‘Bütün kastınız yemek, içmek, giymek olmasın’
Boş lafları bırakınız. Dedikodu ile uğraşmayınız. Malınızı boş yere harcamayınız
22.02.2025 00:49:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi





Boş lafları bırakınız. Dedikodu ile uğraşmayınız. Malınızı boş yere harcamayınız.
Ortada mücbir sebep olmadan konuşmayınız. Yakınlarınız, dostunuz ve tanıştığınız kimselerle fazla oturmayınız. Sebepsiz yere onlarla olmak bir hevesten ibarettir. Lüzum hâsıl olmadan onlarla olmak yalan söyletir ve gıybet ettirir size.
İki kişi birleşince hatanın ve gıybetin şartı tamam olur ve iş başlar. Ama yalnız hâlinde bu olmaz. İnsan, yalnız başına kimseyi çekiştiremez, gıybet edemez.
Zaruret olmadan evinizden çıkmayınız. Her biriniz, kendinin ve evinin zarurî ihtiyacını gidermek için çarşıya, pazara çıksın.
Çalış, çalış ki, söze ilk başlayan sen olmayasın. Sözün cevaptan ibaret olsun. Herhangi bir şey sorulduğu zaman sana ve sorana faydası varsa cevap ver, aksi hâlde verme.
Allah yolcuları, Yaratan'dan korkarlar. Bütün hâllerde çekindikleri şey yapacakları bir hata yüzünden, Hak Teâlâ'nın dargınlığına uğramaktır.
Onlar, ellerine geçen her şeyi dağıtırlar, kalpleri uçar. İmanlarının bir emanet gibi durması, onları çok korkutur; bu yüzden bütün gayretlerini onun yerleşmesi için harcarlar.
O yolcuların hepsi Hak Teâlâ'nın tam yakınlığını bulmuş sanmayınız; onların da içinde ayırmalar olur. Hakk'ın nimetini tam olarak belki binde biri ancak alabilir. Ve Hak yakınlığına kalplerini dâhil edenler bazı fertlerdir.
Pek az kısmı, ilâhî yakınlığa geçmek izni alabilir. O makama giren için artık korku yok sayılır. Onlara Hak sahip olur, ülkelere şah kılar. Onlar velî kul olur. Onların her biri peygamberlere bedel ve halkın gözbebeği sayılır.
Hak Teâlâ, o büyük insanları kulların büyüğü, sultanı eyler. Yeryüzünde bir nâib olarak bırakır. Ve Zât'ına halife kılar. Bu büyüklük, önce seçilen sevgili kullar arasından birkaçına nasip olur. O nasibi alınca, seçmenin seçmesi olurlar.
Hak Teâlâ bilgi hazinesinden onlara ilim ihsan eder, hikmetiyle konuşturur. Kerem'i, kerameti ve verdiği kuvvetle onları konuşturur. Leh ve aleyhlerine olan cümle şeyi onlara öğretir. İman ayağını onların kalbine yerleştirir. İman başlarına marifet tacını kondurur.
Kader onlara hizmet eder. İns, cin ve melekler, onlara kıyam durur. Bütün vukuat önlerine serilir. Her hâdise, sırlarına ve kalplerine geçer.
Onların her biri, nefsine hâkimdir. Ve nefsi ülkesine şahtır. Onların her biri özel tahtına oturur, memleketin idaresine el atar, askerlerini yeryüzüne yayar. Bu sayede halkın ıslâhını temin etmeye çalışır. Ve iblisin işlerini bozmaya bakar.
Ey cemaat! Allah yolcularının izine uyunuz. Bütün kastınız, yemek, içmek, giymek olmasın. Dünyalık toplamaya koşmayınız. Onlar, bu gibi bayağı işlere önem vermezler. Onların bütün gayesi Allah'a kul olabilmektir. Onlar âdet olan birçok şeyi bırakır.
Hakk'ın kapısını arayınız; bulunca orada otağınızı kurunuz. Bu yolda bazı tecrübe yollu belalar gelince kaçmayınız. Hak, sizi onlarla gafletten uyandırmak ister. O'nun, bela, âfet, açlık ve çeşitli hastalıklar göndermesindeki hikmet, sizi Zât'ından ayırmamak ve gaflet çukuruna düşürmemektir.
Yeryüzünde, Hakk'ın arzusunu bilmeden gafil gezen kimselerden olmayasınız. Onlardan Hak Teâlâ ne ister; bunu hiçbiri bilmez.
