Dijital platformlar basına zarar veriyor
TBMM Dijital Mecralar Komisyonunca dijital ağların hukuksal ve yönetsel çerçeveye alınmasına yönelik çalışmaları değerlendiren marka hukuku uzmanı Özalp, "Basın yayıncılarının bir haberi üretmek için verdiği emeğe karşılık, dijitalleşmenin sağladığı imkanlarla üçüncü kişiler, bu emek üzerinden haksız gelir elde etmekte" dedi
03.06.2024 15:53:00
AA
AA





Avrupa Birliği (AB) tarafından 2019'da yayınlanan Dijital Tek Pazarda Telif Hakkı Direktifi ile telif hakları konusunda bazı güncellemeler yapıldığını kaydeden Telif, ticaret ve marka hukuku uzmanı Avukat Simay Özalp, burada basın yayınlarının korunmasının, dijital platformlar ile içerik yaratıcılarının elde ettiği kar arasındaki değer farkının azaltılmasının ve iki grup arasındaki iş birliğinin teşvik edilmesinin amaçlandığını dile getirdi. Türkiye'de de TBMM Dijital Mecralar Komisyonu'nun dijital telif haklarıyla alakalı bir yasal düzenleme üzerinde çalıştığını hatırlatan Özalp, haberlerin "eser" olarak tanımlanması ve basın kuruluşlarına bağlantılı hak sahipliği tanınması taleplerini komisyonun değerlendirdiğini aktardı.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 1952 yılında yürürlüğe girdiğini ve günümüz koşullarına uyum sağlamadığını söyleyen Özalp, "Dünyada yaşanan teknolojik ilerlemeler ve çağın gerektirdikleri nazara alındığında bu kanunun ihtiyaçları karşılamadığı, yetersiz kaldığı açıkça görülmektedir. Telif yasasının güncellenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak burada basın yayıncılarının özellikle üzerinde durduğu ve yakındıkları konular, yasanın içerisinde günlük haberlerin, 'eser' olarak tanımlanmaması ve basın yayıncılarına bağlantılı hak sahipliğinin tanınmamasıdır." ifadelerini kullandı. "Bağlantılı hak sahipliği"nin icracı sanatçılara, film yapımcılarına, radyo ve televizyon kuruluşlarına verildiğini, bunlar arasında basın yayıncılarının sayılmadığını belirten Özalp, bir haberi ilk kez üreterek topluma ulaştırma çabası dikkate alındığında basın yayıncılarına da bu emeğin karşılığı olarak basın yayıncılarına da bağlantılı hak sahipliği tanınmasının yerinde bir yaklaşım olduğunu söyledi. Avukat Özalp bu hakkın tanınmamasından ötürü basın yayıncıların telif hukukundan kaynaklı koruma hükümlerinden yararlanamadığını, bunun da bir takım mağduriyetlerin yol açtığını vurguladı.
Telif yasası yetersiz
Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 1952 yılında yürürlüğe girdiğini ve günümüz koşullarına uyum sağlamadığını söyleyen Özalp, "Dünyada yaşanan teknolojik ilerlemeler ve çağın gerektirdikleri nazara alındığında bu kanunun ihtiyaçları karşılamadığı, yetersiz kaldığı açıkça görülmektedir. Telif yasasının güncellenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak burada basın yayıncılarının özellikle üzerinde durduğu ve yakındıkları konular, yasanın içerisinde günlük haberlerin, 'eser' olarak tanımlanmaması ve basın yayıncılarına bağlantılı hak sahipliğinin tanınmamasıdır." ifadelerini kullandı. "Bağlantılı hak sahipliği"nin icracı sanatçılara, film yapımcılarına, radyo ve televizyon kuruluşlarına verildiğini, bunlar arasında basın yayıncılarının sayılmadığını belirten Özalp, bir haberi ilk kez üreterek topluma ulaştırma çabası dikkate alındığında basın yayıncılarına da bu emeğin karşılığı olarak basın yayıncılarına da bağlantılı hak sahipliği tanınmasının yerinde bir yaklaşım olduğunu söyledi. Avukat Özalp bu hakkın tanınmamasından ötürü basın yayıncıların telif hukukundan kaynaklı koruma hükümlerinden yararlanamadığını, bunun da bir takım mağduriyetlerin yol açtığını vurguladı.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.