Asırlardır dünya sahnesinde varlığını sürdüren Türk Milleti, Osmanlının yıkılışından sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devletini vücuda getirmiştir. Geçmişimizi dikkatle incelediğimiz zaman görülecektir ki gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurmak ve yaşatmak zor olmuştur. Elde edilen bir değeri korumak, en az elde etmek kadar zor olduğundan; Cumhuriyeti korumak da kurmak kadar zor çabalar gerektirmektedir.Cumhuriyeti korumak için onu iyi anlamak ve yeterince savunmak gerekmektedir. Her 29 Ekim de Cumhuriyetimizin kuruluşunun yıl dönümleri görkemli törenlerle kutlanır. Ancak esas olan Cumhuriyeti sadece bayram havasıyla kutlamaktan ziyade, onu savunmanın ve korumanın yollarını aramamız ve uygulamamız gerekmektedir. Özellikle Cumhuriyeti korumak iddiasında bulunan siyasilerin uyguladıkları yöntemler, çıkardıkları kanunlar, yürüttüğü görevler; mutlak manada Cumhuriyetimizi korumak ve kollamak amacına yönelik olmalıdır. Cumhuriyetin en temel ilkesi "egemenliğin kayıtsız şartsız milletin" olmasına rağmen, Cumhuriyet hükümetleri tarafından sistemli bir şekilde Avrupa Birliği'ne devretmeye kalkışmalarını anlamakta zorlanmaktayız? Yaşanan bu durumun oldukça ciddi manada düşünülmesi gerekmektedir. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bu yolda çekilen çileleri şu şekilde dile getirmiştir;"Cumhuriyetimiz öyle zannolunduğu gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında müesseselerimizi müdafaa için lâzım olanı yapmağa hazırız" (1923).Şimdi Atamızın Cumhuriyet hakkında kullandığı ifadelerden bir demet sunmaya çalışalım;"Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilâtımız doğrudan doğruya milletin kendi kendine, kendiliğinden yaptığı bir devlet teşkilâtı ve hükümettir ki, onun ismi Cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir. Artık hükümet ve hükümet mensupları kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını ve milletin efendi olduğunu tamamen anlamışlardır" (1925)."Temeli büyük Türk milletinin ve onun kahraman evlâtlarından mürekkep büyük ordumuzun vicdanında akıl ve şuurunda kurulmuş olan Cumhuriyetimizin ve milletin ruhundan mülhem prensiplerimizin bir vücudun ortadan kaldırılması ile bozulabileceği fikrinde bulunanlar, çok zayıf dimağlı bedbahtlardır. Bu gibi bedbahtların, Cumhuriyetin adalet ve kudret pençesinde lâyık oldukları muameleye maruz kalmaktan başka nasipleri olmaz. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır. Ve Türk milleti emniyet ve saadetinin kefili olan prensiplerle medeniyet yolunda, tereddütsüz yürümeğe devam edecektir" (1926)Atatürk'ün temellerini attığı ve milletin egemenliğine dayalı Cumhuriyeti savunmak; egemenliğimizi AB'ye devretmeye çalışanların karşısında "milli bir duruş" sergilemekle olur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Uğur Kepekçi / diğer yazıları
- Hüseyin Baş soruyor “Türkiye’de yargı bağımsız mı?” / 24.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025
- Ulusal egemenliğimizi korumalıyız / 23.04.2025
- Mü’min yalancı olmaz / 22.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -2- / 21.04.2025
- İbadetin bize kazandırdıkları -1- / 20.04.2025
- Dava adamıydı Haydar Hocamız / 19.04.2025
- Gönül adamıydı Haydar Hocamız / 18.04.2025
- Çile adamıydı Haydar Hocamız / 17.04.2025
- Allah adamıydı Haydar Hocamız / 16.04.2025
- Fikir adamıydı Haydar Hocamız / 15.04.2025