Devletine sadakati şeref bilen Karadeniz insanı her seferinde öptüğü el tarafından tokatlanmaktadır. İnsan olarak en çok da sevdiklerimizden darbe alınca yaralanırız ya, bu yara kolay kolay kabuk tutmaz. Vergi koyan, asker isteyen ve şehit ol diyen devletimizin her emrine boyun eğip canla başla koşmuş bir topluluğuz Karadenizliler olarak... Ne garip bir durumdur ki aynı samimiyeti, aynı güler yüzü devletimizden görmemekle müteessiriz. Devlet dediğimiz organizasyon bizden ayrı bir şey değildir. Bir yüzü kılıçtan keskin olmakla birlikte, bir yüzü de ipekten yumuşak olmak zorundadır devletin... Trabzonumuzun Köprübaşı ilçesi bu günlerde bir hüzün bulutunun altına girmiştir. www.koprubasi.tv internet adresimizden aldığımız bilgiye göre: "1950 Doğumlu İsmail Demirci. Yani 60 Yaşında. Çifteköprü Anacoğullarından kendi halinde bir ağabeyimiz. 7.5 yıl önce jandarma tarafından evinde rus beşlisi diye tabir edilen dededen kalma eski bir mavzer yakalandı. O zamanki Köprübaşı Mahkemesi İsmail amcamıza 4 sene 2 ay ceza verdi. Gerekçe silah uzun menzilliymiş. Dosya 6 sene yargıtayda onay bekledi. Ve onaylandı. İsmail amcamız da tutuklanarak cezasını çekmek üzere Araklı Cezaevine konuldu. Tıpkı bir şaka gibi değil mi dostlar. Dağdan inenlere, çuval çuval götürenlere karşı hoşgörülü olan adalet gariban İsmail amcamıza acımadı."Köprübaşı ilçesi dediğimiz yer ilçe dediysek de hiçbir zaman bir ilçenin alması gereken yatırımı ve desteği alamamış bir mahrumiyet bölgesi... Herkesin birbirini yakından tanıdığı büyük bir köy gibi... Anaçoğlu namıyla bildiğimiz İsmail Demirci evinde mütevazı imkanlarla kendi kendine yapma silah yapmaktadır. Hani derler ya Karadenizliye bir demir ver sana bir tank yapsın diye, o türden Karadenizlilerden Anaçoğlu ustamız. Dışarıdan bakan bir göz için kanuna karşı gelip yapma silah yapmış olabilir. Bu kanunları yorumlayan hukuk adamlarımızın bu kararlarını yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bölgemizin mağduriyet şartlarını da dikkate alarak düşündüğümüzde çok daha farklı yargılara varmak mümkündür. Anaçoğlu'nun elindeki tek sanat budur. Bu insanları açlığa sefalete mahkum edenlerin neden silah yapıyorsun deme hakkı yoktur. Başka bir geçinme imkanı olmayan 60 yaşındaki bu Karadenizli ustanın bu saatten sonra mahkum edilmesi zorumuza gidiyor. Anaçoğlu herhangi bir şekilde devlete millete isyan etmemiş, suç örgütü üyesi filan da değil. Bugün Güneydoğu'da elinde silah bulunan, terör örgütünü her fırsatta destekleyen insanların elindeki silahlara ne söyleniyor? Gariban bir silah ustasından ne istiyorsunuz? Suçlular teröristler katiller elini kolunu sallayarak gezerken bizim ustamıza yapılan bu muameleyi sineye çekmemizi bekleyenler elbette ki yanılıyorlar. Bu durumu adaletinizin neresine koyacaksınız? Adaleti küçük sineklerin takıldığı, büyük sineklerin delip geçtiği bir örümcek ağına dönüştürmek devlet adamlığı değildir. Bu durum düzeltilmedikçe içimizde derin bir kırıklık taşıyacağımızı hiç kimse aklından çıkarmamalı. Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın "Açılım maçılım hikaye" dediği gün durup yeniden düşünmüştüm. Hakikaten de açılım maçılım hikayeymiş... Alın size Karadeniz açılımı... Ne diyeceksiniz şimdi? Teröristlerin kahraman gibi karşılandığı bu ülkede, köyünde elde yapma silah yapan bir garip Anaçoğlu'nu mahkum ediyorlarsa, benim önüme devlet adamı diye çıkanlara sadece güler geçerim. Anaçoğlu memlekette herkesin sevip saydığı namuslu adamlardan biri olarak tanınıyor. Kimse kusura bakmasın adaletse herkes için adalet her yerde adalet her zaman adalet istiyoruz. Güneydoğu'da hatta İstanbul'un göbeğinde Amerikan ve Avrupa yapımı silahları toplayamayanların gücü bir garip köy çocuğuna yetiyorsa, buradan güçlü bir itiraz yükselir. Bu itiraz da sonuna kadar haklı bir itirazdır. Yapılan haksızlık sadece bir silah ustasına yapılmış gibi olsa da biz Karadenizliler olarak üzerimize alınıyoruz. İsmet Özel'in bir kitabında dediği gibi artık "Surat asmak hakkımız..." Bizim surat astığımız yerde ey ricali devlet, siz bir daha düşünün... Mahkeme kadıya mülk değildir ve seçim zamanı gelince bütün bunlar yüzünüze çarpılacak...
Umut Bulut / diğer yazıları
- Bu mu sizin adaletiniz! / 05.03.2010