Devletin emisyon hacmini genişletip sosyal projeler ile, özellikle dar gelirli bireylerin bütçelerine katkıda bulunarak tüketim ile üretimi dengelemek için, piyasalara müdahale etmesi gerekir.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet sadece alan el değil, aldığından daha fazlasını verebilme kudretinde olan iradedir. Sosyal devlet yaklaşımı hem sosyal adaleti, hem de sürekli büyümeyi sağlamaktadır. Yani fakir bir insanı doğrudan desteklemek, dolaylı olarak sanayiciyi de desteklemektir.
Devlet sadece vergi toplamamalıdırKapitalist anlayışlar ise devleti, global sermayenin faizle sattığı parasını koruyan ve faiz gelirlerini karşılamak için halkından vergi toplayan bir irade konumuna getirmiştir. Oysa Milli Ekonomi Modeli'mizde devlet, vatandaşının emeğini yine halkına hizmet olarak sunan iradedir. İfade ettiğimiz üzere, sadece halkından topladığı vergileri değil, aynı zamanda emisyondan elde ettiği senyoraj gelirini de halkına hizmet olarak aktaracağı için, "alan değil, veren el" konumunda bir devlet anlayışı Milli Ekonomi Modeli ile hayata geçirilmektedir.
Devlet piyasalardaki yerini almalıdırSerbest piyasa, kaynakların ve gelirlerin belli ellerde toplanmasından başka bir şey değildir. Piyasalar, serbestlik adı altında birkaç global sermaye grubunun kontrolüne terk edilmektedir. Kapitalist anlayışın hedefi, belli bir azınlık grubun refahı olduğu için, serbest piyasa adı altında kaynakların ve elde edilen gelirlerin bu kesime aktarılmasını istemesi son derece normaldir.Devlet, bu tekelleşmenin önünde engel olarak görüldüğü için, devletin güçlenmesi ve piyasaları kontrol etmesi istenmemektedir. Paranın faizle birlikte piyasalardan çekilerek stoklanması, paranın asıl vazifesini ifa etmesine engel olduğu gibi, parayı elinde tutanları piyasalara hâkim kılmaktadır. Bu sebeple faiz, Milli Ekonomi Modeli'nde bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Faiz, gelir dağılımdaki dengeyi bozduğu gibi üretim ile tüketimi de engeller. Kapitalist anlayışlar, bankaların kaydi para üretmesini desteklerken, merkez bankalarının emisyon ile parasal hacmi arttırmasına karşı çıkmaktadır. Dolayısı ile para talebi, maliyetli para ile karşılandığı için, kapitalist anlayışlara "faiz modelleri" de diyebiliriz.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf.Dr. Ernest Zurek / Bonn Üniversitesi AlmanyaMEM'in tarım stratejileri takdire şayandırDevlet ve hükümetlerin en temel görevi kuşkusuz halklarının uzun vadedeki gıda teminatını sağlamaktır. Bununla bağlantılı olarak devletlerin tükettiği gıdanın büyük bir kısmını kendi zirai üretimlerinden sağlamaları gerekmektedir. Dünyada tüketilen gıda ve yemlerin ithal oranı % 10'un altındadır. Yerli ziraat, sadece gıda teminatını sağlamıyor; aynı zamanda iş yerlerini de garanti altına alıyor, istenmeyen göçleri engelliyor. Buna ilaveten doğal kaynakların verimli bir şekilde değerlendirilmesi, işlenmemiş tarım alanlarının da muhafazası sağlanmış oluyor.Doğru bir projelendirme ile Milli Ekonomi Modeli, tarımı stratejik alan olarak değerlendirmekte ve yerli tarımın devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etmektedir ki, bu son derece haklı ve yerinde bir uygulamadır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın tarım alanında, üreticiyi desteklemekle kalmayıp, dış rekabete karşı da koruması, geleceğin temel stratejileri ve nesillere gıda teminatı bakımından takdire şayandır. Bu vesile ile, bu uluslararası kongreye katılan tüm bilim adamlarımıza ve Prof. Dr. Baş'a bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Milli Ekonomi Modeli'nde devlet sadece alan el değil, aldığından daha fazlasını verebilme kudretinde olan iradedir. Sosyal devlet yaklaşımı hem sosyal adaleti, hem de sürekli büyümeyi sağlamaktadır. Yani fakir bir insanı doğrudan desteklemek, dolaylı olarak sanayiciyi de desteklemektir.
