Ankara Sanayi Odası tarafından Hükümet'e sunulan raporda, "İç borçların gönüllü bir biçimde yeniden yapılandırılmasının olanakları araştırılmalıdır" denildi.
ASO'nun, hafta içinde yaptığı temaslarda sunduğu raporda, devlet kuruluşlarının birbirlerine olan borçlarının bir biçimde tasfiye olanaklarının araştırılması gerektiği de belirtildi.
İç borçların kısa vadeli yapısının borç sorununun ağırlaşmasına neden olduğu ifade edilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
"İç borçların gönüllü bir biçimde yeniden yapılandırılmasının olanakları araştırılmalıdır. İç borçlanmada dövize endeksli ve değişken faizli borçların ağırlığının artması Hazine'nin kur ve faiz riskini artırmaktadır. İç borçlanmada bu enstrümanlara verilen ağırlığın azaltılması hedeflenmektedir."
Yolsuzlukların yaygınlığının temel nedeninin sistemdeki yapısal sorunlar olduğu da vurgulanan raporda, "Ülkemiz yolsuzluklarda dünya sıralamasında kötü bir yerdedir. Yolsuzlukları engellemek için mevzuatta düzenlemeler şarttır" denildi
Raporda, bağımsız kurulların kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirebilmeleri için konusunun uzmanı kişilerden oluşmasına dikkat edilmesi gerektiği kaydedildi.
Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan, "Türkiye rasyonel olmak zorunda yatırımda da personel harcamasında da dikkatli olmak zorunda, her halde olmayan şeyi vermeyecekler öyle gözüküyor" dedi.
Çağlayan,Türkiye'nin pahalı borçlanan bir ülke olduğunu, bunun maliyetinin herkes tarafından ödendiğini söyledi. Çağlayan, Devlet Bakanı Ali Babacan ile görüşmelerinde, İstanbul Yaklaşımı'nı da dile getirdiklerini belirterek, "(İstanbul Yaklaşımı'nı engelleyen bankalar kimse çağırın kulaklarını çekin) dedik. İstanbul yaklaşımı 140-150 firmayı ilgilendiriyor ama Anadolu Yaklaşımı KOBİ'leri de hedefleyen bir yaklaşım. (Çağırın bankaları bu konuyu söyleyin) dedik" diye konuştu.
2003 YILI KOLAY YIL DE?İL
Toplumun çok fazla beklentiye girmiş durumda olduğunu belirten Çağlayan, "Memur yarın maaşına çok iyi zam alacağını, işçi kaybettiğiişine hemen yarın döneceğini, yatırımcı hemen önünün açılacağını zannediyor. Bunun için ciddi bir zamana ihtiyaç var. Türkiye için 2003yılı kolay bir yıl değil. Hem dış gelişmeler hem iç gelişmeler iyi hazırlanmak lazım" diye konuştu.
Toplumun şu andan itibaren gerçeklerle karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Çağlayan, şöyle devam etti:
"Bu noktada faiz dışı fazla da, kamu harcamaları da borcun çevrilmesi de önem arz ediyor. Elde sihirli değnek yok, kimse gelip cebimize 30-40 milyar dolar koymayacak. Türkiye geçmiş dönemlerden belki de daha fazla sıkı kamu maliye politikası izlemek zorunda kalacak. Irak ve Kıbrıs, Türk ekonomisini, iç ve dış politikasını etkileyecek görünüyor. Ama oturup felaket tellallığı yapmanın anlamı da yok.
"Türkiye'nin zor bir döneme girdiğini ifade eden Çağlayan, "Irak konusunda bir rakam vermek doğru değil, Türkiye bu işten etkilenir. Ancak en az zararla çıkmalıdır. Ama Irak konusuna çok fazlaodaklanmanın, kilitlenmenin veya Amerika'dan ne koparırız, ne kadar para alırız, şeklinde de düşünmek yanlış. Irakla ilgili çeşitli senaryoların hepsi hazır, ekonomi yönetimi hazır" diye konuştu.
TÜRKİYE ŞU ANDA TANSİYON HASTASIDIR
Bundan sonrasının artık lafın bittiği icraatın başladığı dönem olduğunu anlatan Çağlayan, Türkiye'nin şu anda tansiyon hastası olduğunu söyledi.
Çağlayan, "Eğer vücudunuza tuz alırsanız tansiyon bir an yükselir. Bunu önceki günlerde dövizde ve faizde gördük. Bünye tuz aldığında tansiyon yükseliyorsa, o zaman diyete gireceksiniz. Bu diyetnedir? Ekonomi politikalarında konuşmak yerine icraat yapmaktır" dedi.
Dövizin yükselmesi konusunda da değinen Çağlayan, "Bankalar da açık pozisyonlarını kapatacaklar. Bankaların artık geçmişten ders alması, akıllanması lazım. Asla açık pozisyon vermemesi lazım, devletin de buna izin vermemesi gerekir. Devlet Bakanı Ali Babacan'ı da bu konuda son derece kararlı gördüm asla açık pozisyona taviz vermeyecek bir yapı içinde" dedi.
