Nur Batur'un suçladığı yazarımız Muharrem Bayraktar, İçişleri Bakanı sayın Aksu'ya açık bir çağrı yaparak, "üst düzey yetkiliyi" açıklamasını istedi. M.BAYRAKTAR'ın yazısı....
Sayın Bakan! Siz sadece bakanlık koltuğunda oturan bir kişi değilsiniz. Devletin size tahsis ettiği emniyet güçleri ile bu halkın asayişini, huzurunu, güvenliğini sağlamakla mükellefsiniz. Sizinle aynı fikirde, aynı siyasi çizgide olmasa da bu ülkenin 70 milyon vatandaşı için aynı hassasiyeti göstermek zorundasınız. Aksi bir davranış içinde olursanız, devletin emniyet güçlerinin başında olan bir kişi olarak emniyetsizlikle suçlanırsınız.
Sayın Bakan! Malumunuzdur ki, geçtiğimiz hafta Trabzon'da Santa Maria Kilisesi Papazı Andrea Santoro bir cinayete kurban gitti. Cinayeti işleyen çocuk 36 saat içinde yakalandı. Buraya kadar her şey normal gelişti: Bir cinayet işleniyor ve faili hemen yakalanıyor. Ancak olayın basına yansıma ve (yansıtılma!) biçimi herkesi şok etti. 8 Şubat 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde Nur Batur imzasıyla çıkan bir haber yorumda, İçişleri Bakanlığı da işin içine sokularak dehşet verici bir iftira senaryosu yazıldı. Hürriyet Gazetesi'nin haberinde Nur Batur "cinayetin işlenmesinden sonra operasyonu yöneten üst düzey bir yetkilinin kendisini aradığını, cinayeti işleyen çocuğun Haydar Baş ideolojisi ile yetiştiğini söylediğini" anlattı. Nur Batur haberine bir de "Haydar Baş'ın gazetesi diye lanse ettiği Yeni Mesaj Gazetesi'nde 4 yıl evvel çıkan bir yazıyı alıntılayarak, gazetenin papazı hedef gösterdiğini iddia etti".
Sayın Bakan! Hürriyet Gazetesi, "operasyonu yürüten üst düzey yetkiliye" dayandırdığı yorumunda, daha katil zanlısı henüz yakalanmışken, sorgusu devam ederken, "katilin Haydar Baş ideolojisi ile beslenmiş bir kişi olduğu ve Yeni Mesaj Gazetesi'nin Papaz Santoro'yu hedef gösterdiği" şeklinde baştan aşağı iftira dolu bu haberi sayfalarına taşıdı.
Sayın Bakan ! Bu haberde kaynak olarak "operasyonu yürüten üst düzey yetkili" gösterildiği için, bu durumda İçişleri Bakanlığı da haberde direkt olarak taraf durumuna düşmektedir. Böyle bir cinayette operasyonu yürüten üst düzey yetkiliyi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde arayamayacağımıza göre, adresin kaynağı zat-ı alinizin başında bulunduğu İçişleri Bakanlığı olmaktadır . O halde aşağıdaki sorulara hukuk devleti mantığı içinde cevap aramak ve sorumluların hesaba çekilmesi talebinde bulunmak en doğal hakkımızdır. 1) Hürriyet Gazetesi'nin iddia ettiği gibi "operasyonu yürüten üst düzey yetkili" olayın hemen ardından Nur Batur'u arayarak cinayetin sorumlusu olarak "Haydar Baş ideolojisini ve Yeni Mesaj Gazetesini" gösteren bir yorumda bulunmuş mudur? 2) Mesai arkadaşlarınız arasında gerçekten böyle bir kişi var mıdır? Haberde ismi belirtilmeyen bu üst düzey yetkili sizin mesai arkadaşlarınızdan biri midir? Hürriyet Gazetesi ve Nur Batur, İçişleri Bakanlığı müessesesine iftira mı atmaktadır? 3) Eğer böyle bir yetkili yok ise bugüne kadar neden bu haberi yalanlamadınız? Bir siyasi partinin genel başkanına ve güzide bir gazeteye karşı, İçişleri Bakanlığı adres gösterilerek Hürriyet Gazetesinin yaptığı bu karalayıcı habere karşı bakanlığınızdan "bizim bu işle ilgimiz yok!" şeklinde bir açıklama gelmemesi "bu üst düzey yetkilinin" mevcudiyeti konusunda kuşkularımızı derinleştirmektedir.
