Dördüncü temsilci: Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed
Üç yıla yakın sefirlik görevini yürüten Ebu’l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî, Basra'ya yakın bir köyde doğmuştur. Varlıklı bir aileye mensuptur. Malının çoğunu Hasan el-Askerî'ye bağışlamıştır
24.07.2024 18:19:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Üç yıla yakın sefirlik görevini yürüten Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî, Basra'ya yakın bir köyde doğmuştur. Varlıklı bir aileye mensuptur. Malının çoğunu Hasan el-Askerî'ye bağışlamıştır.
Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed sefirlik görevine Ebu'l-Kâsım Hüseyin b. Rûh tarafından atanmıştır. İmamî kaynaklara göre, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarri nâib olarak Ehl-i Beyt dostlarının çoğunluğu tarafından kabul görmüştür.
Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî 326-329/937-942 yılları arasında üç yılı aşkın bir süre sefirlik görevini yürütmüştür. Hasan el-Askerî'nin 260/874 yılındaki vefatından, sefir olarak tayin edildiği 326/937 yılına kadar yaklaşık atmış altı yıl geçmiş olmasına ve Ehl-i Beyt cemaatinin iştiyaklı intizarına rağmen, Gâib İmam zuhûr etmemiştir.
Haberlere göre Gâib İmam, dünyanın zulüm ve adaletsizliklerle dolduğu bir sırada zuhûr edecektir. Oysa yeryüzü zulüm ve adaletsizlikle dolup taşmış olmasına rağmen "zuhûr" bir türlü gerçekleşmemiştir.
Muhammed el-Mehdî'nin zuhûru sadece Ehl-i Beyt cemaatini bölünmekten ve ayaklar altında kalmaktan kurtarmayacak, aynı zamanda İslam devletinin kayıplarını telafi edecektir.
Ahmed b. Muhammed Safvanî, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî'nin vefatı yaklaşınca Ehl-i Beyt dostlarından bir grup yanına vararak yerine kimin geçeceğini sormuşlar, o da herhangi birini yerine geçirmekle görevlendirilmediğini söylemiştir.
Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî 329/940 yılında vefat etmiştir. Kabri Bağdat'ta Halencî caddesinde, Ebu Uttab nehrinin yakınlarındadır.
ES-SAMARRÎ'YE GELEN SON İKİ TEVKİ'
Ehl-i Beyt dostlarının ileri gelenlerinden Hasan b. Ahmed baş-kanlığında bir grup Ehl-i Beyt dostu, ölümüne çok yakın bir zamanda Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî'ye yerine kimi bırakacağı sorulduğunda, "Ben bu konuda bir kimseye vasiyet etmekle görevli değilim" dedikten sonra Mehdî'den gönderilen tev- ki'i göstererek onlarla paylaşmıştır.
Sâduk rivâyet etmektedir ki; Ahmed b. Hasan, şöyle söylemektedir: "Şeyh Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî vefat ettiği yılda ben Bağdat'ta bulunmaktaydım. Vefatından birkaç gün önce hizmetini görmek için yanına gittim. O değerli şahıs, Muhammed el-Mehdî tarafından yayınlanmış olan fermanı, mektubunu şu ibâre ile bana okudu" demektedir.
Tevki' şöyledir:
"Ey Ali b. Muhammed es-Samarrî! Allah senin yokluğunda kardeşlerinin mükafaatını arttırsın. Altı gün sonra öleceksin. İşlerini düzene koy, ölümünden sonra yerine geçmek üzere hiç kimseye vasiyette bulunma.
Artık Gaybet'-i Kübra başlamıştır ve Allah izin vermedikçe zuhûr olmayacaktır. Zuhûr ancak kalplerin katılaşması ve yeryüzünün zulümle dolmasından sonra Allah'ın izniyle olacaktır. Şunu bilin ki; zuhûrumun alameti olan Süfyanî'nin çıkışından önce kim, beni gördüğünü söylerse yalan söylemektedir. Güç ve kuvvet, ancak Allah'tandır."
