BTP Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, Türkiye'nin İran ve Brezilya ile imzaladığı nükleer takas anlaşmasını değerlendirdi. Prof. Dr. Baş, "Direksiyon da vites kolu da orada değişiyor. Frene ve gaza orada basılıyor" dedi.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, partisinin Ankara'da düzenlenen 4. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, sıcak gündeme ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Baş'ın değindiği gündem başlıklarından biri de İran-Türkiye ve Brezilya arasında akdedilen 'uranyum takası' anlaşması idi. Türkiye'nin Batı adına bu anlaşmaya imza atmasını değerlendiren BTP Genel Başkanı, şunları söyledi: "Direksiyon ta orada. Vites kolu ta orada değişiyor. Frene ve gaza orada basılıyor. Hepinizin bildiği gibi İran, uzun yıllardan beri komşumuz ve dostumuzdur. Nükleer enerji konusunda bizi onun karşısına çıkartıp savaşa sokmak istiyorlar. Haberiniz olsun. Türk siyasetine düşen görev, basiretiyle oyunu görüp bunun içinden çıkmaktır. Şayet bu oyun 'ben iktidarda kalayım' düşüncesiyle hayata geçerse, yeminle konuşuyorum ortada iki milletten de eser kalmaz. Çünkü bugünkü savaşlarda kullanılan silahların ne kadar etkili olduğunu takdirinize bırakıyorum. Burada Türk devletine ve milletine düşen görev, kendi inancını taşıyan insanların yanında yer almaktır."
Milli dış politika şartHükümetin dış politikayı ABD'nin talimatları doğrultusunda yönlendirdiğini ifade den Baş, Türkiye'nin dost olarak kabul edebileceği ülkelerde aranması gereken özellikleri açıklayarak, "Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa, bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle iç politikayı devam ettiremeyiz. Şimdi size soruyorum. AB devletlerinin Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? (Seyirciler, var) Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun. Adamın gözü senin topraklarında. Lozan Anlaşması müzakerelerinde merhum İnönü, ABD'li murahhas azalarla görüşüyor. ABD'li üyeler, "Biz Türkiye'nin Güneydoğu sınırlarını kabul etmiyoruz" diyor. Bunu kabul edebilmemiz için sizin bize yeraltı kaynaklarınızı vermeniz lazım. Merhum İnönü, 'buna ben karar veremem' diyor. Telgraf çekiyor, merhum Mustafa Kemal telgrafı alıp, okuyor. Sözü şu: Canımızı vererek, kanımızı dökerek kazandığımız bağımsızlığımızı masa başında terk edemeyiz. Telgrafı yırtıp atıyor."
Başkanlık sisteminin sonu bölünmeAnayasa tartışmaları sırasında Başbakan Erdoğan tarafından gündeme getirilen başkanlık sistemi de, BTP Liderinin gündemindeydi. Prof. Dr. Baş, bu konuda şunları söyledi: "Sen başkanlık sistemini getirdiğin zaman, ikinci bir unsur ortaya çıkıyor. O zaman Türkiye bölgelere ayrılacak ve federal yapı ortaya çıkacak. Almanya ve ABD gibi federal devlet kurulması planlanıyor. Türkiye'de federasyon Türk milletinin bölünmesi demektir. Başkanlık sisteminin Türkçe adı, Türkiye'nin bölünmesidir." Başkanlık sistemi bu ülkeyi önce federasyona, ardından da bölünmeye götürür diyen Prof. Dr. Baş, 'bir ve beraber olmaktan başka çaremizin bulunmadığını belirterek, şunları söyledi: "Devletle millet, siville asker kardeş olacak. Kol kola girecek. Hepsi bundan korkuyor. Milletiyle devletiyle, siviliyle askeriyle, kentlisiyle köylüsü ile Alevisiyle Kürdüyle, Lazıyla bir bilek, bir yürek olacağız."
