Denktaş'ın İsviçre'de yapılacak dörtlü zirveye katılmama kararı alması, Kıbrıs satrancında önemli bir hamleydi. Denktaş'ın bu hamlesine karşı taraftan (Maalesef Türkiye Cumhuriyeti hükümeti de bu tarafa dahil) henüz bir cevap gelmedi. Denktaş bu hamleyi yaparken, hayli dikkatli ve hazırlıklıydı. Sonucunun nereye varacağını, hangi noktalardan istismar edilebileceğini, kısacası bütün artı ve eksilerini inceden inceye hesaplamıştı. Bu bağlamda İsviçre'de 24 Mart'ta yapılacak dörtlü zirveye katılmama kararını açıklarken bütün hesapları dikkate alarak konuştu. Pot kırmadı, falso vermedi, istismar malzemesine meydan bırakmadı Denktaş.
"Ben çekiliyorum ama KKTC hükümeti zirveye katılacak" diyerek, Rum tarafının balıklama atlayacağı, "Türkler masadan kaçtı" bahanesini ortadan kaldıran Denktaş, neden katılmayacağını da oldukça sarih bir şekilde ifade etti. Denktaş'ın gitmeme gerekçesi özetle şöyle: "Bu görüşmelerden hiçbir şey çıkmadı, Yunanistan ise olaya gereken ciddiyetle yaklaşmıyor. Halkımı yanlış yönlendirmemek için çekiliyorum."
Denktaş, AKP hükümetinin zorla iteklemesi sonucunda bir anda kendisini New York'ta bulmuştu. 17 Şubat'ta New York'ta "zorlama" bir yol haritası dayatıldı ve bunun devamı olarak "daha başında, sonu belli olan bir kandırmaca müzakereler süreci" başlatıldı Lefkoşe'de.
AKP Hükümeti, KKTC hükümeti, Rum hükümeti ve Yunan hükümetinin ısrarla müzakerelerin içeriğinden KKTC halkının haberdar edilmemesi yönünde ortaya koydukları "karartma eğilimi"ne Denktaş uymadı. Ortada ciddi bir tezgah vardı ve Denktaş da bunun farkında olarak, oldukça dikkatli ve tedbirli bir politika takip etti. Halkı dakika dakika müzakerelerin içeriğinden haberdar etti. Rum tarafının hangi niyetle müzakerelere yaklaştığını bütün açıklığıyla ortaya koydu.
Denktaş'ın "Bir milletin iradesi, geleceği bu şekilde bu kadar acele ve bu kadar dağınık bir şekilde yürütülemez" şeklinde tanımladığı bu müzakere sürecine ısrarla kimlerin sahip çıktığı ortada: AB, ABD, Rumlar, Yunanistan ve maalesef Ankara hükümeti. Denktaş'ın İsviçre'ye gitmeme kararı alması da en çok bunları tedirgin etti. Denktaş, halkın referandumda oyuna gelmemesi için bu kararı aldı. Denktaş, "Ben gidersem, halkım; 'Denktaş gittiyse bir şeyler olur' demesin diye" gitmiyor İsviçre'ye. Müzakerelerden medet umanlar, şimdi Denktaş'ın bu hamlesine nasıl cevap vereceklerini düşünüyorlar. Referandumda KKTC halkını nasıl kandırırızın hesabını yapıyorlar. Denktaş yaş tahtaya kolay kolay basmaz. Bir kere düştüğü çukura da ikinci kez tekrar düşmez.
***
Uydurma bir yalan rüzgarıyla başlatılan müzakerelerde bir arpa boyu yol alınamadı, alınamazdı da. Rum tarafının tek hedefi vardı; KKTC'yi yok edip, kendi içinde kolayca asimile edebileceği küçücük bir azınlık yaratmak. Türk'e zerre kadar tahammülleri yok Rumların. Beşparmak Dağlarındaki KKTC bayrağının ve "Ne mutlu Türküm diyene" şiarının hemen yok edilmesi Rumların tek derdi. Nitekim müzakerelerde Denktaş'tan bunu açık açık talep etmişler. Rumlar, Türklüğün mutlu etmediği bir azınlık yaratmak hayalindeler. Onun için "Ne mutlu Türküm diyene" şiarına sahip çıkan bir Kıbrıs Türkü değil, "Ne mutlu AB içinde önemsiz ve sıradan bir azınlık parçasıyım"diyen bir ucube azınlık ve yama olmayı kabullenebilen bir halk hayalindeler.
