Batı'nın fasoncusu mu olacağız?
Faiz indirimi söylemleriyle TL’nin neden zayıflatıldığı her geçen gün biraz daha netlik kazanıyor. İktidardaki siyasiler tek dertlerinin “ihracat” olduğunu açıkça belirterek ülkemizi Batılı ülkelerin fasoncusu yapmaya çalışıyorlar. Ekonomi uzmanları, uygulanan bu politikayla insanımızın “ucuz iş gücü”, doların ise “milli paramız” haline dönüşebileceği konusunda uyarıyor
04.12.2021 17:17:00





MURAT ÇABAS / ANALİZ HABER
Bu yılın başında 7.43 lira seviyesinde olan dolar, siyasilerin uyguladıkları yanlış politikalar neticesinde 14 lira seviyesine kadar yükseldi. 1 Ocak'ta 380 dolar olan asgari ücret, bugün 202 dolara kadar geriledi. İktidardaki siyasiler, doların TL karşısında değerinin yükselmesinden dolayı gerçekleşen ihracat artışını büyük bir başarı olarak ifade ederken, asgari ücret örneğinde olduğu gibi vatandaşların alım gücünün eriyip gitmesini görmezden geldi. Siyasilerin açıklamalarına bakılırsa, bunun bilinçli olarak yapıldığı görülüyor.
Erdoğan: Tek derdimiz ihracat
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde önceki gün gerçekleşen bir programda, ekonomi politikalarının yatırım, üretim, istihdam ve ihracat üzerine kurulu olduğunu belirterek, "Bizim tek derdimiz var ihracat, ihracat, ihracat. Ve bunu başaracağız" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta Salı günü katıldığı Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında da düşük faiz politikasındaki kararlılığını ve ekonomide yeni yol haritasını anlatmıştı. Erdoğan, yeni yol haritasıyla ilgili şunları söylemişti: "Ekonominin 4 sacayağı bulunuyor. Bunlar; enflasyon, ihracat, faiz ve üretim. Enflasyon ekonomik göstergeler doğrultusunda gelişiyor. Ancak ihracat ve faiz belirlenebiliyor. Türkiye'yi üretimle büyütmek, faiz kıskacından çıkarmak ve bunun tamamen bitirilmesi için 'ekonomide yeni dönemi' başlattık. Kararları da bu yönde alıyoruz. Bu kararlar yeni ekonomi politikasının uygulanması noktasında önemli. Altı aylık bir süreç öngörüyoruz. Zor olanı seçtik ama 4-5 aya toparlanacağız, 6 ay sonra ise meyvelerini yiyeceğiz. Vatandaş da bunu hissedecek. Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş. Biz onlardan daha avantajlıyız. Biz pazara daha yakınız."
Çin bu modeli 2013'te bıraktı
Hâlbuki Çin, 5 Mart 2013 tarihinde gerçekleştirdiği Ulusal Halk Kongresi'nde kendilerini Batı'nın fasoncusu haline dönüştüren "ihracat odaklı" ekonomi modelini bıraktıklarını belirtip, bu tarihten sonra "tüketim odaklı model" olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayacaklarını ilan etmişlerdi. Çin bu kararı aldıktan sonra ihracata bağlı olarak değil, iç talebe bağlı olarak büyümeye başladı. Bu sebeple dünyada büyük ekonomik sorunların yaşandığı dönemlerde bile Çin sağlıklı bir şekilde büyümeye devam etti. Çin'in bu tarz büyümesi, halkını ucuz iş gücü haline getiren, borçları artıran bir büyüme değildi, nitekim bunun sonucunda Çin'de yoksulluk tamamen sıfırlandı, Çinliler elde ettikleri yüksek gelirle ülkelerin bekledikleri turistler haline dönüştüler. Çin, Milli Ekonomi Modeli'nin bir projesi olan Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret formülüyle dolara olan bağımlılığını tamamen ortadan kaldırdı.
'İş gücü'nden kasıt sığınmacılar mı?
Uzmanlar, "Pahalı dolar ve ucuz TL politikasıyla hedeflenen iş gücü olarak ülkemize dünyanın dört bir tarafından gelen sığınmacılar mı kastediliyor?" sorusunu soruyorlar. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında bunun sinyalleri de vardı. Erdoğan'ın, MYK toplantısında Çin ve Almanya gibi bazı ülkelerin "düşük faiz" politikasını yıllardır uyguladığını söylediği, "Bizim de bu faiz sarmalından çıkmamız lazım. 1970'lerin Almanya'sında mülteci nüfus var. Genç nüfus ve mültecileri çalıştırarak işgücünü sağlıyorlar. Çin ise genç nüfus, sanayi ve üretimle büyüdü. Biz de faizle değil, genç nüfusla, üretimle büyüme sağlamalıyız" dediği belirtildi.
İSO: Dövize bağlı ihracat geliştirme gerçekçi değil
Ülkemizde üretim yapan ve ihracat gerçekleştiren sanayiciler de siyasilerimizin dolar kuru artışıyla ihracatı artırma modeline pek sıcak bakmıyorlar. Bloomberg HT yayınına katılan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan yaptığı açıklamada, "Sadece dövize bağlı bir ihracat geliştirme modeli gerçekçi de değil kalıcı da değil. İşin temelinde finansal istikrar oluşturup öngörülebilir bir iş dünyası yaratmak gerekiyor. Sadece kur tarafından baktığınızda tedarik, finansman ve yatırım kalitesinde yıpranma riski var" diye konuştu. Bahçıvan özetle şunları söyledi: "Enflasyon gerçeği sizi bırakın yatırım yapmayı işletme sermayesini korumaya yönlendiriyor. Bu durumda işletme sermayesi ihtiyacı çıkıyor. Siz motive de olsanız yatırımlar ikinci planda kalıyor. Üretici enflasyonu bu kadar yüksek olunca aşağıya yansıma riskini de beraberinde getiriyor. Sanayicinin iç pazarı göz ardı etmesi mümkün değil."