Mehdî, gönderdiği tevki ile Gaybet'-i Kübra döneminde Ehl-i Beyt Ekolü'nün nasıl hareket etmesi gerektiğini bildirerek, Gaybet zamanında Ehl-i Beyt dostlarının vazifelerini, dinî ve sosyal meselelerde müracaat edecekleri kaynağı işaret etmiştir.
İmamî âlimlerden Tûsî, Sâduk ve Tabersî, İshak b. Ammar'dan şöyle nakletmişlerdir:
"Mevlâmız, Ehl-i Beyt mektebi izleyicilerinin Gaybet' zamanındaki vazifeleri hakkında şöyle buyurmuştur:
"Karşılaştığınız olaylarda, hadislerimizi rivâyet edenlere müracaat ediniz. Çünkü onlar, benim sizin üzerinize olan hüccetlerimdir, ben de onlara, Allah'ın Hüccet'iyim.
Gaybet'im zamanında, benden faydalanmak, bulut altındaki güneşten faydalanmaya benzer. Yıldızlar nasıl gök ehline 'aman'sa ben de yeryüzündekilere 'aman'ım. Soru kapısını kapatın ve size gerekmeyen şeyleri sormayın. Bilmediğiniz şeylerin de üstüne gitmeyin."
Son gelen iki tevki'de öne çıkan hususlara dikkat edilecek olunursa şunlar söylenebilir:
İkinci Gaybet''in başlaması ile lidersiz kalan İmamîlerin, Gaybet' zamanında Ehl-i Beyt sevenlerinin sorumluluklarının belirlenmesinde, dinî ve sosyal meselelerde müracaat edecekleri yegâne kaynak İmamlardan duydukları hadisleri rivayet eden Ehl-i Beyt hadisçilerdir.
Tevki'de bildirildiğine göre, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es- Samarrî altı gün sonra ölecektir. İmamî kaynaklara göre Dördüncü Nâib belirlenen günde vefat etmiştir.
Muhammed el-Mehdî, Dördüncü Nâib'e kendi yerine hiç kimseyi tayin etmemesini emretmiştir. Dolayısıyla, Gaybet-i Kübra başlamıştır.
Bu dönemden itibaren tevki'ler gelmeyeceği gibi, Muhammed el-Mehdî ile Ehl-i Beyt dostları arasında irtibat kopmuştur.
Tevki'de bildirildiğine göre; Muhammed el-Mehdî zamanı belirli olamayan bir kayboluşa geçecektir. Artık kimse ile irtibata geçmeyecektir. Ümitlerin kesildiği, dünyanın zulümle dolduğu bir anda ortaya çıkacaktır (zuhûr edecektir).
Muhammed el-Mehdî'nin zuhûrundan önce belirli alametlerin olacağı, aksi halde zuhûru ile ilgili söylentilerin asılsız olduğu tevki'de bildirilmektedir. Zuhûrun kalpler katılaşmadıkça ve yeryüzü zulümle dolmadıkça gerçekleşmeyeceği dile getirilmiştir. Zuhûr alameti olarak, Süfyanî'nin ve gök sayhasının beklenmesini, bunun dışında zuhûrdan bahsedenin yalancı olduğu vurgulanmıştır.
Sefirler döneminin bitmesi ile Muhammed el-Mehdî adına top-lanan humusun toplanmasına gerek kalmamıştır. Civar merkezlerde sefirlerin vekilleri de faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmışlardır.
Özellikle İkinci Gaybet''in başlangıcıyla humus toplamaktan vazgeçilmiştir. Müfid'in tavsiyesi üzerine humusun "sadat" adı verilen kısmı, Peygamber ümmetinin muhtaçlarına, yetimlere, yolda kalmışlara ve fakihlere dağıtılmak üzere dörde bölünerek kullanılmıştır.
