Birlik'çi siyasetçinin ağzından...

Birlik ve beraberliğimizin, misyonerleri savunanlarla birlik olmaktan geçtiğini savunan "Birlik" siyasetçileri var bu ülkede!

Elbette bu cümleye "maalesef" kelimesini ekleyerek konuşuyoruz.

Kendilerini "Türk-İslamcı" olarak tanıtanlar, her fırsatta medrese-i yusufiye'den bahsedenler bugün papaz-haham dostluğu ile malul adresin gazetesinde "iki satır haber olmak adına" davalarını heba ediyorlar.

İşin özeti emin olun bundan ibarettir.

Yazık, gerçekten yazık!

Halbuki bu insanlar meseleyi en iyi bilebilecek durumdalar. Bile bile, göz göre göre oyuna gelmek (!) bilmiyoruz onlara ne kazandıracak/neyi kazandıracak? Bugüne kadar ne elde ettiler ki?

"Birlik" siyasetçisi adresin bizzat anlattıkları şu anekdotu sizlerle birebir paylaşalım:

"Kardeşim bu Hocaefendiyi (!) anlamak ne mümkün! Dün yakın arkadaşları bana geldiler. Diyorlar ki Hocaefendi (!) iki gözü, iki çeşme ağlıyor. İlaçlarını dahi aldıramıyoruz. Perişan durumda.

Askerlerin kendisine karşı bir harekete geçeceğinden endişe ediyor.

Rica etsek kendilerini arayıp, 'üzülmeyin Hocam biz yanınızdayız' der misiniz?"

Yılın 1997 olduğunu zannediyorum. Dilerseniz devamını da yine aynı ağızdan dinleyelim:

"Böyle şey olur mu Ahmet Bey! Fardezedelim ki üzüntü verici bir durum olsun. Dava başındaki bir insan nasıl böyle çocuk gibi ağlar. Biz şu kadar yıl içerde kaldık, sesimiz çıkmıyor. Siz de azıcık kahır çekseniz ne olur? Bu insanları anlamak gerçekten mümkün değil."

Bu kısa anekdotu isterseniz burada keselim. Gerisini herhalde tahmin edersiniz.

Bugün ise gelinen nokta, verilen demeç ortada. Ya da kim bilir ortada demeç dahi yoktur ama altına gazete idaresi imzayı basmıştır.

"Birlikçi" siyasetçiye fazla bir şey söyleyemiyorum ama Hocaefendi'nin sitesine girip fotoğraf galerisini bir ziyaret etmesini nacizane tavsiye ediyorum.

Görün bakalım orada Türk-islam adına bir şey var mı? Yoksa her şey Vatikan adına mı yazılmış-resimlenmiş?

***

Yeri gelmiken şunu da ifade edelim. Diziler de yansıtılan kareler emin olun Vatikan muhibbi Hocaefendi'nin gerçek kimliğini asla yansıtmıyor. Bence onu bir de yakın çevresinden dinlemek lazım.

Bakın bakalım o anekdotlarda ne kadar zengin bilgiler var. Dövmeler-kırmalar ama ille de hapis korkusu ile geçirilen cinnetler!

Ben iddia ediyorum ilgili şahıs bugün sokağa çıkıp yürüyemez. Denemeye kalksa cinnet geçirir, yolun ortasına gelmeden bayılır, kalır.

Bir de tabii arslanlar gibi meydanlarda konuşanlar var! Halkın içinde yaşayanlar var! Yüzü-gözü, maddesi-mânâsı hayatın içinde olanlar var!

Onlara çamur atmaya kalkmakla, başarılı olamazsınız. Çünkü onların hiçbir meçhulu yok. Vatandaş O'nu tanıyor, O'nu biliyor. O'nun simasına bir bakın! Bakın bakalım orada ne var!

En basit haliyle O'ndan delikanlılığı öğrenebilirsiniz!

Bilmiyorum bindirilmiş kıtalar, temel özellikleri "kompleksli bir hayata bakış" ve bunun sonucu olarak "Vatikan'a bel bağlayanlar" için bu ufak not yetecek mi?

***

Bu arada konu hatıralardan açılmışken "papalık misyonuna hizmet için" Vatikan'a giden şahsın bir zamanlar aynı adres için ne dediğini biliyor musunuz?

Bir hatıra kitabından nakledelim:

"Dünyanın dört bir yanında vahşet tablolarının ardında maalesef iştihak vardır. Misyoner teşkilatı vardır. Vatikan vardır. Çiyan yuvası, kobraların yuvası, Saraybosna'da akan kanın ardında Vatikan vardır. Keşmir'de akan kanın ardında Vatikan vardır. Amerika'da onların lobileri vardır.

Başka bir yerde bir Hıristiyan teşkilatı hafif gadre uğrasa, yer yerinden oynar, kızıl kıyamet kopar..."

Evet bir zamanlar çıyan-yılan-kobra yuvası olan misyoner teşkilatı, Vatikan şimdi savunuluyor. Hem de iman derecesinde!

Ülkede misyonerlik yokmuş, Hıristiyan olanlar kendi atalarının dinine dönüyormuş!

Bu cümleleri anlamakta kendi adıma ben zorluk çekmiyorum. Dün bunlar söylenecekti ki bugün yapın cinayet mesabesindeki işler sahneye konulabilsin!

"Birlikçi" dostumuzun bunu çözecek bir Türkiye tecrübesi olduğuna şüphe yok!

Umarım ki iman galip gelir, siyaset değil!