Bugünün yargı düzeni 2010 senesinde Ak Partisi hükümetinin referandum sonrası gerçekleştirdiği düzenlemeler ile şekillenmişti. 2010 senesindeki referandumda Yargı'ya ciddi müdahalelerin önünü açacak değişikliklerin yapıldığı konuşulmuştu. Özellikle HSYK'nın üye sayısının arttırılması ve bazı üyelerin direkt cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi, özelleştirmelerde Danıştay'ın yerindelik denetimi yapmasının engellenmesi ve Anayasa Mahkemesi'nin yapısının değiştirilmesine neden olan düzenlemeler, 2010'dan sonra hayata geçirildi. Yaşananlar, bağımsız Yargı'ya direkt müdahale olarak yorumlanmıştı. O tarihlerde cemaat ile hiçbir problemin yaşanmaması, kadrolara cemaate yakın olanların alındığı söylentilerini doğurmuştu. Aynı süreçte, "Ordu içinde cemaatin imamları var" diye sesini yükseltenlere, "bunların gerçekle alakası yok" denilmişti. Yargı'ya müdahaleler ise külliyen reddedilmekteydi. Yargı'ya müdahale örnekleri görmezden gelindi: Deniz Feneri davasının Türkiye ayağında, savcıya görevden el çektirildi, hatta yargılandı. "Savcıya, hakime müdahale var" denildiğinde kimse bunları duymadı. Savcı Abdulvehan Yaren, basın açıklamasında, "hırsızların imparatoru" diyerek, zekat hırsızlarını koruma altına alan bir güçten bahsetmişti. Hatta Başbakan, "Ben davanın savcısıyım" diyordu. Aradan üç sene geçti, Yargı'ya müdahaleler yine gündemde. İktidara yakın olanların karıştığı iddia edilen ihalelerle ilgili düğmeye basılan yeni yolsuzluk soruşturmasında savcı yine dosyadan el çektirildi. Ama bu sefer, HSYK olaya müdahil oldu, "Yargı'ya müdahale edilmesin" dedi. Danıştay, adli kolluk yönetmeliğindeki değişikliklerin yürütmesini durdurdu. Yani işler budan üç sene öncesi gibi gitmiyor. Referandum sonrası, cemaate yakın isimlerin doldurulduğu iddia edilen kurumlar bugün Erdoğan'ın karşısındalar. Savcının dosyadan el çektirilmesine, "Devlet gücünü kullanarak anayasayı hiçe saymak" yorumunu yapanlar var. Zira, soruşturmalar engellenince kuşkular havada kaldı. İradeleri ile bir yerlere taşıdıkları kişiler, bugün iktidarı yalnız bıraktı. Kim mi sahip çıkıyor? Müslüman Kardeşler'in lideri Yusuf el-Kardavi, Ak Partisi ve Erdoğan hakkındaki gidişata, "KOMPLO" dedi!!!
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Sinem Baş / diğer yazıları
- Geçmiş olsun Sayın Baş / 23.03.2020
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018
- Gün BTP iktidarına çalışma günüdür / 19.11.2019
- Tebrikler Türk milleti! / 02.04.2019
- Ne mutlu ‘BTP’liyim’ diyebilene / 06.03.2019
- 2. buluşma iktidarın ayak sesleri / 26.02.2019
- Artık ‘Bağımsız Türkiye Partisi’ demeliyiz / 05.02.2019
- Prof. Dr. Haydar Baş’a çirkin saldırı / 11.01.2019
- Cumhuriyet ve iftiralar / 29.10.2018
- 10. Milli Ekonomi Modeli Kongresi / 29.05.2018
- Yarın 23 Nisan / 22.04.2018