ASO'nun, hafta içinde yaptığı temaslarda sunduğu raporda, devlet kuruluşlarının birbirlerine olan borçlarının bir biçimde tasfiye olanaklarının araştırılması gerektiği de belirtildi.
İç borçların kısa vadeli yapısının borç sorununun ağırlaşmasına neden olduğu ifade edilen raporda, şu görüşlere yer verildi:
"İç borçların gönüllü bir biçimde yeniden yapılandırılmasının olanakları araştırılmalıdır. İç borçlanmada dövize endeksli ve değişken faizli borçların ağırlığının artması Hazine'nin kur ve faiz riskini artırmaktadır. İç borçlanmada bu enstrümanlara verilen ağırlığın azaltılması hedeflenmektedir."
Yolsuzlukların yaygınlığının temel nedeninin sistemdeki yapısal sorunlar olduğu da vurgulanan raporda, "Ülkemiz yolsuzluklarda dünya sıralamasında kötü bir yerdedir. Yolsuzlukları engellemek için mevzuatta düzenlemeler şarttır" denildi
Raporda, bağımsız kurulların kendilerinden beklenen işlevleri yerine getirebilmeleri için konusunun uzmanı kişilerden oluşmasına dikkat edilmesi gerektiği kaydedildi.
Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan, "Türkiye rasyonel olmak zorunda yatırımda da personel harcamasında da dikkatli olmak zorunda, her halde olmayan şeyi vermeyecekler öyle gözüküyor" dedi.
Çağlayan,Türkiye'nin pahalı borçlanan bir ülke olduğunu, bunun maliyetinin herkes tarafından ödendiğini söyledi. Çağlayan, Devlet Bakanı Ali Babacan ile görüşmelerinde, İstanbul Yaklaşımı'nı da dile getirdiklerini belirterek, "(İstanbul Yaklaşımı'nı engelleyen bankalar kimse çağırın kulaklarını çekin) dedik. İstanbul yaklaşımı 140-150 firmayı ilgilendiriyor ama Anadolu Yaklaşımı KOBİ'leri de hedefleyen bir yaklaşım. (Çağırın bankaları bu konuyu söyleyin) dedik" diye konuştu.
2003 YILI KOLAY YIL DE?İL
Toplumun çok fazla beklentiye girmiş durumda olduğunu belirten Çağlayan, "Memur yarın maaşına çok iyi zam alacağını, işçi kaybettiğiişine hemen yarın döneceğini, yatırımcı hemen önünün açılacağını zannediyor. Bunun için ciddi bir zamana ihtiyaç var. Türkiye için 2003yılı kolay bir yıl değil. Hem dış gelişmeler hem iç gelişmeler iyi hazırlanmak lazım" diye konuştu.
Toplumun şu andan itibaren gerçeklerle karşı karşıya bulunduğunu vurgulayan Çağlayan, şöyle devam etti:
"Bu noktada faiz dışı fazla da, kamu harcamaları da borcun çevrilmesi de önem arz ediyor. Elde sihirli değnek yok, kimse gelip cebimize 30-40 milyar dolar koymayacak. Türkiye geçmiş dönemlerden belki de daha fazla sıkı kamu maliye politikası izlemek zorunda kalacak. Irak ve Kıbrıs, Türk ekonomisini, iç ve dış politikasını etkileyecek görünüyor. Ama oturup felaket tellallığı yapmanın anlamı da yok.
"Türkiye'nin zor bir döneme girdiğini ifade eden Çağlayan, "Irak konusunda bir rakam vermek doğru değil, Türkiye bu işten etkilenir. Ancak en az zararla çıkmalıdır. Ama Irak konusuna çok fazlaodaklanmanın, kilitlenmenin veya Amerika'dan ne koparırız, ne kadar para alırız, şeklinde de düşünmek yanlış. Irakla ilgili çeşitli senaryoların hepsi hazır, ekonomi yönetimi hazır" diye konuştu.
TÜRKİYE ŞU ANDA TANSİYON HASTASIDIR
Bundan sonrasının artık lafın bittiği icraatın başladığı dönem olduğunu anlatan Çağlayan, Türkiye'nin şu anda tansiyon hastası olduğunu söyledi.
Çağlayan, "Eğer vücudunuza tuz alırsanız tansiyon bir an yükselir. Bunu önceki günlerde dövizde ve faizde gördük. Bünye tuz aldığında tansiyon yükseliyorsa, o zaman diyete gireceksiniz. Bu diyetnedir? Ekonomi politikalarında konuşmak yerine icraat yapmaktır" dedi.
Dövizin yükselmesi konusunda da değinen Çağlayan, "Bankalar da açık pozisyonlarını kapatacaklar. Bankaların artık geçmişten ders alması, akıllanması lazım. Asla açık pozisyon vermemesi lazım, devletin de buna izin vermemesi gerekir. Devlet Bakanı Ali Babacan'ı da bu konuda son derece kararlı gördüm asla açık pozisyona taviz vermeyecek bir yapı içinde" dedi.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.