Sayın Bakan ! 4) Böyle bir yetkili varsa ve cinayetten hemen sonra gerçekten Nur Batur' u arayarak o iğrenç lafları etmişse, bu durum "cinayetten daha vahim" bir asayişsizlik gerçeğini karşımıza çıkarmıyor mu? 5) Bu adam kimdir? Hangi mantık, hangi hukuk anlayışıyla ve hangi "İçişleri Bakanlığı kriterine" dayanarak, bir cinayeti soruşturması gerekirken, asıl görevini bırakıp "cinayeti BTP Genel Başkanı ile irtibatlandırma gayreti içine girmiştir? Bu görevi ona hangi güçler vermiştir? 6) Haydar Baş insanlara "vurun, kırın, asın, kesin" mi diyor ki, sizin operasyonu yürüten bürokratınız ahlaksız bir yorumla, sayın Baş'ı hedef gösteriyor? Haydar Baş'ın ağzından bugüne kadar en çok çıkan kelimeler "birlik ve beraberlik, milli ve dini bütünlük, vatan, millet, bayrak sevgisi, Kuvay-ı Milliye ruhu, Türklük ve Müslümanlık olmuştur". 7) Gece gündüz kiliseye koşup, papazdan çil çil dolarlar alan, para alamayınca da cinayet işleyen bir çocuğun eylemini, emrinizde çalıştığı kuvvetle muhtemel bir üst düzey yetkili hangi yüzle Sayın Baş'ın fikirleri ile irtibatlandırabilir? Bu adam bu cesareti ve densizliği nereden alıyor?
Sayın Bakan! Eğer böyle bir yetkili varsa onu bulup ortaya çıkartmak, BTP liderine ve onun fikirlerine attığı çamurun hesabını sormak birinci vazifenizdir. Bu bir görev borcu değil, namus borcudur. Bu ülkenin İçişleri Bakanlığı bürokratları, adi bir cinayetin çamurunu güzide bir siyaset adamına sıçratmak için bu devletten maaş almıyorlar. Devletin İçişleri Bakanı olarak bunu yapmazsanız milletin İçişleri Bakanlığı'na ve asayişimizi korumakla mükellef olan kurumlara güveni kaybolacaktır. Devletin asayiş görevi verdiği bürokratlar, bazı gazetelerle ve gazetecilerle işbirliği yaparak uluslararası güçlerin taşeronu olan senaryolara tetikçilik yapamazlar.
Sayın Bakan ! İçişleri Bakanı olarak bu olayı çözmek size düşüyor. Böyle bir üst düzey yetkili yoksa, bakanlık olarak Hürriyet Gazetesi'ne gerekli tekzipte bulunmak sizin görevinizdir. Böyle bir yetkili varsa attığı iftiradan ve kamuoyunda oluşturduğu derin infialden dolayı bunun hesabını sorması gereken de yine sizsiniz...Eğer hiçbir şey yapmıyorsanız kuşkularımızın derinleşeceği adres farklılaşacaktır.
MUHARREM BAYRAKTAR / mbayraktar@yenimesaj.com.tr
Sayın Bakan! Siz sadece bakanlık koltuğunda oturan bir kişi değilsiniz. Devletin size tahsis ettiği emniyet güçleri ile bu halkın asayişini, huzurunu, güvenliğini sağlamakla mükellefsiniz. Sizinle aynı fikirde, aynı siyasi çizgide olmasa da bu ülkenin 70 milyon vatandaşı için aynı hassasiyeti göstermek zorundasınız. Aksi bir davranış içinde olursanız, devletin emniyet güçlerinin başında olan bir kişi olarak emniyetsizlikle suçlanırsınız.
Sayın Bakan! Malumunuzdur ki, geçtiğimiz hafta Trabzon'da Santa Maria Kilisesi Papazı Andrea Santoro bir cinayete kurban gitti. Cinayeti işleyen çocuk 36 saat içinde yakalandı. Buraya kadar her şey normal gelişti: Bir cinayet işleniyor ve faili hemen yakalanıyor. Ancak olayın basına yansıma ve (yansıtılma!) biçimi herkesi şok etti. 8 Şubat 2006 tarihli Hürriyet Gazetesi'nde Nur Batur imzasıyla çıkan bir haber yorumda, İçişleri Bakanlığı da işin içine sokularak dehşet verici bir iftira senaryosu yazıldı. Hürriyet Gazetesi'nin haberinde Nur Batur "cinayetin işlenmesinden sonra operasyonu yöneten üst düzey bir yetkilinin kendisini aradığını, cinayeti işleyen çocuğun Haydar Baş ideolojisi ile yetiştiğini söylediğini" anlattı. Nur Batur haberine bir de "Haydar Baş'ın gazetesi diye lanse ettiği Yeni Mesaj Gazetesi'nde 4 yıl evvel çıkan bir yazıyı alıntılayarak, gazetenin papazı hedef gösterdiğini iddia etti".
Sayın Bakan! Hürriyet Gazetesi, "operasyonu yürüten üst düzey yetkiliye" dayandırdığı yorumunda, daha katil zanlısı henüz yakalanmışken, sorgusu devam ederken, "katilin Haydar Baş ideolojisi ile beslenmiş bir kişi olduğu ve Yeni Mesaj Gazetesi'nin Papaz Santoro'yu hedef gösterdiği" şeklinde baştan aşağı iftira dolu bu haberi sayfalarına taşıdı.
