Bu köşede dün yayınlanan "Gülerce'den Gülmeceler" başlıklı yazımızı okumayanlar için hatırlatalım; Sayın Gülerce'nin Zaman'daki "Diyalog Mevsimi" adlı yazısından alıntılar yapmıştık. Söz konusu yazısında mevsimin tam bir diyalog mevsimi olduğunu vurguluyor ve diyalog meyvelerinin devşirilmeye başlandığını örneklerle açıklıyor.
"... İşte diyalog mevsiminin ilk meyvelerinden biri" diye takdim ettiği şey, metropolitlerin, papazların, hahamların iftar sofralarının saygıdeğer misafirleri haline gelmesi.
"Diyalog mevsiminde neler yetişir, ya da neler yetişti?" sorusuna cevap ararken önümüze çıkan tablo şudur:
Yahudi ve Hıristiyan alemi arka planda, perde arkasında; Müslüman Türk Milletini, baskılarla, katliamlarla sıkıştırdığı Anadolu yaylasından da sürme planları yaparken, planların büyük bir kısmını hayata geçirmişken, son yumruğu indirmek üzere iken, Zaman Gazetesi ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı aracılığı ile bu millete elma şekeri uzatıyor. Kuşkulanıp da tedbir almasınlar, milli mücadele yıllarındaki gibi zorluk çıkarmasınlar diye, "bakın, ne kadar da kırmızı, tadı da çok şeker, bir bu yandan yalayın, bir o yandan yalayın" diyerek diyalog adlı elma şekeri ile bu milleti oyalıyorlar, kandırıyorlar. Onların penceresinden bakarsanız gelinen nokta, alınan sonuç müthiştir. Bin yıllık rüyalarının gerçekleşmiş halidir. Daha ne olsun, muhtemel ve müstakbel maktulleri tarafından alkışlanmaktadırlar. Yurtlarına konmayı, yuvalarına oturmayı planladıkları bir milleti, diyalog sayesinde, katillerin kanlı ellerini, kanlı çizmelerini göremeyecek bir konuma, bir duruma getirmişlerdir. Onlar; diyalog mevsiminden, diyalog meyvelerinden bahsedebilirler,
Siz hangi meyveden bahsediyorsunuz, biz hangi meyveden bahsedebliriz, sayın Gülerce?
"Türkiye'de 1995'ten beri esen diyalog ve hoşgörü rüzgarı" bizim ülkemize, bizim medeniyetimize ne kazandırmıştır Allah aşkına? Oranize ettiğiniz diyalog iftarlarında, hahamların, papazların başköşeye oturtulması, onlara sofra duası yaptırmanız ülkemize, milletimize, gençliğimize ne kazandırmıştır? Mensubu oldukları dinlerin, medeniyetlerin ve sözcüsü oldukları milletlerin kinlerini, nefretlerini mi frenlemiştir, azaltmıştır?
Kendi organizeleri olan 11 Eylül meselesini bahane ederek İslam aleminin başına leş kargaları gibi üşüşmelerini mi önlemiştir? Afganistan'da gencecik civanların ekin gibi biçilip toprağa düşmesini mi önlemiştir?
Sizin bu diyalog sevdanızın meyvelerinden biri de Irak katliamları mıdır? Filistin'de Müslüman kıyımı mıdır?
Siz hangi diyalog meyvesinden bahsediyorzunuz?
Şu pragraf da size ait:
"Bişkek'te sahurda misafiri olduğumuz işadamı arkadaşın 10 yaşındaki kızı, bize en iyi iki arkadaşından birinin Rus olduğunu söylerken diyalog mevsiminin inşallah ne kadar uzun süreceğini de anlatıyordu".
Buna dense dense, buyurun buradan yakın denir. Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı denir. Buyurun cenaze namazına denir.
Demek ki, 10 yaşındaki kızımızın tüm arkadaşları Rus olursa, bu diyalog mevsiminin ömrü sittin sene uzayacak öyle mi?
Desinler
Söylesinden desinler
Vatanımsın canımsın
Ne derseler desinler...
"... İşte diyalog mevsiminin ilk meyvelerinden biri" diye takdim ettiği şey, metropolitlerin, papazların, hahamların iftar sofralarının saygıdeğer misafirleri haline gelmesi.
