Diyelim ki bir marketin on binlerce müşterisi var ve herkes marketinden memnun.
Amma biri çıkıyor, “Domuz eti satma kardeşim” diyor. Market sahibi öfkeleniyor, “Sen bir marjinalsin!” diyor. Yetmiyor, on binlerce müşterisine, “O, sizin memnun olduğunuz bu marketin düşmanı, kapatılmasını istiyor” diye o müşteriyi hedef gösteriyor.
Bundan daha ayıp ne olabilir?
Üstelik bu bir zulüm değil midir? Türkiye Hıristiyan bir ülke mi ki, aforoz müessesesi devreye sokulmak isteniyor?
O müşteri asla “marjinal” değil. Çünkü onun bir adı var: Ya Ali, ya Murat, ya Ayşe, ya Fatma. Niye adını söylemiyorsun da, “O bir marjinal” diyorsun? Namuslu bir market sahibi isen, “Murat, sizin sevdiğiniz bu markette domuz eti satılmasını istemiyor; siz ne diyorsunuz?” demen gerekmez mi?
Gezi Parkı’ndaki insanlar da bir siyasi görüşü, bir meslek gurubunu yahut yalnızca şahıslarını temsil etmekte. Desene, o meydanda şu, şu partililer, şu, şu sivil toplum örgütleri ve şu kadar da sâde vatandaş var. Kimisi ağaçların sökülmesine karşı, kimi domuz eti ve zinanın serbest bırakılmasından dolayı öfkeli. Kimi vatan toprağı ve millî müesseselerin yabancılara bir-iki yıllık kârları karşılığı satılmasından rahatsız. Kimi, PKK ile el ele verip anayasa çalışması yapmanızdan muzdarip, ülkesinin bölünmesi endişesi taşıyor. Kimi, adrese teslim ihalelerle yandaşları zengin etmenizden ve hesapları Sayıştay’ın denetiminden kaçırmanızdan kusacak hale gelmiş. Suriye politikanız Türkiye’yi rezil etti, ülke ve bölgeyi kan gölüne çevirdi, millet bu beceriksizliğinizden de bıktı usandı. Hani o sizin “Tencere tava-hep aynı hava” diye dalga geçtikleriniz var ya, işte onlar da, açlık sınırı atında yaşamak zorunda bıraktıklarınız; meydanlara bu sebeple çıktılar.
Siz bu ses(lere) kulak vereceğiniz yerde…
Tıpkı o market sahibinin yaptığı gibi milyonlarca taraftarınızı, “Bunlar marjinal, partinizin kapatılmasını istiyor” diye, derdi olan, derdi olduğu için de meydanları dolduran insanların üzerine salıyor, belki saldırmazlar diye, “Bunlar camide bira içtiler, seviştiler!” iftirasını atıyor, “Türk Bayrağı da yaktılar” yalanını satıyorsunuz.
Eylemler başladığı günden beri birkaç Cuma geçti, mütedeyyin insanlar sizin sözünüze inanıp mâsum ve gâyet de haklı taleplerle sokaklara çıkmış bu insanlara saldırsaydı ortalık kan gölüne dönmez miydi? Bereket versin artık cami cemaati de sizin sözünüze inanmıyor, inanmadığı için de Türkiye büyük bir felâketin eşiğinden dönmüş bulunuyor.
Şimdi tuttunuz devlet ve parti imkânlarını kullanarak yüz binlerle iki meydan doldurdunuz. Halkın bir bölümünü diğer bölümüne karşı kışkırttınız. Oysa “Gezi Parkı” ile özdeşleşen insanların sizin topladığınız halkın o diğer yarısı ile yalnızca bir “muhabbet” ilişkisi vardı. Onların öfkesi sizin icraatlarınızaydı. Korktunuz, icraatlarınızla karşısına çıkamadığınız milyonların karşısına takım tutar gibi parti tutan taraftarlarınızı diktiniz.
Şimdi size soruyoruz:
Taraftarlarınıza, sizi çağırıyoruz amma, polis Gezi Parkı müdavimlerine çektiği muameleyi size de çekecek. Biber gazının daniskasını gözünüzün içine sıkacak, TOMA’nın tazyikli suyunu alnınızın ortasına vurdurup ayağınızı yerden iki metre kesecek, plastik mermiyi şah damarınızın attığı yere saplayacak, yani bu mitingde adrese teslim ihale değil, imha var, deseydiniz, Gezi Parkı ile remzedilen milyonlar gibi bir kalabalık toplayabilir miydiniz?
Ve asıl soru:
Camideki mütedeyyin insanlar size kulak vermediğine, bayrak yaktı diyerek kışkırttığınız milliyetçiler sizi ciddiye almadığına ve ufukta biber gazlı, Tomalı, sopalı bir cehennem azabı tehlikesi olduğunda çağrınıza kimse icabet etmeyeceğine göre, söyleyin Allah aşkına, gerçek marjinal kim?
Amma biri çıkıyor, “Domuz eti satma kardeşim” diyor. Market sahibi öfkeleniyor, “Sen bir marjinalsin!” diyor. Yetmiyor, on binlerce müşterisine, “O, sizin memnun olduğunuz bu marketin düşmanı, kapatılmasını istiyor” diye o müşteriyi hedef gösteriyor.