"Ben çekiliyorum ama KKTC hükümeti zirveye katılacak" diyerek, Rum tarafının balıklama atlayacağı, "Türkler masadan kaçtı" bahanesini ortadan kaldıran Denktaş, neden katılmayacağını da oldukça sarih bir şekilde ifade etti. Denktaş'ın gitmeme gerekçesi özetle şöyle: "Bu görüşmelerden hiçbir şey çıkmadı, Yunanistan ise olaya gereken ciddiyetle yaklaşmıyor. Halkımı yanlış yönlendirmemek için çekiliyorum."
Denktaş, AKP hükümetinin zorla iteklemesi sonucunda bir anda kendisini New York'ta bulmuştu. 17 Şubat'ta New York'ta "zorlama" bir yol haritası dayatıldı ve bunun devamı olarak "daha başında, sonu belli olan bir kandırmaca müzakereler süreci" başlatıldı Lefkoşe'de.
AKP Hükümeti, KKTC hükümeti, Rum hükümeti ve Yunan hükümetinin ısrarla müzakerelerin içeriğinden KKTC halkının haberdar edilmemesi yönünde ortaya koydukları "karartma eğilimi"ne Denktaş uymadı. Ortada ciddi bir tezgah vardı ve Denktaş da bunun farkında olarak, oldukça dikkatli ve tedbirli bir politika takip etti. Halkı dakika dakika müzakerelerin içeriğinden haberdar etti. Rum tarafının hangi niyetle müzakerelere yaklaştığını bütün açıklığıyla ortaya koydu.
Denktaş'ın "Bir milletin iradesi, geleceği bu şekilde bu kadar acele ve bu kadar dağınık bir şekilde yürütülemez" şeklinde tanımladığı bu müzakere sürecine ısrarla kimlerin sahip çıktığı ortada: AB, ABD, Rumlar, Yunanistan ve maalesef Ankara hükümeti. Denktaş'ın İsviçre'ye gitmeme kararı alması da en çok bunları tedirgin etti. Denktaş, halkın referandumda oyuna gelmemesi için bu kararı aldı. Denktaş, "Ben gidersem, halkım; 'Denktaş gittiyse bir şeyler olur' demesin diye" gitmiyor İsviçre'ye. Müzakerelerden medet umanlar, şimdi Denktaş'ın bu hamlesine nasıl cevap vereceklerini düşünüyorlar. Referandumda KKTC halkını nasıl kandırırızın hesabını yapıyorlar. Denktaş yaş tahtaya kolay kolay basmaz. Bir kere düştüğü çukura da ikinci kez tekrar düşmez.
***
Uydurma bir yalan rüzgarıyla başlatılan müzakerelerde bir arpa boyu yol alınamadı, alınamazdı da. Rum tarafının tek hedefi vardı; KKTC'yi yok edip, kendi içinde kolayca asimile edebileceği küçücük bir azınlık yaratmak. Türk'e zerre kadar tahammülleri yok Rumların. Beşparmak Dağlarındaki KKTC bayrağının ve "Ne mutlu Türküm diyene" şiarının hemen yok edilmesi Rumların tek derdi. Nitekim müzakerelerde Denktaş'tan bunu açık açık talep etmişler. Rumlar, Türklüğün mutlu etmediği bir azınlık yaratmak hayalindeler. Onun için "Ne mutlu Türküm diyene" şiarına sahip çıkan bir Kıbrıs Türkü değil, "Ne mutlu AB içinde önemsiz ve sıradan bir azınlık parçasıyım"diyen bir ucube azınlık ve yama olmayı kabullenebilen bir halk hayalindeler.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Alperen Polat / diğer yazıları
- Sadaka sosyalizmi / 17.04.2013
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012
- Namusumuza dokunan yanar / 14.04.2013
- MHP'nin misyonu / 26.03.2013
- Tarihe şahitlik ettim / 04.03.2013
- Teröre teslim olduk / 15.01.2013
- Atatürk’e sahip çıkana sahip çıkmak / 12.01.2013
- Talabani miadını doldurdu, sıradaki gelsin! / 21.12.2012
- Arınç misyonu / 20.12.2012
- 1962’den 2012’ye ‘satılık müttefik’ Türkiye! / 19.12.2012
- ‘NATO toprağı Türkiye’den dünya savaşının fitilini ateşlemek / 18.12.2012