"Diyalog mevsiminde neler yetişir, ya da neler yetişti?" sorusuna cevap ararken önümüze çıkan tablo şudur:
Yahudi ve Hıristiyan alemi arka planda, perde arkasında; Müslüman Türk Milletini, baskılarla, katliamlarla sıkıştırdığı Anadolu yaylasından da sürme planları yaparken, planların büyük bir kısmını hayata geçirmişken, son yumruğu indirmek üzere iken, Zaman Gazetesi ve Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı aracılığı ile bu millete elma şekeri uzatıyor. Kuşkulanıp da tedbir almasınlar, milli mücadele yıllarındaki gibi zorluk çıkarmasınlar diye, "bakın, ne kadar da kırmızı, tadı da çok şeker, bir bu yandan yalayın, bir o yandan yalayın" diyerek diyalog adlı elma şekeri ile bu milleti oyalıyorlar, kandırıyorlar. Onların penceresinden bakarsanız gelinen nokta, alınan sonuç müthiştir. Bin yıllık rüyalarının gerçekleşmiş halidir. Daha ne olsun, muhtemel ve müstakbel maktulleri tarafından alkışlanmaktadırlar. Yurtlarına konmayı, yuvalarına oturmayı planladıkları bir milleti, diyalog sayesinde, katillerin kanlı ellerini, kanlı çizmelerini göremeyecek bir konuma, bir duruma getirmişlerdir. Onlar; diyalog mevsiminden, diyalog meyvelerinden bahsedebilirler,
Siz hangi meyveden bahsediyorsunuz, biz hangi meyveden bahsedebliriz, sayın Gülerce?
"Türkiye'de 1995'ten beri esen diyalog ve hoşgörü rüzgarı" bizim ülkemize, bizim medeniyetimize ne kazandırmıştır Allah aşkına? Oranize ettiğiniz diyalog iftarlarında, hahamların, papazların başköşeye oturtulması, onlara sofra duası yaptırmanız ülkemize, milletimize, gençliğimize ne kazandırmıştır? Mensubu oldukları dinlerin, medeniyetlerin ve sözcüsü oldukları milletlerin kinlerini, nefretlerini mi frenlemiştir, azaltmıştır?
Kendi organizeleri olan 11 Eylül meselesini bahane ederek İslam aleminin başına leş kargaları gibi üşüşmelerini mi önlemiştir? Afganistan'da gencecik civanların ekin gibi biçilip toprağa düşmesini mi önlemiştir?
Sizin bu diyalog sevdanızın meyvelerinden biri de Irak katliamları mıdır? Filistin'de Müslüman kıyımı mıdır?
Siz hangi diyalog meyvesinden bahsediyorzunuz?
Şu pragraf da size ait:
"Bişkek'te sahurda misafiri olduğumuz işadamı arkadaşın 10 yaşındaki kızı, bize en iyi iki arkadaşından birinin Rus olduğunu söylerken diyalog mevsiminin inşallah ne kadar uzun süreceğini de anlatıyordu".
Buna dense dense, buyurun buradan yakın denir. Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı denir. Buyurun cenaze namazına denir.
Demek ki, 10 yaşındaki kızımızın tüm arkadaşları Rus olursa, bu diyalog mevsiminin ömrü sittin sene uzayacak öyle mi?
Desinler
Söylesinden desinler
Vatanımsın canımsın
Ne derseler desinler...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Aziz Karaca / diğer yazıları
- Vefatının beşinci yıl dönümünde Haydar Baş tüm yurtta anılıyor / 15.04.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025
- Mevcut manzara seni üzmüyorsa… / 11.04.2025
- Yorgun / 08.04.2025
- Yaratıcının kolu olan kullar… / 28.03.2025
- Reçeteyi cebinde taşıyarak şifa bekleyen bir kitle / 25.03.2025
- Ahlakî ilkeler manzumesi bir sure… / 16.03.2025
- O gün gelmeden evvel… / 13.03.2025
- Doğum yıl dönümünde Kur’an ile dirilmek… / 12.03.2025
- Oruca tutunabilseydik… / 11.03.2025
- Oruç tutsaydı bizi… / 10.03.2025