Sayın Bakan ! Bu haberde kaynak olarak "operasyonu yürüten üst düzey yetkili" gösterildiği için, bu durumda İçişleri Bakanlığı da haberde direkt olarak taraf durumuna düşmektedir. Böyle bir cinayette operasyonu yürüten üst düzey yetkiliyi Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde arayamayacağımıza göre, adresin kaynağı zat-ı alinizin başında bulunduğu İçişleri Bakanlığı olmaktadır . O halde aşağıdaki sorulara hukuk devleti mantığı içinde cevap aramak ve sorumluların hesaba çekilmesi talebinde bulunmak en doğal hakkımızdır. 1) Hürriyet Gazetesi'nin iddia ettiği gibi "operasyonu yürüten üst düzey yetkili" olayın hemen ardından Nur Batur'u arayarak cinayetin sorumlusu olarak "Haydar Baş ideolojisini ve Yeni Mesaj Gazetesini" gösteren bir yorumda bulunmuş mudur? 2) Mesai arkadaşlarınız arasında gerçekten böyle bir kişi var mıdır? Haberde ismi belirtilmeyen bu üst düzey yetkili sizin mesai arkadaşlarınızdan biri midir? Hürriyet Gazetesi ve Nur Batur, İçişleri Bakanlığı müessesesine iftira mı atmaktadır? 3) Eğer böyle bir yetkili yok ise bugüne kadar neden bu haberi yalanlamadınız? Bir siyasi partinin genel başkanına ve güzide bir gazeteye karşı, İçişleri Bakanlığı adres gösterilerek Hürriyet Gazetesinin yaptığı bu karalayıcı habere karşı bakanlığınızdan "bizim bu işle ilgimiz yok!" şeklinde bir açıklama gelmemesi "bu üst düzey yetkilinin" mevcudiyeti konusunda kuşkularımızı derinleştirmektedir.
Sayın Bakan ! 4) Böyle bir yetkili varsa ve cinayetten hemen sonra gerçekten Nur Batur' u arayarak o iğrenç lafları etmişse, bu durum "cinayetten daha vahim" bir asayişsizlik gerçeğini karşımıza çıkarmıyor mu? 5) Bu adam kimdir? Hangi mantık, hangi hukuk anlayışıyla ve hangi "İçişleri Bakanlığı kriterine" dayanarak, bir cinayeti soruşturması gerekirken, asıl görevini bırakıp "cinayeti BTP Genel Başkanı ile irtibatlandırma gayreti içine girmiştir? Bu görevi ona hangi güçler vermiştir? 6) Haydar Baş insanlara "vurun, kırın, asın, kesin" mi diyor ki, sizin operasyonu yürüten bürokratınız ahlaksız bir yorumla, sayın Baş'ı hedef gösteriyor? Haydar Baş'ın ağzından bugüne kadar en çok çıkan kelimeler "birlik ve beraberlik, milli ve dini bütünlük, vatan, millet, bayrak sevgisi, Kuvay-ı Milliye ruhu, Türklük ve Müslümanlık olmuştur". 7) Gece gündüz kiliseye koşup, papazdan çil çil dolarlar alan, para alamayınca da cinayet işleyen bir çocuğun eylemini, emrinizde çalıştığı kuvvetle muhtemel bir üst düzey yetkili hangi yüzle Sayın Baş'ın fikirleri ile irtibatlandırabilir? Bu adam bu cesareti ve densizliği nereden alıyor?
Sayın Bakan! Eğer böyle bir yetkili varsa onu bulup ortaya çıkartmak, BTP liderine ve onun fikirlerine attığı çamurun hesabını sormak birinci vazifenizdir. Bu bir görev borcu değil, namus borcudur. Bu ülkenin İçişleri Bakanlığı bürokratları, adi bir cinayetin çamurunu güzide bir siyaset adamına sıçratmak için bu devletten maaş almıyorlar. Devletin İçişleri Bakanı olarak bunu yapmazsanız milletin İçişleri Bakanlığı'na ve asayişimizi korumakla mükellef olan kurumlara güveni kaybolacaktır. Devletin asayiş görevi verdiği bürokratlar, bazı gazetelerle ve gazetecilerle işbirliği yaparak uluslararası güçlerin taşeronu olan senaryolara tetikçilik yapamazlar.
Sayın Bakan ! İçişleri Bakanı olarak bu olayı çözmek size düşüyor. Böyle bir üst düzey yetkili yoksa, bakanlık olarak Hürriyet Gazetesi'ne gerekli tekzipte bulunmak sizin görevinizdir. Böyle bir yetkili varsa attığı iftiradan ve kamuoyunda oluşturduğu derin infialden dolayı bunun hesabını sorması gereken de yine sizsiniz...Eğer hiçbir şey yapmıyorsanız kuşkularımızın derinleşeceği adres farklılaşacaktır.
MUHARREM BAYRAKTAR / mbayraktar@yenimesaj.com.tr
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.