Bu noktadan itibaren İmamî fakihlerin popülaritelerinin arttığını görüyoruz. Daha sonra Hillî, humusun İmam'a ait olan kısmını kendine kabul etmeye başlamıştır. Hillî, humusun bu kısmını Ehl-i Beyt hedeflerine hizmet eden dinî etkinliklerde kullanmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed sefirlik görevine Ebu'l-Kâsım Hüseyin b. Rûh tarafından atanmıştır. İmamî kaynaklara göre, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarri nâib olarak Ehl-i Beyt dostlarının çoğunluğu tarafından kabul görmüştür.
Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî 326-329/937-942 yılları arasında üç yılı aşkın bir süre sefirlik görevini yürütmüştür. Hasan el-Askerî'nin 260/874 yılındaki vefatından, sefir olarak tayin edildiği 326/937 yılına kadar yaklaşık atmış altı yıl geçmiş olmasına ve Ehl-i Beyt cemaatinin iştiyaklı intizarına rağmen, Gâib İmam zuhûr etmemiştir.
Haberlere göre Gâib İmam, dünyanın zulüm ve adaletsizliklerle dolduğu bir sırada zuhûr edecektir. Oysa yeryüzü zulüm ve adaletsizlikle dolup taşmış olmasına rağmen "zuhûr" bir türlü gerçekleşmemiştir.
Muhammed el-Mehdî'nin zuhûru sadece Ehl-i Beyt cemaatini bölünmekten ve ayaklar altında kalmaktan kurtarmayacak, aynı zamanda İslam devletinin kayıplarını telafi edecektir.
Ahmed b. Muhammed Safvanî, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî'nin vefatı yaklaşınca Ehl-i Beyt dostlarından bir grup yanına vararak yerine kimin geçeceğini sormuşlar, o da herhangi birini yerine geçirmekle görevlendirilmediğini söylemiştir.
Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî 329/940 yılında vefat etmiştir. Kabri Bağdat'ta Halencî caddesinde, Ebu Uttab nehrinin yakınlarındadır.
ES-SAMARRÎ'YE GELEN SON İKİ TEVKİ'
Ehl-i Beyt dostlarının ileri gelenlerinden Hasan b. Ahmed baş-kanlığında bir grup Ehl-i Beyt dostu, ölümüne çok yakın bir zamanda Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî'ye yerine kimi bırakacağı sorulduğunda, "Ben bu konuda bir kimseye vasiyet etmekle görevli değilim" dedikten sonra Mehdî'den gönderilen tev- ki'i göstererek onlarla paylaşmıştır.
Sâduk rivâyet etmektedir ki; Ahmed b. Hasan, şöyle söylemektedir: "Şeyh Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es-Samarrî vefat ettiği yılda ben Bağdat'ta bulunmaktaydım. Vefatından birkaç gün önce hizmetini görmek için yanına gittim. O değerli şahıs, Muhammed el-Mehdî tarafından yayınlanmış olan fermanı, mektubunu şu ibâre ile bana okudu" demektedir.
Tevki' şöyledir:
"Ey Ali b. Muhammed es-Samarrî! Allah senin yokluğunda kardeşlerinin mükafaatını arttırsın. Altı gün sonra öleceksin. İşlerini düzene koy, ölümünden sonra yerine geçmek üzere hiç kimseye vasiyette bulunma.
Artık Gaybet'-i Kübra başlamıştır ve Allah izin vermedikçe zuhûr olmayacaktır. Zuhûr ancak kalplerin katılaşması ve yeryüzünün zulümle dolmasından sonra Allah'ın izniyle olacaktır. Şunu bilin ki; zuhûrumun alameti olan Süfyanî'nin çıkışından önce kim, beni gördüğünü söylerse yalan söylemektedir. Güç ve kuvvet, ancak Allah'tandır."
Mehdî, gönderdiği tevki ile Gaybet'-i Kübra döneminde Ehl-i Beyt Ekolü'nün nasıl hareket etmesi gerektiğini bildirerek, Gaybet zamanında Ehl-i Beyt dostlarının vazifelerini, dinî ve sosyal meselelerde müracaat edecekleri kaynağı işaret etmiştir.
