BTP, köprüden önceki son çıkış

Ülkemiz, siyasilerimizin işbilmezliği sebebiyle her geçen gün daha zifiri karanlık bir tablonun içine doğru sürükleniyor.

Devletin, şirketlerin, vatandaşların borçları ödenemeyecek noktada, daha da büyümeye devam ediyor. İşsizlik aldı başını gitti, resmi rakamlarla bu kangren sorunun üstü örtülmeye çalışılıyor ama mızrak çuvala sığmıyor. Çünkü işsizlik, ortada görünen, gizlenmesi mümkün olmayan, sadece ekonomik değil, toplumsal bir sorun.

Ekonomimiz; üretimiyle, tüketimiyle tepeden tırnağa her şeyiyle borca ve ithalata bağlanmış durumda. Verimli kaynaklarımızı bir kenara koymuşuz, taşıma suyuyla değirmen döndürmeye çalışıyoruz. Ortalık kuraklıktan geçilmiyor; değirmene su taşıyıp musluğun başında olanların "ekonomi iyiye gidiyor" açıklamalarını dinleyip duruyoruz.

Toplumun büyük çoğunluğu; açlık ve yoksullukla mücadele ederken, geliri giderine yetmediği için borç ve icra kıskacına düşerken, işsiz kalmış evlatları için geleceği karanlık görürken; değirmenin başını tutanlar için gelir sorunu yok, işsizlik sorunu yok, her şey ellerinin altında.

Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen Trabzon İl Kongresi'nde konuşan BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın "Squid Game" örneği, ülkemiz için gerçekten yerinde bir örnek oldu.

BTP Lideri, hükümetin son politikalarını son dönemlerin dünyaca popüler dizisi Squid Game'e benzetti ve şunları söyledi:

"Squid Game diye bir dizi var. Niye diziyi söyledim. Öyle bir toplumsal anlayış oturttular ki; bu dizi, oyunlar oynayarak hayatta kalmaya çalışan insanları anlatıyor. Hayatta kalan para alacak. Oyunun içinde de bir karakter var. Bu karakter aslında oyunun kurucusu. Bütün olayı organize eden bu adam ama 468 katılımcı var, hiçbiri bu adamın bu oyunun kurucusu olduğunu bilmiyor. Oyunda başarısız olan öldürülüyor ama o adama hiçbir şey olmuyor. Yani senin hayatta kalmak için bir dünya adım atman lazım, ama o şahsın hiçbir şey yapmasına gerek yok. Ülke de bu noktada."

Milletiyle ortak bir kaderi yaşamayan, milletiyle yaşayarak empati kurmayan bir siyasetçi, söyler misiniz, o milletin kangren haline dönmüş sorunlarına bir çözüm üretebilir mi? Herhangi bir sorun olduğuna inanmıyor ki, çözüm arasın.

Hatta ülkemiz gibi kapitalizmle idare edilen ülkelerde, milletin yaşadığı sorunlar birilerinin kazancı oluyor. Örneğin milletin geliri giderine yetmeyecek ki, birileri para satarak oturduğu yerden para kazanabilsin. Devlet senyoraj gelirini kullanmayacak, madenlerini işletmeyecek ki, sadece vergilere mahkum kalsın ve birileri yap-işlet-devret yöntemiyle trilyonları götürebilsin.

"Devlet para basarsa enflasyon olur" diyenler; esasen "Devlet para basmasın ki bizden faizle borç alsın", ya da "Şu köprüyü yapmasın ki biz fahiş karlarla, garantilerle yapalım" demiş oluyorlar ve bunlar enflasyonun, fahiş fiyatların, yüksek vergilerin de temel sebebidirler.

Ülkemizde, bir çözüm üretenler var; bir de, bu çözümler millet tarafından rağbet görünce, koltuklarını korumak için bu çözümleri kopya çekenler var. Kopya çekerek çözümü getirmiş mi oluyorlar mı? Elbette ki hayır. Çektikleri kopyayı da kendi mantalitelerine uygun hale dönüştürüyorlar. Bu da milletin yararına olmuyor.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, Trabzon'da bu konuya da temas etti ve şunları söyledi:

"ÖTV'yi kaldıracağız, emekliliği maksimum 55 yaşına düşüreceğiz ve herkesi ev sahibi yapacağız dedim. Bütün siyasiler peşimize takıldı onlar da aynı şeyi söylüyor. Bunlar, bizim sözlerimizi, Prof. Dr. Haydar Baş'ın sözlerini taklit ederler, bunun önüne geçemeyiz ama iki şey taklit edilemez: Bir, zeka; iki, cesaret. Bunlar bizim zekamızı ve cesaretimizi asla taklit edemezler. Hodri meydan diyorum, benim gibi ABD'ye kafa tutun; hodri meydan diyorum, benim gibi terör gruplarına kafa tutun; hodri meydan diyorum, benim gibi bu milletin geleceği için çalışın. Bu ülkenin hiçbir siyasi oluşumla geleceği yoktur. Bu ülkenin tek bir şansı vardır. Bağımsız Türkiye Partisi, bu ülkenin köprüden önceki son çıkışıdır. Fikrimiz var, idealimiz var, bizimle olacaksınız."

Milletimiz; şahsi menfaatleri için kopya çekenleri değil de; milletin menfaatlerini, kendi menfaatlerinin üzerinde tutan, millet için çalışan, millet için üreten siyasileri baş tacı ettiği gün ülkemize zaten çözüm gelmiş demektir.