hayr Faruki'ni huzuruna gitmişlerdi. Ebû'l-Hayr Faruki o sırada üzerinde iki şal olduğu halde taht gibi bir şeyin üzerinde oturuyordu. Ebû'l-Hayr Faruki'yi bu halde görünce, Habibullah'ın kalbinden; "Şeyh olan birisi iki şala bürünüp böyle taht üzerinde nasıl oturur? Bu, sultanlara mahsus bir haldir" diye geçti. Ebû'l-Hayr Efendi başını kaldırıp; "Eğer şeyh olan kimse eski bir elbise giyip, kül üzerinde otursa, fakat kendini bir şey zannetse, o hiçbir şey değildir. Başka şeyh de iki şala bürünüp, taht üzerinde otursa, fakat kendini hiçbir şey olarak görse, bil ki o esas şeyhdir" buyurdu. Habibullah bu durumu arkadaşlarına anlatınca, arkadaşı; "Onlar Allah-ü Teala'nın izni ile kalpten geçeni bilirler. Onu için bizler, onların yanına kalbimizi vesveselerden temizleyerek girelim" dedi.
Fadl Ömer Dehlevi, Ebû'l-Hayr Faruki'nin Hindistan'daki en yakınlarından ve halis bağlılarından idi. Fadl Ömer vefat ettiği sırada Ebû'l-Hayr Efendi Kuita'da idi. Dehli'ye döndüklerinde hemen Fadl Ömer'in kabrini ziyarete gitti. Beraberinde sevenleri ve Fadl Ömer'in akrabaları da vardı. Ebû'l-Hayr Faruki kabrin başında Fatiha okuduktan sonra orada bulunanlara; "Bakınız! Fadl Ömer'in kabrinde bulunan toprağın her zerresi Allah-ü Teala'yı zikretmekte" buyurdular.
Ebû'l-Hayr Faruki'yi sevenlerden birisinin çocuğu olmuyordu. Muhaccer-i Mübarek denilen yerde bulunduğu esnada kalbinden; "Ebû'l-Hayr Faruki hazretleri dua buyursalar da bir çocuğum olsa, muradıma kuvuşsam" diye geçti. O anda karşısında Ebû'l-Hayr Faruki'yi gördü. Yanına yaklaşıp; "Niçin Ecmir'e gidip, Muinüddin-i Çeşti'nin kabrini ziyaret edip dua etmiyorsun?" dedi. O zat, Muinüddin-i Çeşti'nin kabrini ziyaret edip dua etti. Allah-ü Teala o büyük zatın hürmetine duasını kabul ederek, bir çocuk ihsan etti. Ebû'l-Hayr Faruki, seyyidlere çok hürmet ederdi. Bir gün Abdülkadir-i Geylani'nin soyunda gelen Seyyid Süleyman Şerif ile Habiburrahman Şirvani, Ebû'l-Hayr'ı ziyarete geldiler. Habiburrahman Şirvani, Süleyman Efendinin seyyidlerden ve Abdülkadir-i Geylani hazretlerinin soyundan olduğunu söyleyince, Ebû'l-Hayr Faruki onu her zaman nasihat için oturduğu yere davet ederek, oturmasını rica etti. Seyyid Süleyman Efendi de; "Efendim orası irşad makamıdır. Oraya siz layıksınız" deyince, Ebû'l-Hayr Efendi; "Siz seyyidsiniz. Size hürmet etmek lazımdır. Bize bir şeyler anlatınız da onunla amel edelim" buyurdu.
Şakir Ahmed Ensari bir gün Habibullah Pani-püti ile beraber Ebû'l-Hayr Faruki'ni huzuruna gitmişlerdi. Ebû'l-Hayr Faruki o sırada üzerinde iki şal olduğu halde taht gibi bir şeyin üzerinde oturuyordu. Ebû'l-Hayr Faruki'yi bu halde görünce, Habibullah'ın kalbinden; "Şeyh olan birisi iki şala bürünüp böyle taht üzerinde nasıl oturur? Bu, sultanlara mahsus bir haldir" diye geçti. Ebû'l-Hayr Efendi başını kaldırıp; "Eğer şeyh olan kimse eski bir elbise giyip, kül üzerinde otursa, fakat kendini bir şey zannetse, o hiçbir şey değildir. Başka şeyh de iki şala bürünüp, taht üzerinde otursa, fakat kendini hiçbir şey olarak görse, bil ki o esas şeyhdir" buyurdu. Habibullah bu durumu arkadaşlarına anlatınca, arkadaşı; "Onlar Allah-ü Teala'nın izni ile kalpten geçeni bilirler. Onu için bizler, onların yanına kalbimizi vesveselerden temizleyerek girelim" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.