Bundan daha ayıp ne olabilir?
Üstelik bu bir zulüm değil midir? Türkiye Hıristiyan bir ülke mi ki, aforoz müessesesi devreye sokulmak isteniyor?
O müşteri asla “marjinal” değil. Çünkü onun bir adı var: Ya Ali, ya Murat, ya Ayşe, ya Fatma. Niye adını söylemiyorsun da, “O bir marjinal” diyorsun? Namuslu bir market sahibi isen, “Murat, sizin sevdiğiniz bu markette domuz eti satılmasını istemiyor; siz ne diyorsunuz?” demen gerekmez mi?
Gezi Parkı’ndaki insanlar da bir siyasi görüşü, bir meslek gurubunu yahut yalnızca şahıslarını temsil etmekte. Desene, o meydanda şu, şu partililer, şu, şu sivil toplum örgütleri ve şu kadar da sâde vatandaş var. Kimisi ağaçların sökülmesine karşı, kimi domuz eti ve zinanın serbest bırakılmasından dolayı öfkeli. Kimi vatan toprağı ve millî müesseselerin yabancılara bir-iki yıllık kârları karşılığı satılmasından rahatsız. Kimi, PKK ile el ele verip anayasa çalışması yapmanızdan muzdarip, ülkesinin bölünmesi endişesi taşıyor. Kimi, adrese teslim ihalelerle yandaşları zengin etmenizden ve hesapları Sayıştay’ın denetiminden kaçırmanızdan kusacak hale gelmiş. Suriye politikanız Türkiye’yi rezil etti, ülke ve bölgeyi kan gölüne çevirdi, millet bu beceriksizliğinizden de bıktı usandı. Hani o sizin “Tencere tava-hep aynı hava” diye dalga geçtikleriniz var ya, işte onlar da, açlık sınırı atında yaşamak zorunda bıraktıklarınız; meydanlara bu sebeple çıktılar.
Siz bu ses(lere) kulak vereceğiniz yerde…
Tıpkı o market sahibinin yaptığı gibi milyonlarca taraftarınızı, “Bunlar marjinal, partinizin kapatılmasını istiyor” diye, derdi olan, derdi olduğu için de meydanları dolduran insanların üzerine salıyor, belki saldırmazlar diye, “Bunlar camide bira içtiler, seviştiler!” iftirasını atıyor, “Türk Bayrağı da yaktılar” yalanını satıyorsunuz.
Eylemler başladığı günden beri birkaç Cuma geçti, mütedeyyin insanlar sizin sözünüze inanıp mâsum ve gâyet de haklı taleplerle sokaklara çıkmış bu insanlara saldırsaydı ortalık kan gölüne dönmez miydi? Bereket versin artık cami cemaati de sizin sözünüze inanmıyor, inanmadığı için de Türkiye büyük bir felâketin eşiğinden dönmüş bulunuyor.
Şimdi tuttunuz devlet ve parti imkânlarını kullanarak yüz binlerle iki meydan doldurdunuz. Halkın bir bölümünü diğer bölümüne karşı kışkırttınız. Oysa “Gezi Parkı” ile özdeşleşen insanların sizin topladığınız halkın o diğer yarısı ile yalnızca bir “muhabbet” ilişkisi vardı. Onların öfkesi sizin icraatlarınızaydı. Korktunuz, icraatlarınızla karşısına çıkamadığınız milyonların karşısına takım tutar gibi parti tutan taraftarlarınızı diktiniz.
Şimdi size soruyoruz:
Taraftarlarınıza, sizi çağırıyoruz amma, polis Gezi Parkı müdavimlerine çektiği muameleyi size de çekecek. Biber gazının daniskasını gözünüzün içine sıkacak, TOMA’nın tazyikli suyunu alnınızın ortasına vurdurup ayağınızı yerden iki metre kesecek, plastik mermiyi şah damarınızın attığı yere saplayacak, yani bu mitingde adrese teslim ihale değil, imha var, deseydiniz, Gezi Parkı ile remzedilen milyonlar gibi bir kalabalık toplayabilir miydiniz?
Ve asıl soru:
Camideki mütedeyyin insanlar size kulak vermediğine, bayrak yaktı diyerek kışkırttığınız milliyetçiler sizi ciddiye almadığına ve ufukta biber gazlı, Tomalı, sopalı bir cehennem azabı tehlikesi olduğunda çağrınıza kimse icabet etmeyeceğine göre, söyleyin Allah aşkına, gerçek marjinal kim?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Hasan Demir / diğer yazıları
- Artık yeter! / 02.11.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015
- Artık yeter! / 28.09.2015
- Sandıktan ne çıkacak! / 21.09.2015
- Böyle milliyetçilik olur mu? / 12.09.2015
- AKP başımıza neler getirecek! / 11.09.2015
- Şehit ve gaziden korkanlar! / 07.09.2015
- Kripto Ermeniler! / 29.08.2015
- Atatürk sandıktan çıkmadı! / 24.08.2015
- Bu ne biçim üslup böyle! / 22.08.2015
- Asalet nerede? / 16.08.2015