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Prof. Dr. Haydar Baş, partisinin Ankara'da düzenlenen 4. Olağan Kongresi'nde yaptığı konuşmada, sıcak gündeme ilişkin dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Baş'ın değindiği gündem başlıklarından biri de İran-Türkiye ve Brezilya arasında akdedilen 'uranyum takası' anlaşması idi. Türkiye'nin Batı adına bu anlaşmaya imza atmasını değerlendiren BTP Genel Başkanı, şunları söyledi: "Direksiyon ta orada. Vites kolu ta orada değişiyor. Frene ve gaza orada basılıyor. Hepinizin bildiği gibi İran, uzun yıllardan beri komşumuz ve dostumuzdur. Nükleer enerji konusunda bizi onun karşısına çıkartıp savaşa sokmak istiyorlar. Haberiniz olsun. Türk siyasetine düşen görev, basiretiyle oyunu görüp bunun içinden çıkmaktır. Şayet bu oyun 'ben iktidarda kalayım' düşüncesiyle hayata geçerse, yeminle konuşuyorum ortada iki milletten de eser kalmaz. Çünkü bugünkü savaşlarda kullanılan silahların ne kadar etkili olduğunu takdirinize bırakıyorum. Burada Türk devletine ve milletine düşen görev, kendi inancını taşıyan insanların yanında yer almaktır."
Milli dış politika şartHükümetin dış politikayı ABD'nin talimatları doğrultusunda yönlendirdiğini ifade den Baş, Türkiye'nin dost olarak kabul edebileceği ülkelerde aranması gereken özellikleri açıklayarak, "Eğer bizim değerlerimiz üzerinde komşularımızın bir hesabı varsa, bunun ötesinde coğrafyamız üzerinde bir hesabı varsa, biz asla o milletlerle iç politikayı devam ettiremeyiz. Şimdi size soruyorum. AB devletlerinin Türkiye coğrafyasında hesabı var mı? (Seyirciler, var) Sen nasıl bununla ittifak ediyorsun. Adamın gözü senin topraklarında. Lozan Anlaşması müzakerelerinde merhum İnönü, ABD'li murahhas azalarla görüşüyor. ABD'li üyeler, "Biz Türkiye'nin Güneydoğu sınırlarını kabul etmiyoruz" diyor. Bunu kabul edebilmemiz için sizin bize yeraltı kaynaklarınızı vermeniz lazım. Merhum İnönü, 'buna ben karar veremem' diyor. Telgraf çekiyor, merhum Mustafa Kemal telgrafı alıp, okuyor. Sözü şu: Canımızı vererek, kanımızı dökerek kazandığımız bağımsızlığımızı masa başında terk edemeyiz. Telgrafı yırtıp atıyor."
Başkanlık sisteminin sonu bölünmeAnayasa tartışmaları sırasında Başbakan Erdoğan tarafından gündeme getirilen başkanlık sistemi de, BTP Liderinin gündemindeydi. Prof. Dr. Baş, bu konuda şunları söyledi: "Sen başkanlık sistemini getirdiğin zaman, ikinci bir unsur ortaya çıkıyor. O zaman Türkiye bölgelere ayrılacak ve federal yapı ortaya çıkacak. Almanya ve ABD gibi federal devlet kurulması planlanıyor. Türkiye'de federasyon Türk milletinin bölünmesi demektir. Başkanlık sisteminin Türkçe adı, Türkiye'nin bölünmesidir." Başkanlık sistemi bu ülkeyi önce federasyona, ardından da bölünmeye götürür diyen Prof. Dr. Baş, 'bir ve beraber olmaktan başka çaremizin bulunmadığını belirterek, şunları söyledi: "Devletle millet, siville asker kardeş olacak. Kol kola girecek. Hepsi bundan korkuyor. Milletiyle devletiyle, siviliyle askeriyle, kentlisiyle köylüsü ile Alevisiyle Kürdüyle, Lazıyla bir bilek, bir yürek olacağız."