İmamî âlimlerden Tûsî, Sâduk ve Tabersî, İshak b. Ammar'dan şöyle nakletmişlerdir:
"Mevlâmız, Ehl-i Beyt mektebi izleyicilerinin Gaybet' zamanındaki vazifeleri hakkında şöyle buyurmuştur:
"Karşılaştığınız olaylarda, hadislerimizi rivâyet edenlere müracaat ediniz. Çünkü onlar, benim sizin üzerinize olan hüccetlerimdir, ben de onlara, Allah'ın Hüccet'iyim.
Gaybet'im zamanında, benden faydalanmak, bulut altındaki güneşten faydalanmaya benzer. Yıldızlar nasıl gök ehline 'aman'sa ben de yeryüzündekilere 'aman'ım. Soru kapısını kapatın ve size gerekmeyen şeyleri sormayın. Bilmediğiniz şeylerin de üstüne gitmeyin."
Son gelen iki tevki'de öne çıkan hususlara dikkat edilecek olunursa şunlar söylenebilir:
İkinci Gaybet''in başlaması ile lidersiz kalan İmamîlerin, Gaybet' zamanında Ehl-i Beyt sevenlerinin sorumluluklarının belirlenmesinde, dinî ve sosyal meselelerde müracaat edecekleri yegâne kaynak İmamlardan duydukları hadisleri rivayet eden Ehl-i Beyt hadisçilerdir.
Tevki'de bildirildiğine göre, Ebu'l-Hasan Ali b. Muhammed es- Samarrî altı gün sonra ölecektir. İmamî kaynaklara göre Dördüncü Nâib belirlenen günde vefat etmiştir.
Muhammed el-Mehdî, Dördüncü Nâib'e kendi yerine hiç kimseyi tayin etmemesini emretmiştir. Dolayısıyla, Gaybet-i Kübra başlamıştır.
Bu dönemden itibaren tevki'ler gelmeyeceği gibi, Muhammed el-Mehdî ile Ehl-i Beyt dostları arasında irtibat kopmuştur.
Tevki'de bildirildiğine göre; Muhammed el-Mehdî zamanı belirli olamayan bir kayboluşa geçecektir. Artık kimse ile irtibata geçmeyecektir. Ümitlerin kesildiği, dünyanın zulümle dolduğu bir anda ortaya çıkacaktır (zuhûr edecektir).
Muhammed el-Mehdî'nin zuhûrundan önce belirli alametlerin olacağı, aksi halde zuhûru ile ilgili söylentilerin asılsız olduğu tevki'de bildirilmektedir. Zuhûrun kalpler katılaşmadıkça ve yeryüzü zulümle dolmadıkça gerçekleşmeyeceği dile getirilmiştir. Zuhûr alameti olarak, Süfyanî'nin ve gök sayhasının beklenmesini, bunun dışında zuhûrdan bahsedenin yalancı olduğu vurgulanmıştır.
Sefirler döneminin bitmesi ile Muhammed el-Mehdî adına top-lanan humusun toplanmasına gerek kalmamıştır. Civar merkezlerde sefirlerin vekilleri de faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmışlardır.
Özellikle İkinci Gaybet''in başlangıcıyla humus toplamaktan vazgeçilmiştir. Müfid'in tavsiyesi üzerine humusun "sadat" adı verilen kısmı, Peygamber ümmetinin muhtaçlarına, yetimlere, yolda kalmışlara ve fakihlere dağıtılmak üzere dörde bölünerek kullanılmıştır.
Bu noktadan itibaren İmamî fakihlerin popülaritelerinin arttığını görüyoruz. Daha sonra Hillî, humusun İmam'a ait olan kısmını kendine kabul etmeye başlamıştır. Hillî, humusun bu kısmını Ehl-i Beyt hedeflerine hizmet eden dinî etkinliklerde kullanmıştır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.