Bu yılın başında 7.43 lira seviyesinde olan dolar, siyasilerin uyguladıkları yanlış politikalar neticesinde 14 lira seviyesine kadar yükseldi. 1 Ocak'ta 380 dolar olan asgari ücret, bugün 202 dolara kadar geriledi. İktidardaki siyasiler, doların TL karşısında değerinin yükselmesinden dolayı gerçekleşen ihracat artışını büyük bir başarı olarak ifade ederken, asgari ücret örneğinde olduğu gibi vatandaşların alım gücünün eriyip gitmesini görmezden geldi. Siyasilerin açıklamalarına bakılırsa, bunun bilinçli olarak yapıldığı görülüyor.
Erdoğan: Tek derdimiz ihracat
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde önceki gün gerçekleşen bir programda, ekonomi politikalarının yatırım, üretim, istihdam ve ihracat üzerine kurulu olduğunu belirterek, "Bizim tek derdimiz var ihracat, ihracat, ihracat. Ve bunu başaracağız" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz hafta Salı günü katıldığı Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında da düşük faiz politikasındaki kararlılığını ve ekonomide yeni yol haritasını anlatmıştı. Erdoğan, yeni yol haritasıyla ilgili şunları söylemişti: "Ekonominin 4 sacayağı bulunuyor. Bunlar; enflasyon, ihracat, faiz ve üretim. Enflasyon ekonomik göstergeler doğrultusunda gelişiyor. Ancak ihracat ve faiz belirlenebiliyor. Türkiye'yi üretimle büyütmek, faiz kıskacından çıkarmak ve bunun tamamen bitirilmesi için 'ekonomide yeni dönemi' başlattık. Kararları da bu yönde alıyoruz. Bu kararlar yeni ekonomi politikasının uygulanması noktasında önemli. Altı aylık bir süreç öngörüyoruz. Zor olanı seçtik ama 4-5 aya toparlanacağız, 6 ay sonra ise meyvelerini yiyeceğiz. Vatandaş da bunu hissedecek. Üretimle yabancı yatırımcıların dikkatini çekeceğiz. Çin böyle büyümüş. Biz onlardan daha avantajlıyız. Biz pazara daha yakınız."
Çin bu modeli 2013'te bıraktı
Hâlbuki Çin, 5 Mart 2013 tarihinde gerçekleştirdiği Ulusal Halk Kongresi'nde kendilerini Batı'nın fasoncusu haline dönüştüren "ihracat odaklı" ekonomi modelini bıraktıklarını belirtip, bu tarihten sonra "tüketim odaklı model" olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni uygulayacaklarını ilan etmişlerdi. Çin bu kararı aldıktan sonra ihracata bağlı olarak değil, iç talebe bağlı olarak büyümeye başladı. Bu sebeple dünyada büyük ekonomik sorunların yaşandığı dönemlerde bile Çin sağlıklı bir şekilde büyümeye devam etti. Çin'in bu tarz büyümesi, halkını ucuz iş gücü haline getiren, borçları artıran bir büyüme değildi, nitekim bunun sonucunda Çin'de yoksulluk tamamen sıfırlandı, Çinliler elde ettikleri yüksek gelirle ülkelerin bekledikleri turistler haline dönüştüler. Çin, Milli Ekonomi Modeli'nin bir projesi olan Milli Para ve Milli Paralarla Ticaret formülüyle dolara olan bağımlılığını tamamen ortadan kaldırdı.
'İş gücü'nden kasıt sığınmacılar mı?
Uzmanlar, "Pahalı dolar ve ucuz TL politikasıyla hedeflenen iş gücü olarak ülkemize dünyanın dört bir tarafından gelen sığınmacılar mı kastediliyor?" sorusunu soruyorlar. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasında bunun sinyalleri de vardı. Erdoğan'ın, MYK toplantısında Çin ve Almanya gibi bazı ülkelerin "düşük faiz" politikasını yıllardır uyguladığını söylediği, "Bizim de bu faiz sarmalından çıkmamız lazım. 1970'lerin Almanya'sında mülteci nüfus var. Genç nüfus ve mültecileri çalıştırarak işgücünü sağlıyorlar. Çin ise genç nüfus, sanayi ve üretimle büyüdü. Biz de faizle değil, genç nüfusla, üretimle büyüme sağlamalıyız" dediği belirtildi.
İSO: Dövize bağlı ihracat geliştirme gerçekçi değil
Ülkemizde üretim yapan ve ihracat gerçekleştiren sanayiciler de siyasilerimizin dolar kuru artışıyla ihracatı artırma modeline pek sıcak bakmıyorlar. Bloomberg HT yayınına katılan İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan yaptığı açıklamada, "Sadece dövize bağlı bir ihracat geliştirme modeli gerçekçi de değil kalıcı da değil. İşin temelinde finansal istikrar oluşturup öngörülebilir bir iş dünyası yaratmak gerekiyor. Sadece kur tarafından baktığınızda tedarik, finansman ve yatırım kalitesinde yıpranma riski var" diye konuştu. Bahçıvan özetle şunları söyledi: "Enflasyon gerçeği sizi bırakın yatırım yapmayı işletme sermayesini korumaya yönlendiriyor. Bu durumda işletme sermayesi ihtiyacı çıkıyor. Siz motive de olsanız yatırımlar ikinci planda kalıyor. Üretici enflasyonu bu kadar yüksek olunca aşağıya yansıma riskini de beraberinde getiriyor. Sanayicinin iç pazarı göz ardı etmesi mümkün değil."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.