İcmal dergisi bu ayki sayısına kapak konusu olarak 20 Mayıs 2001 tarihinde İstanbul Çağlayan'da yüzbinlerce insanın katılımıyla gerçekleşen "Ermeni Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık Mitingi"ni seçmiş. "Bu ses milletin sesidir" spotuyla verilen mitingde Prof. Dr. Haydar Baş, Ali Gedik ve emekli albay Ahmet Kurt bir konuşma yapmışlardı.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmasında bağımsızlığa büyük vurgu yapılıyor ve bu aziz milletin bağımsızlığından, ne pahasına olursa olsun vazgeçmeyeceğinin altı ısrarla çiziliyordu:
"Bağımsızlığını korumayan milletlerin, ahlakının da zail olduğunu, yok olduğunu görüyoruz. Yine bağımsız olmayan bir milletin kültür hayatını devam ettirmesi dinini, dilini yaşaması mümkün değildir. Bağımsızlığını kaybetmiş bir milletin egemen olması da mümkün değildir. Bağımsız olan insanlar, vücuda getirdiği toplumlarda yer altı ve yer üstü zenginliklerini başka milletlerin emrine amade kılar. Hiç bir zenginliğinden istifade etmesi mümkün olamaz.
Bağımsızlığın olmadığı yerde vatanın bütünlüğünün olması da mümkün değil. Bağımsızlık yoksa milli kimlik, milli karakter de yoktur. O bakımdan diyoruz ki Türk milleti tarihin her döneminde bağımsız yaşamıştır ve de yaşamaya devam edecektir. Dünyanın hiç bir gücü onu bu hak ve hürriyetten mahrum etmeye gücü yetmeyecektir.
Bağımsızlık bir insanın aynen can damarı gibidir. Nasıl bir insan can damarı olmadan yaşayamazsa millet olarak, milli irade olarak bağımsız olmadan yaşaması hiç ama hiç mümkün değildir. O halde hep beraber diyelim ki "Bu Vatan Bizimdir Bizim Kalacaktır."
MİSYONERLERİN ASIL HEDEFİ
Ülkemizin büyük bir misyoner ablukasında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Tarih boyunca inançlar etrafında kültürel savaşların olmasını bütün tarih sahifeleri belgeleriyle beraber ortaya koyuyor. Bu savaşlarda en kuvvetli etken olarak, maalesef Türk-İslam dünyasına karşı misyonerlik faaliyetlerini görüyoruz. Buraya gelmişken şunu söyleyeyim: Biz, misyonerlik derken bir insanın Hıristiyan olmasına, Musevi olmasına, Mecusi olmasına vs. zerre kadar karşı değiliz. Kendi dininin icaplarını sonuna kadar yerine getirmesine de tarafız. Bizim inancımız bunu emretmektedir. Bu manada biz Hz. İsa'nın, Hz. Musa'nın, Hz. İbrahim'in ayağının tozu olmaya hazırız. O bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin hudutları dahilinde hangi dine mensup olursa olsun bir insanın zerre nispetinde zarar görmesine, şahsen nefsim olarak her şeyimle karşıyım. Ancak, dini telkin edeceğim diye vatan topraklarına göz dikerek, "Karadeniz bölgesi benimdir. Marmara bölgesi benimdir. Ege bölgesi benimdir. Akdeniz bölgesi benimdir" diyen misyoner zihniyetine karşıyız. Marmaralılar, Egeliler, Karadenizliler, Doğu Anadolulular, İç Anadolulular, Güneydoğululuar diye topyekün bir millete şu mesajı vermek istemektedirler. "Sizin aslınız Rum'dur, Sizin aslınız Sırp'tır. Sizin aslınız Ermenidir. O halde kendi etnik dininize dönün, Rum olduğunuzu hatırlayın. Ermeni olduğunuz hatırlayın. Topraklarınıza böylece sahip olun" diyerek bu millete, bu devlete, bu vatana ihanet etmektedirler. İşte biz buna karşıyız. İşte biz bunu eleştiriyoruz. İşte biz bu gerekçeyle din hürriyeti adı altında din hürriyetinin istismar edildiğini iddia ediyoruz" dedi.
Dergide ayrıca miting konuşmacıları Ali Gedik ve Ahmet Kurt'un konuşma metinlerinin tamamına yer verilmiş. Diğer yazı başlıkları ve yazarları ise şöyle: Ali Değirmenci: Milli Hakimiyet Kavramı / Hakkı Bayraktar: Allah İnancı / Ali Rıza Bayzan: Misyonerliğin Evreleri / Alperen Polat: Hani Tezgahlarımız Nerde Sanayi Nerde / Oğuz Köroğlu: Pontus Rum Hayali.
Bu arada dergiyle birlikte 20 Mayıs coşkusu satırlara yansıtılırken, 10 Haziran'da Ankara Tandoğan'da bu coşku müşahhas olarak milletimizi bir kez daha kucakladı. Kuvayı Milliye ruhuyla coşan bu millet, "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" diye haykırmaya önümüzdeki günlerde yapılacak diğer mitinglerde de devam edecek.
