'Dünyayı ahirete tercih ettiler'
Hz. Mikdad, Şûra günü şöyle dedi: "Hilafeti Resûlullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyt'inin elinden çekip alan şu Kureyş'in yaptığına şaşırıp kalmamak mümkün değil! Allah'a yemin ederim ki Allah rızası için yapmadılar bunu; dünyayı ahirete tercih ettiler, işin aslı bu"
26.09.2016 00:00:00
Sakife'de gerçekleşen kritik hadiseyi ana kaynaklarda nakledildiği üzere adım adım ve özetle incelemek faydalı olacaktır:
"Resûlullah (s.a.a) dünyadan göçmüştü. Başlarında Hz. Ali (a.s)'ın bulunduğu Haşimilerle diğer bir grup sahabe, Allah Resulünün (s.a.a) pâk naaşının gusül ve kefen işleriyle meşguldü." (İbn-i Hişam Siyeri, c.4, s.336 ve El Gadir, c.7).
Muhacirlerin çoğuyla, Useyd bin Heziyre, Beni Abdul Eşhel, Evs kabilesinden bir grup (Halebiye Siyeri, c.3, s.394) ve Zeyd bin Sâbit'le Beşir ibn-i Sa'd gibi Ensar'dan müteşekkil bir grup Ebubekir'in etrafına toplanarak aceleyle Benî Sâide Sakifesi'ne doğru hareket ettiler. (İbn-i Hişam Siyeri, c.4, s.338; Taberi Tarihi, c.2, s446 ve Tarihu'l-Hulefâ s.45 ve Kâmil, İbn-iEsir, c.2, s.124).
Bir grup Ensar da, Sa'd bin Ubade'nin etrafında toplanmıştı. Konuşmalar başladı. Her kafadan bir ses çıkmaya başlayınca ortada hiçbir söz birliği yokken Ömer kimseye danışmaksızın Ebubekir'in eline sarıldı; nezaketli ifadelerle birbirlerini halife olmaya davet ettiler. (Kamil, İbn-i Esir, c.2, s.126; Tarih-i Taberi c.2, s.458-446 ve Halebiye Siyeri, c.3, s.395; el-İmame c.1, s.6; İbn-i Ebi'l-Hadid, c.2, s.3).
Derken, Ömer, Ebubekir'e biat etti, Beşir bin Sa'd'le Zeyd bin Sâbit de konuşma yaparak Ebubekir'le biat konusunda Ensar'ı ikna etmeye çalıştılar; Muhacirlerle Ensar'ın çoğunluğunun biatı sağlandı ve halife tayini işi böylece gerçekleşmiş oldu.
Burada, dikkatle üzerinde durulması gereken birkaç nokta söz konusudur:
Birincisi, Resûlullah'ın (s.a.a) ölüm döşeğinde iken verdiği Usame komutasındaki ordunun hemen yola çıkması ayrıca Birinci, İkinci ve Üçüncü halifelerin de bu ordunun birer askeri olarak Medine'yi mutlaka terk etmelerinin gerekliliği yolundaki kesin ve ısrarlı emrine rağmen Ebubekir, Ömer ve Osman'ın -şu veya bu sebeple- Resûlullah'ın (s.a.a) emrine itaat etmeyip Medine'den çıkmadıkları (İbn-i Hişam, Siyeri, c.4, s.338 ve Kâmil, c.2, s.120-121 ve Yakubi c.2, s.92); Hz. Ali'nin (a.s) Muhacirlere yönelerek, "Allah aşkına ey Muhacirler; Resûlullah'ın (s.a.a) hükümetine; Ehl-i Beyt'inin hakkı olan bu makama sahiplenmeyin!" demesi... (el İmame Ve's Siyase c.1, s.12).
Fazl bin Abbas'ın bu konuda konuşurken sadece Kureyşlileri muhatap alması: (Ya'kubi, c.2, s.103 ve İbn-i Ebi'l-Hadid c.2, s.8)
Mikdad'ın da Şûra günü sadece Kureyş'i muhatap alıp, "Hilafeti Resûlullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyt'inin elinden çekip alan şu Kureyş'in yaptığına şaşırıp kalmamak mümkün değil! Allah'a yemin ederim ki Allah rızası için yapmadılar bunu; dünyayı ahirete tercih ettiler, işin aslı bu!" demesi (Yâkubi Tarihi. c.2, s.140) vb. karineler bu işi yapanların -birkaç kişi dışında- Ensar olmadığı ve Kureyş'in bu işi plânlayıp uygulayan tek taraf olduğunu apaçık gözler önüne sermektedir. Kureyş'in kimi zaman Hz. Ali'nin yaşça küçük olmasını bahane ettiği, kimi zaman da "halifelikle peygamberlik aynı ailede olmamalı/bir elde toplanmamalı" dediği bilinmektedir.
Demek ki meselenin aslı, Ömer'in de dediği gibi, "Kureyşlilerin Ali (a.s)'ı halife olarak görmeye tahammül edemeyecekleri"dir. (Aynı kaynak, c.2, s.137).
Nitekim aynı şahıslar; bazen de Gadir-i Hum nassına rağmen içtihada kalkışmakta ve bir yerde Ömer'in de açıkça ifade ettiği gibi, "İş öyle icap etti..." ve "maslahat öyle gerektiriyordu" diyerek konuyu kapatmaya çalışmaktaydı. (Kâmil, İbn-i Esir c.3, s.24).