Devlet sadece vergi toplamamalıdırKapitalist anlayışlar ise devleti, global sermayenin faizle sattığı parasını koruyan ve faiz gelirlerini karşılamak için halkından vergi toplayan bir irade konumuna getirmiştir. Oysa Milli Ekonomi Modeli'mizde devlet, vatandaşının emeğini yine halkına hizmet olarak sunan iradedir. İfade ettiğimiz üzere, sadece halkından topladığı vergileri değil, aynı zamanda emisyondan elde ettiği senyoraj gelirini de halkına hizmet olarak aktaracağı için, "alan değil, veren el" konumunda bir devlet anlayışı Milli Ekonomi Modeli ile hayata geçirilmektedir.
Devlet piyasalardaki yerini almalıdırSerbest piyasa, kaynakların ve gelirlerin belli ellerde toplanmasından başka bir şey değildir. Piyasalar, serbestlik adı altında birkaç global sermaye grubunun kontrolüne terk edilmektedir. Kapitalist anlayışın hedefi, belli bir azınlık grubun refahı olduğu için, serbest piyasa adı altında kaynakların ve elde edilen gelirlerin bu kesime aktarılmasını istemesi son derece normaldir.Devlet, bu tekelleşmenin önünde engel olarak görüldüğü için, devletin güçlenmesi ve piyasaları kontrol etmesi istenmemektedir. Paranın faizle birlikte piyasalardan çekilerek stoklanması, paranın asıl vazifesini ifa etmesine engel olduğu gibi, parayı elinde tutanları piyasalara hâkim kılmaktadır. Bu sebeple faiz, Milli Ekonomi Modeli'nde bir hastalık olarak tanımlanmıştır. Faiz, gelir dağılımdaki dengeyi bozduğu gibi üretim ile tüketimi de engeller. Kapitalist anlayışlar, bankaların kaydi para üretmesini desteklerken, merkez bankalarının emisyon ile parasal hacmi arttırmasına karşı çıkmaktadır. Dolayısı ile para talebi, maliyetli para ile karşılandığı için, kapitalist anlayışlara "faiz modelleri" de diyebiliriz.
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET / Prof. Dr. Haydar Baş'ın kaleminden
SOSYAL DEVLET - MİLLİ DEVLET İÇİN NE DEDİLERProf.Dr. Ernest Zurek / Bonn Üniversitesi AlmanyaMEM'in tarım stratejileri takdire şayandırDevlet ve hükümetlerin en temel görevi kuşkusuz halklarının uzun vadedeki gıda teminatını sağlamaktır. Bununla bağlantılı olarak devletlerin tükettiği gıdanın büyük bir kısmını kendi zirai üretimlerinden sağlamaları gerekmektedir. Dünyada tüketilen gıda ve yemlerin ithal oranı % 10'un altındadır. Yerli ziraat, sadece gıda teminatını sağlamıyor; aynı zamanda iş yerlerini de garanti altına alıyor, istenmeyen göçleri engelliyor. Buna ilaveten doğal kaynakların verimli bir şekilde değerlendirilmesi, işlenmemiş tarım alanlarının da muhafazası sağlanmış oluyor.Doğru bir projelendirme ile Milli Ekonomi Modeli, tarımı stratejik alan olarak değerlendirmekte ve yerli tarımın devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini ifade etmektedir ki, bu son derece haklı ve yerinde bir uygulamadır. Prof. Dr. Haydar Baş'ın tarım alanında, üreticiyi desteklemekle kalmayıp, dış rekabete karşı da koruması, geleceğin temel stratejileri ve nesillere gıda teminatı bakımından takdire şayandır. Bu vesile ile, bu uluslararası kongreye katılan tüm bilim adamlarımıza ve Prof. Dr. Baş'a bir kez daha teşekkürlerimi sunuyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.