Prof. Dr. Haydar Baş'ın konuşmasında bağımsızlığa büyük vurgu yapılıyor ve bu aziz milletin bağımsızlığından, ne pahasına olursa olsun vazgeçmeyeceğinin altı ısrarla çiziliyordu:
"Bağımsızlığını korumayan milletlerin, ahlakının da zail olduğunu, yok olduğunu görüyoruz. Yine bağımsız olmayan bir milletin kültür hayatını devam ettirmesi dinini, dilini yaşaması mümkün değildir. Bağımsızlığını kaybetmiş bir milletin egemen olması da mümkün değildir. Bağımsız olan insanlar, vücuda getirdiği toplumlarda yer altı ve yer üstü zenginliklerini başka milletlerin emrine amade kılar. Hiç bir zenginliğinden istifade etmesi mümkün olamaz.
Bağımsızlığın olmadığı yerde vatanın bütünlüğünün olması da mümkün değil. Bağımsızlık yoksa milli kimlik, milli karakter de yoktur. O bakımdan diyoruz ki Türk milleti tarihin her döneminde bağımsız yaşamıştır ve de yaşamaya devam edecektir. Dünyanın hiç bir gücü onu bu hak ve hürriyetten mahrum etmeye gücü yetmeyecektir.
Bağımsızlık bir insanın aynen can damarı gibidir. Nasıl bir insan can damarı olmadan yaşayamazsa millet olarak, milli irade olarak bağımsız olmadan yaşaması hiç ama hiç mümkün değildir. O halde hep beraber diyelim ki "Bu Vatan Bizimdir Bizim Kalacaktır."
MİSYONERLERİN ASIL HEDEFİ
Ülkemizin büyük bir misyoner ablukasında olduğunu söyleyen Prof. Dr. Haydar Baş, "Tarih boyunca inançlar etrafında kültürel savaşların olmasını bütün tarih sahifeleri belgeleriyle beraber ortaya koyuyor. Bu savaşlarda en kuvvetli etken olarak, maalesef Türk-İslam dünyasına karşı misyonerlik faaliyetlerini görüyoruz. Buraya gelmişken şunu söyleyeyim: Biz, misyonerlik derken bir insanın Hıristiyan olmasına, Musevi olmasına, Mecusi olmasına vs. zerre kadar karşı değiliz. Kendi dininin icaplarını sonuna kadar yerine getirmesine de tarafız. Bizim inancımız bunu emretmektedir. Bu manada biz Hz. İsa'nın, Hz. Musa'nın, Hz. İbrahim'in ayağının tozu olmaya hazırız. O bakımdan Türkiye Cumhuriyetinin hudutları dahilinde hangi dine mensup olursa olsun bir insanın zerre nispetinde zarar görmesine, şahsen nefsim olarak her şeyimle karşıyım. Ancak, dini telkin edeceğim diye vatan topraklarına göz dikerek, "Karadeniz bölgesi benimdir. Marmara bölgesi benimdir. Ege bölgesi benimdir. Akdeniz bölgesi benimdir" diyen misyoner zihniyetine karşıyız. Marmaralılar, Egeliler, Karadenizliler, Doğu Anadolulular, İç Anadolulular, Güneydoğululuar diye topyekün bir millete şu mesajı vermek istemektedirler. "Sizin aslınız Rum'dur, Sizin aslınız Sırp'tır. Sizin aslınız Ermenidir. O halde kendi etnik dininize dönün, Rum olduğunuzu hatırlayın. Ermeni olduğunuz hatırlayın. Topraklarınıza böylece sahip olun" diyerek bu millete, bu devlete, bu vatana ihanet etmektedirler. İşte biz buna karşıyız. İşte biz bunu eleştiriyoruz. İşte biz bu gerekçeyle din hürriyeti adı altında din hürriyetinin istismar edildiğini iddia ediyoruz" dedi.
Dergide ayrıca miting konuşmacıları Ali Gedik ve Ahmet Kurt'un konuşma metinlerinin tamamına yer verilmiş. Diğer yazı başlıkları ve yazarları ise şöyle: Ali Değirmenci: Milli Hakimiyet Kavramı / Hakkı Bayraktar: Allah İnancı / Ali Rıza Bayzan: Misyonerliğin Evreleri / Alperen Polat: Hani Tezgahlarımız Nerde Sanayi Nerde / Oğuz Köroğlu: Pontus Rum Hayali.
Bu arada dergiyle birlikte 20 Mayıs coşkusu satırlara yansıtılırken, 10 Haziran'da Ankara Tandoğan'da bu coşku müşahhas olarak milletimizi bir kez daha kucakladı. Kuvayı Milliye ruhuyla coşan bu millet, "Bu vatan bizimdir bizim kalacak" diye haykırmaya önümüzdeki günlerde yapılacak diğer mitinglerde de devam edecek.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.