Tabii ki halifelik macerasının kolayca olup bitmediği de bilinmelidir. Sırf bu yüzden Resûlullah'ın (s.a.a) mübarek naaşı defnedilmeyerek kendi evlerinde, üç gün boyunca, bekletilmiştir. (el Bidaye, c.5, s.271; İbn-i Ebi'l-Hadid, c.2, s.191-192; Tarih-i Taberi, c.2, s.450). (Hz. Ali Hilafetten Nasıl Mahrum Bırakıldı, Husrovşahi).
"Resûlullah (s.a.a) dünyadan göçmüştü. Başlarında Hz. Ali (a.s)'ın bulunduğu Haşimilerle diğer bir grup sahabe, Allah Resulünün (s.a.a) pâk naaşının gusül ve kefen işleriyle meşguldü." (İbn-i Hişam Siyeri, c.4, s.336 ve El Gadir, c.7).
Muhacirlerin çoğuyla, Useyd bin Heziyre, Beni Abdul Eşhel, Evs kabilesinden bir grup (Halebiye Siyeri, c.3, s.394) ve Zeyd bin Sâbit'le Beşir ibn-i Sa'd gibi Ensar'dan müteşekkil bir grup Ebubekir'in etrafına toplanarak aceleyle Benî Sâide Sakifesi'ne doğru hareket ettiler. (İbn-i Hişam Siyeri, c.4, s.338; Taberi Tarihi, c.2, s446 ve Tarihu'l-Hulefâ s.45 ve Kâmil, İbn-iEsir, c.2, s.124).
Bir grup Ensar da, Sa'd bin Ubade'nin etrafında toplanmıştı. Konuşmalar başladı. Her kafadan bir ses çıkmaya başlayınca ortada hiçbir söz birliği yokken Ömer kimseye danışmaksızın Ebubekir'in eline sarıldı; nezaketli ifadelerle birbirlerini halife olmaya davet ettiler. (Kamil, İbn-i Esir, c.2, s.126; Tarih-i Taberi c.2, s.458-446 ve Halebiye Siyeri, c.3, s.395; el-İmame c.1, s.6; İbn-i Ebi'l-Hadid, c.2, s.3).
Derken, Ömer, Ebubekir'e biat etti, Beşir bin Sa'd'le Zeyd bin Sâbit de konuşma yaparak Ebubekir'le biat konusunda Ensar'ı ikna etmeye çalıştılar; Muhacirlerle Ensar'ın çoğunluğunun biatı sağlandı ve halife tayini işi böylece gerçekleşmiş oldu.
Burada, dikkatle üzerinde durulması gereken birkaç nokta söz konusudur:
Birincisi, Resûlullah'ın (s.a.a) ölüm döşeğinde iken verdiği Usame komutasındaki ordunun hemen yola çıkması ayrıca Birinci, İkinci ve Üçüncü halifelerin de bu ordunun birer askeri olarak Medine'yi mutlaka terk etmelerinin gerekliliği yolundaki kesin ve ısrarlı emrine rağmen Ebubekir, Ömer ve Osman'ın -şu veya bu sebeple- Resûlullah'ın (s.a.a) emrine itaat etmeyip Medine'den çıkmadıkları (İbn-i Hişam, Siyeri, c.4, s.338 ve Kâmil, c.2, s.120-121 ve Yakubi c.2, s.92); Hz. Ali'nin (a.s) Muhacirlere yönelerek, "Allah aşkına ey Muhacirler; Resûlullah'ın (s.a.a) hükümetine; Ehl-i Beyt'inin hakkı olan bu makama sahiplenmeyin!" demesi... (el İmame Ve's Siyase c.1, s.12).
Fazl bin Abbas'ın bu konuda konuşurken sadece Kureyşlileri muhatap alması: (Ya'kubi, c.2, s.103 ve İbn-i Ebi'l-Hadid c.2, s.8)
Mikdad'ın da Şûra günü sadece Kureyş'i muhatap alıp, "Hilafeti Resûlullah'ın (s.a.a) Ehl-i Beyt'inin elinden çekip alan şu Kureyş'in yaptığına şaşırıp kalmamak mümkün değil! Allah'a yemin ederim ki Allah rızası için yapmadılar bunu; dünyayı ahirete tercih ettiler, işin aslı bu!" demesi (Yâkubi Tarihi. c.2, s.140) vb. karineler bu işi yapanların -birkaç kişi dışında- Ensar olmadığı ve Kureyş'in bu işi plânlayıp uygulayan tek taraf olduğunu apaçık gözler önüne sermektedir. Kureyş'in kimi zaman Hz. Ali'nin yaşça küçük olmasını bahane ettiği, kimi zaman da "halifelikle peygamberlik aynı ailede olmamalı/bir elde toplanmamalı" dediği bilinmektedir.
Demek ki meselenin aslı, Ömer'in de dediği gibi, "Kureyşlilerin Ali (a.s)'ı halife olarak görmeye tahammül edemeyecekleri"dir. (Aynı kaynak, c.2, s.137).
Nitekim aynı şahıslar; bazen de Gadir-i Hum nassına rağmen içtihada kalkışmakta ve bir yerde Ömer'in de açıkça ifade ettiği gibi, "İş öyle icap etti..." ve "maslahat öyle gerektiriyordu" diyerek konuyu kapatmaya çalışmaktaydı. (Kâmil, İbn-i Esir c.3, s.24).
Tabii ki halifelik macerasının kolayca olup bitmediği de bilinmelidir. Sırf bu yüzden Resûlullah'ın (s.a.a) mübarek naaşı defnedilmeyerek kendi evlerinde, üç gün boyunca, bekletilmiştir. (el Bidaye, c.5, s.271; İbn-i Ebi'l-Hadid, c.2, s.191-192; Tarih-i Taberi, c.2, s.450). (Hz. Ali Hilafetten Nasıl Mahrum Bırakıldı, Husrovşahi).
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.