Hakk'a ibadet yoluna önce giriniz, sonra o yolda ihlâs sahibi olmaya bakınız. Hakk'ın ne buyurduğunu duymadınız mı? O hâlde dinleyiniz: "İnsanları ve cin tayfasını ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriyât, 56)
Artık bu gerçek hepinizce malum, o hâlde neden kulluğu terk edersiniz? O'nun yolunda niçin böbürlenirsiniz? (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Ortada mücbir sebep olmadan konuşmayınız. Yakınlarınız, dostunuz ve tanıştığınız kimselerle fazla oturmayınız. Sebepsiz yere onlarla olmak bir hevesten ibarettir. Lüzum hâsıl olmadan onlarla olmak yalan söyletir ve gıybet ettirir size.
İki kişi birleşince hatanın ve gıybetin şartı tamam olur ve iş başlar. Ama yalnız hâlinde bu olmaz. İnsan, yalnız başına kimseyi çekiştiremez, gıybet edemez.
Zaruret olmadan evinizden çıkmayınız. Her biriniz, kendinin ve evinin zarurî ihtiyacını gidermek için çarşıya, pazara çıksın.
Çalış, çalış ki, söze ilk başlayan sen olmayasın. Sözün cevaptan ibaret olsun. Herhangi bir şey sorulduğu zaman sana ve sorana faydası varsa cevap ver, aksi hâlde verme.
Allah yolcuları, Yaratan'dan korkarlar. Bütün hâllerde çekindikleri şey yapacakları bir hata yüzünden, Hak Teâlâ'nın dargınlığına uğramaktır.
Onlar, ellerine geçen her şeyi dağıtırlar, kalpleri uçar. İmanlarının bir emanet gibi durması, onları çok korkutur; bu yüzden bütün gayretlerini onun yerleşmesi için harcarlar.
O yolcuların hepsi Hak Teâlâ'nın tam yakınlığını bulmuş sanmayınız; onların da içinde ayırmalar olur. Hakk'ın nimetini tam olarak belki binde biri ancak alabilir. Ve Hak yakınlığına kalplerini dâhil edenler bazı fertlerdir.
Pek az kısmı, ilâhî yakınlığa geçmek izni alabilir. O makama giren için artık korku yok sayılır. Onlara Hak sahip olur, ülkelere şah kılar. Onlar velî kul olur. Onların her biri peygamberlere bedel ve halkın gözbebeği sayılır.
Hak Teâlâ, o büyük insanları kulların büyüğü, sultanı eyler. Yeryüzünde bir nâib olarak bırakır. Ve Zât'ına halife kılar. Bu büyüklük, önce seçilen sevgili kullar arasından birkaçına nasip olur. O nasibi alınca, seçmenin seçmesi olurlar.
Hak Teâlâ bilgi hazinesinden onlara ilim ihsan eder, hikmetiyle konuşturur. Kerem'i, kerameti ve verdiği kuvvetle onları konuşturur. Leh ve aleyhlerine olan cümle şeyi onlara öğretir. İman ayağını onların kalbine yerleştirir. İman başlarına marifet tacını kondurur.
Kader onlara hizmet eder. İns, cin ve melekler, onlara kıyam durur. Bütün vukuat önlerine serilir. Her hâdise, sırlarına ve kalplerine geçer.
Onların her biri, nefsine hâkimdir. Ve nefsi ülkesine şahtır. Onların her biri özel tahtına oturur, memleketin idaresine el atar, askerlerini yeryüzüne yayar. Bu sayede halkın ıslâhını temin etmeye çalışır. Ve iblisin işlerini bozmaya bakar.
Ey cemaat! Allah yolcularının izine uyunuz. Bütün kastınız, yemek, içmek, giymek olmasın. Dünyalık toplamaya koşmayınız. Onlar, bu gibi bayağı işlere önem vermezler. Onların bütün gayesi Allah'a kul olabilmektir. Onlar âdet olan birçok şeyi bırakır.
Hakk'ın kapısını arayınız; bulunca orada otağınızı kurunuz. Bu yolda bazı tecrübe yollu belalar gelince kaçmayınız. Hak, sizi onlarla gafletten uyandırmak ister. O'nun, bela, âfet, açlık ve çeşitli hastalıklar göndermesindeki hikmet, sizi Zât'ından ayırmamak ve gaflet çukuruna düşürmemektir.
Yeryüzünde, Hakk'ın arzusunu bilmeden gafil gezen kimselerden olmayasınız. Onlardan Hak Teâlâ ne ister; bunu hiçbiri bilmez.
Hakk'a ibadet yoluna önce giriniz, sonra o yolda ihlâs sahibi olmaya bakınız. Hakk'ın ne buyurduğunu duymadınız mı? O hâlde dinleyiniz: "İnsanları ve cin tayfasını ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zâriyât, 56)
Artık bu gerçek hepinizce malum, o hâlde neden kulluğu terk edersiniz? O'nun yolunda niçin böbürlenirsiniz? (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.